|
HÜMANİZMANIN KANITLANMASI Kategori: Felsefe | 0 Yorum | 11070 Okunma Aklın içinde nefes alabileceği ve yaşayabileceği dünya, insan usunun kendisi tarafından inşa edilir. Diyebiliriz ki, insan aklı içinde yaşayacağı evi kendi yapar. Yazdıklarımızı kanıtlayarak, kanıtladıklarımızı yazmış olacağız. ...Devamı.» YABANCILAŞMA Kategori: Felsefe | 0 Yorum | 10743 Okunma Öncelikle, Türkçenin felsefe yapmayı ne kadar kolaylaştırdığını gösterecek bir kavramla karşı karşıya bulunmak güncel(!) bir fırsattır. Felsefe aynı zamanda olgudaki karşıtlıkları birlikleri içinde bulma, tanıma ve anlama ve kavrama olarak ta anlaşılmalıdır. Çünkü felsefe somut olguyu anlar ve olgu diyalektik kurguldur, ama sözcükler ve sıradan dil olgunun bütünlüğünü ayrıştırır ve parçalı görür ve gösterir. Bazı sözcükler, bazı dillerde bu parçalanmışlığın yerine bölünmemiş bütünün somut halini gösterir. Dilimiz bu sözcükler açısından çok zengindir. ...Devamı.» GERÇEK FELSEFE Kategori: Felsefe | 0 Yorum | 11322 Okunma Var olan vardır. Ne soyut düşüncedir, ne de düşünceden soyutlanmış maddedir. Var olan olgudur. Olgu, bir kavramı olgusudur, ya da kavramın oluşudur. Felsefenin görevi işlevidir. İşlev ise, aynı konumdaki öteki öğelerin kendi aralarında ilişkilerde bütün içindeki katkısı ve onun bilincidir. Hegel’in çalışmaları bütünüyle düalizmin yenilmesine odaklanmıştır. Olguda düalizm yenilmiştir. Olgu tektir, ikililik değil. Yine de neredeyse bütün modern felsefe Hegel’i düalist olarak görür, sanki bütünü parçalamışta, düşünce kısmını ilke edinmiş, madde kısmını. ise yok saymış gibi. Hegel felsefeyi düalizmden kurtarmak için çabasının odak noktasına olgusaldaki birliği, kurgul olanı yerleştirmiştir. ...Devamı.» MADDE VE DÜŞÜNCE Kategori: Felsefe | 0 Yorum | 10260 Okunma Madde ve düşünce kavramları karşı karşıya konduklarında daha açıkça bilinen ve sınırları daha somut çizilen kavram, sanılanın aksine madde değil, düşüncedir. Düşüncenin kendi başına soyut olması bir yana; düşünce deyince bu içerikte, insansı olan her şey bulunur. Her an düşünürüz, ya da içinde düşünce olan şeylerle meşgulüzdür. Tasarım, istenç, duygu, sezgi, ödev, hak amaçlar vb. kuşkusuz bunların tümünün içerikleri ve özleri kavramsal ilişkilerin birliği olarak pek açık ve anlaşılırdır. ...Devamı.» BİÇİM YANLIŞLIĞININ ÜRETTİĞİ İÇERİKSİZLİK Kategori: Felsefe | 0 Yorum | 9444 Okunma Marks’ın felsefi tutumunu oluşturma aşamasında felsefeye karşı baştan savma davranışı yalnızca doğrudan Hegel’i değil de, Hegel ardıllarını eleştiri nesnesi olarak almış olmasında görülmez, ayrıca bu biçimsel kopuşun içerikte yol açtığı felaket, doğrudan hegele yapılan göndermeyle bağlanan iki cümlelik ünlü aforizmasında da, “idea” sorunun çözümlenmemesinde görülür. ...Devamı.» KOPUŞUN BİÇİMİ Kategori: Felsefe | 0 Yorum | 7956 Okunma Üzerinde işlem yapacağımız, ince-eleyeceğimiz, eleştireceğimiz nesne Marks-Engels’in felsefi tutumlarıdır. işlenecek nesnenin bizzat odağına yönelmek, onu oluşunda izlemek, veya oluşuna eşlik ederek oluşla birlikte ilerlemek doğru yöntem olmalıdır. Yoksa o nesne yerine kendi yarattığımız eklentilerle ya da eksiltmelerle başkalaştırdığımız bir nesneyi koymamak için, nesnemizin sınırlarını bizzat o nesneyi yapanların çizimine, sınırlamasına bırakmalıyız. Bu tutumun, yani nesnemizin sınırlarını bizzat kendilerinin belirlemelerinden almak için, bu nesnenin biçimlenişini, yani oluşunu Marks ve engelsin anlatımlarından ortaya koymayalım. ...Devamı.» HEGEL’İN