![]() |
|
![]() |
|
![]() |
![]() |
![]() |
|
Özgürlük Zorba Yönetime Nasıl Dönüşür?
![]() Sağkanat liberteryanlar *“özgürlüğü” açgözlülük ve sömürü aracına dönüştürdüler. George Monbiot – 20 Aralık 2011, The Guardian Bir zamanların asil bir dürtüsü olan liberteryenizm adaletsizlikle nasıl eşanlamlı hale geldi? Tüm yasalardan bağımsız kılınarak, özgürlük adına bankaların ekonomiyi enkaz haline getirilmesine izin verildi. Özgürlük adına aşırı zenginler vergiden muaf tutuldu. Özgürlük adına şirket lobileri asgari ücretin düşürülmesi ve çalışma saatlerinin artırılmasını başarabildi. Ayni yöntemlerle, Amerikan sigorta şirketleri kongrede lobi çalışmaları yürüterek uygulanmakta olan kamu sağlık bakımı programını engellemek amacıyla kongre düzeyinde yoğun lobi çalışmaları yürütmekte; Hükümet halkın yararına planladığı yasayı rafa kaldırmanın yollarını aramakta, büyük işletmeler yeryuvarımızı çöpe dönüştürmektedir. Tüm bunlar güçlünün zayıfı ezme, zenginin yoksulu sömürme özgürlüğüdür. Peki, bu tür özgürlük anlayışı ile mücadele neden hız kazanamamaktadır? Bunun nedenlerinden birinin çağımızdaki yoğun politik çelişkiler ve daha da önemlisi kavram karmaşası olduğuna inanıyorum. Neocon ve milyonerler ile onların arka çıktığı dev şirketler bir tarafta, sosyal adalet savunucuları ile çevreciler diğer tarafta. Bu ayrışım negatif ve pozitif özgürlük olarak yanlış nitelendirilmektedir. Bu özgürlükler İsaiah Berlin’in** 1958 tarihli klasik kabul edilen eseri; “Two Concepts of Liberty” (İki Özgürliük Kavramı adlı makalesinde açık biçimde tanımlanmıştır***. Kabaca ve özetle ifade edilirse, İsaiah Berlin;”negatif özgürlük başkalarının müdahelesi olmaksızın varolma ve hareket etme özgürlüğüdür. Pozitif özgürlük ise, kısıtlamalardan doğan özgürlüktür: Bu özgürlük, sosyal ya da psikolojik kısıtlamalar aşılarak kazanılan güçtür”görüşündedir. Ve özellikle Sovyetler Birliği örneğini vererek pozitif özgürlüğün diktatörlerce nasıl istismar edildiğini açıklamaya çalışmıştır. Bu yönetimlerin kendilerini kollektif tek bir iradeye bağlı kılarak, daha fazla özgürlük elde etme yetkisine sarılarak acımasız iktidarlar oluşturduğunu söyler. Sağ kanat libertenyanlar yeşiller ve sosyal adalet savunucularının pozitif özgürlüğünün Sovyet düşüncesini diriltmeye çalışan gizli komünistlerin işi olduğunu iddia ederler. Gerçekte ise çatışma çoğunlukla negatif özgürlükler arasındaki uyuşmazlıklardan kaynaklanır. Berlin; "hiçbir insan etkinliği, herhangi bir şekilde başkalarının yaşamlarını engel olacak şekilde tamamen özel olamaz. Bir kuşun suya pike yapma özgürlüğü, küçük balıklar için ölümdür. Bazen bazı insanların özgürlüğü başkalarının özgürlüğünü güvenceye almak için kısıtlanmak zorundadır. Başka bir deyişle, bir kişinin özgürlüğü bir başkasının özgürlüğünün başladığı yerde biter” der. Berlin aynı zamanda özgürlüğün adalet, eşitlik ve insan mutluluğu gibi diğer değerleri baskı altına aldığını savunurken;”Eğer benim veya benim sınıf ya da