MARKS ELEŞTİRİSİ * Kategori: Felsefe | 0 Yorum | 8226 Okunma *Ön not: “Eleştiri” sözcüğü, Türkçenin, kavramının içeriğini, dolaysız olarak dışarıya salan sözcüklerinden biridir. Eleştiri ele alınan şeyin elenmesidir. Yok edilerek yerine yeni bir şey konması, parçalanıp atılması, ondan tamamen vazgeçilmesi, çürütülüp bir yana terk edilmesi değil. Eleştirilen şey elenen şeydir, elenen şey ele alınan şeydir, işe yaramaz diye gereksizler çöplüğüne fırlatılıp atılan değil. Eleştirilen şey bir yere gitmiyor, yerinde duruyor; işlenen yani üzerinde işlem yapılan eleştirilen şeydir. Eleme ayırmadır, öncelikle, özsel olanın alanına karışmış öznel uydurmaların özden ayrılması. ...Devamı.» TEKİL BİLİMLERİN FELSFESİ SORUNU Kategori: Felsefe | 0 Yorum | 9705 Okunma Bir başka dizge dışı kullanım tekil bilimlerin felsefesi kavramıdır. Dil felsefesi, hukuk felsefesi, matematik felsefesi, kavram felsefesi, insan felsefesi… Her ne kadar bu adlandırmalar bu kadarla sınırlı değilse de zaten mantıksal çıkarıma uygun olarak tekil bilimlerin felsefesi sonsuz olmalıdır, çünkü tekil bilimlerin nesnesi sonsuza doğru gider ve nesne kadar felsefe ortaya çıkacaktır. Ve böylece önümüze sonsuz çeşit felsefe çıkacaktır. ...Devamı.» TEKİLDEKİ LOGOSTAN KENDİNDE LOGOSA İLERLEME Kategori: Felsefe | 0 Yorum | 7479 Okunma Bilginin konusu olabilecek nesneler öncelikle zorunlu olarak tekil nesnelerdir. Çünkü nesnelerle ilk bağımız duyu organları ile kurduğumuz bağlardır ve duyu organlarımız zaman ve mekânsal koşulların eşliğinde işlerler. Koşul eşlik eden, eşlik ise koşul demektir. Bir şeyi bir yerde ve bir anda görür, duyar, dokunur, koklarız vb. Nesne ile kurduğumuz bu görgül bağlantı açık ve seçik ve kuşkuya yer bırakmaz gibidir. Bu bağlantı biçimi bir yandan bizi, tekil, geçici, görgül nesneye bağımlı kılıp, gerçekliğin onda olduğu saplantısına sokarak dondurur, öte yandan ise tekildeki gerçekliğin ötesine geçip evrenselin sezilmesine olanak sunarak bizi uyandırır ve tekildeki donmuşluğumuzu çözer, dinamik kılar. Bizim gerçekle bağ kurmamız açısından iki momentin oluşu böyle görünür. ...Devamı.» İLKELER İLKESİ ÖZGÜRLÜK Kategori: Felsefe | 0 Yorum | 7530 Okunma Bu üç büyük adamın söylemiş olduğu bu üç güzel sözdeki düşünsel öz aynıdır. Kant özgürlüğün önündeki engelin aklı kullanmaktan duyulan korku olduğunu anlamış, Hegel özgürlüğün evrensel biçimiyle insanlığın asıl hedefi olduğunu görmüş, Atatürk ise o evrensel amacı kendi karakteri olarak olgusallaştırmıştır. ...Devamı.» ÖZGÜRLÜĞÜN ZEMİNİ, OLANAGI VE TÖZ İLE BAĞLANMASI Kategori: Felsefe | 0 Yorum | 8172 Okunma Homo Sapiens'in dışsal olanı dönüştürmeye ve kendinin kılmaya dönük erekselliği temelde yalındır ve varoluşla bağlıdır, ya da varlığını sürdürmeye. Burada kullanılan yeti biçim olarak anlaktır. Bu moment, hayvanla Homologos arasında orta terimdir. Öznenin, bu orta terimi, yani anlağı, anlama kabiliyetini, logosun sezgisinin farkına vararak dönüştürmeye ve hayvandan öteki uca doğru, kurgul-diyalektik olana doğru edimselleştirmesidir ki, insanı Homologos ereğine ve umuduna ilerletir. Bu ilerleyiş içtedir, içten içedir, bir bilinç biçiminden bir bilinç biçimine, ya da daha doğrusu salt anlayış biçiminden kavrayış biçimine yükseliştir. ...Devamı.» HOMO SAPIENSTEN HOMO LOGOS'A Kategori: Felsefe | 0 Yorum | 7740 Okunma İnsanın düşünsel ve sürekli göbek bağı logosladır, logosla beslendiği ölçüde ve kadar homo logostur. Logostan aldığı tinsel besin ne kadar az ise o kadar ve o ölçüde homosapienstir . Tinsel anamızda, babamızda, sevgilimizde logostur. İnsan bunu bilse idi her insan filoloji- logosa âşık olurdu- tıpkı Mevlâna gibi. ...Devamı.» Bilim ahlakı ve iki tanınan bilim adamının bu konudaki pratiğine dair Kategori: Felsefe | 0 Yorum | 6771 Okunma 30 Nisan 2016 günü, gazeteci Fatih Altaylı, İlber Ortaylı ve Celal Şengör ile Teke Tek adlı bir program yapmıştı. Youtube kanalında, bu sohbetin 4 dakikalık bir bölümü bulunmaktadır. İki profesörün televizyon sohbetlerini, daha önceleri de rastladıkça ilgiyle izlemiştim. Bu programda her iki akademisyenin de Hegel'e dair ne düşündüklerini öğrenme fırsatımız oldu. ...Devamı.» AD-SÖZCÜK NE ZAMAN KAVRAM OLUDU? (2) Kategori: Felsefe | 0 Yorum | 9282 Okunma Logos ’un keşfinden önce, düşünce yetisine sahip insan için, ‘ad’ vardı ama ‘kavram’ yoktu. Her sözcüğün işaret ettiği varlığın özünü- bilgisini tanımlayan ve sözcüğe bağlayan ünlü ek, loji yoktu. Aslında bu lojik, ek değil esastır, ama biz nesne ile duyularımız yolu ile ilişki kurduğumuz için ve duyular ve duyuların algısı salt nesnenin görünüşünün aracısı olduğu için, sözcük, temsil ettiği varlığın görünüşü ile bağlı ama özü ile bağsızdı. Sözcükle temsil ettiği varlığın özü arasındaki bağın kurulabilmesi için her varlıkta bulunan ve onun o varlık olmasına sebep olan evrensel öz, -logos ki-varlıkta vardı ve varlıktaki bu varlığı temsil eden varlıktı- keşfedilmeliydi. ...Devamı.» “BİZİM HERAKLİTOS” DEĞERLENDİRMEMİZ (1) Kategori: Felsefe | 0 Yorum | 8868 Okunma Öncelikle Herakleitos’un düşünce sistemi içine dışarıdan yüklenmiş bazı yanlış çıkarımları yeniden onun dışına atarak ve kalanın da kirini pasını silerek ‘som düşünceyi’ bulmaya çalışalım. Bunu yaparken Herakleitos’un Fragmanlarını bilen okuyucuda Herakleitos’a, onun söylememiş olduğunu söyletmek ve söylemiş olduklarını da söyletmemek gibi bir şey yaptığımız sanısı doğabilir. Yalnız Herakleitos’tan bize kalanların neredeyse tümü ikincil kişilerin aktardığıdır. İkincil kişilerin aktardıkları çoğu kez ikincil kişilerin düşünceleri ile karışmış Herakleitos düşünceleridir. ...Devamı.» Günümüz reel düşüncesi gerçekliğin dizgesi içinde mi dışında mı işliyor. Kategori: Felsefe | 0 Yorum | 6003 Okunma Tinsel dünyada her şeyin birbirine karışmış olduğu zamanlarda, pek çok düşünür, tüm kavramları yeniden gözden geçirmek gerektiğini söyler. Her kavram gözden geçirilmeli gözden geçiren göz, kimin gözü olacak ya da bu gözden geçirme eskiden yapılmamış yanlışlara karşı nasıl korunaklı olacak, bizi yanlışlardan koruyacak dayanak ne olacak, sabite ne olacak? Sağlam bir dayanağa yaslanmayan öznenin kendisi dayanaksız kalacaktır, bu nedenle kendi kendisini de eleştiri altına almalıdır ama kendi kendini, yine aynı kendisi ile eleştirecekse bu totoloji olacaktır. Totolojiyi kırmanın yolu her şeyi altına alan evrensel bir değişmezin ilke alınmasıdır. ...Devamı.» Yüz yıllık bir yıkım süreci mi? Yüz yıllık bir kurulum süreci mi? Kategori: Türkiye | 0 Yorum | 7539 Okunma Bir programda Pervin Buldan’ın “Cumhuriyet yüz yıllık bir yıkım sürecidir” Anlamına gelen konuşması tartışılırken Garo Paylan’ın bu konuşmayı savunusuna rastladım, konuşmada, Garo Paylan’ın konuşması iki özgün noktayı vurguluyordu; 1. Pervin Buldan’ın konuşmasının cumhuriyeti tümden hedef almadığını 2. Ancak, 100 yıldır Kürtler, azınlıklar ve Alevilere dönük bir yıkım sürecinin sorumlusunun cumhuriyet olduğunu. ...Devamı.»
|
| Tüm Yazarlar |
|