ulusumun özgürlüğü diğer bazı insanların sefaletine bağlıysa, bunu teşvik eden sistem adaletsiz ve faziletten yoksundur. Devlet diğerlerinin özgürlüklerine müdahele özelliği taşıyan ya da adalet ve insanlıkla uyuşmayan özgürlüklere yasal sınırlamalar getirmelidir”der. Bu negatif özgürlüğün çelişmeleri, İngiliz çevrecilerinin kuruluş bildirgesinde de yerverilen 19 yüzyılın en önemli şairlerinden John Clare’in ‘devrilen Karaağaç’ şiirinde özetlenmektedir. Clare çok sevdiği ve muhtemelen mal sahibinin evinin önünde büyüyen ağacın kesilip devrilmesini tasvir eder. “Kişisel çıkarlar seni kendi özgürlüklerinin önüne dikilmiş gördüler/Bu yüzden senin o eski gölgelerin birer zorba olmalıydılar.” Mal sahibi ağacı keserek özgürlüğünü kullanmıştır. Bunu yerine getirirken, şairin yaşamını zenginleştiren bu ağaçtan haz alma özgürlüğünü yoketmiştir. Mal sahibi ağacı özgürlüğünün önünde bir engel olarak betimler ve yıkımını aklar. Onun özgürlüğü ona göre insanlığın genel hak ve özgürlükleriyle içiçedir. Oysa devletin müdahelesi olmadığında (günümüzde bazı ağaçların kesimi izne tabidir) güçlüler güçsüzlerin tüm haklarını ezip geçerler. Ancak sağ kanat libertenyanlar bu uyuşmazlık ve çelişkiyi kabul etmeyi redederler. Onlar ayni özgürlüğün herkesi benzer ölçüde etkileyeceğini varsaydıklarından, Clare’in şiirindeki mal sahibi rolünü üstlenirler. Çevreyi kirletme, sömürme, hatta yeri geldiğinde öldürmeyi adeta temel insan haklarıymış gibi, kendi özgürlükleri olaral görürler. Onları kısıtlamaya yönelik her türlü girişimi de diktatörlük olarak damgalarlar. Suya pike yapan kuşla, onun avlamaya çalıştığı sudaki küçük balığın özgürlükleri arasındaki çatışmayı gözardı ederler. Geçtiğimiz haftalarda bir radyoda, geçmişin bir ihtilalci komünist partisi’nin küllerinden doğan bir sağ kanat libertenyan grubun temsilcisi ve BBC’de ‘Ahlakın Paradigması’ adlı programda korkulan sorgulayıcı rolündeki Claire Fox ile iklim değişikliğini tartıştım. Kendisine sadece basit bir soru yönelttim. Bazı kişilerin özgürlüklerinin başkalarının özgürlüklerini ortadan kaldırdığını kabul ediyor musun? diye sordum. Bir ideolojinin nasıl parçalanmış olduğuna tüm açıklığıyla tanık oldum. Modern libertenyanlar hiç bir kısıt olmadan sömürü düzenlerini sürdürmeyi arzu edenlerin bir başka kılıkla ortaya çıkmış halleridir. Sadece devletin bizlerin özgürlüğünü yokettiği izlenimi yaratırlar. Bankaların, büyük şirketlerin ve zenginlerin bizlerin özgürlüğünü ne denli yokettiğini görmezden gelirler. Böylece “özgürlüğü” baskının bir aracı haline dönüştürürler. Çeviren: Ahmet Güvenç Çevirmenin Notu: * Liberteryenizm, ahlaki olarak bireylerin otonomilerine dışarıdan hiç bir müdahalenin meşru olmadığını, bu sebeple sadece bireylere yönelmiş değil kamusal alana dahil hiç bir konuda hiç bir kısıtlamanın kabul edilemeyeceğini savlar.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
![]() ![]()
| Tüm Yazarlar |
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
|
![]() |