A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

MÜNİH, 30 EYLÜL

Kategori Kategori: Makale | Yorumlar 0 Yorum | Yazar Yazan: M. Şehmus Güzel | 14 Ağustos 2025 14:23:43

Uçakta yiyecek bir şeyler verdiler mi? Anımsamıyorum. Ama hakiki Belçika ya da Alman birasını hatırlıyorum: Wartheiner marka. Harbi, sert ve vurucu cinsinden. Münih’e vardık bile. Saat tam 16:35. “Aktarma” için indiğim noktadan aynı Havaalanı’nın “T2” bölümüne geçmem lazım, yürüyorum. Birara “T2” levhasını görüyorum, izliyorum. Sonra levha mevha kalmıyor. Birilerine sorayım diyorum. Görevliye benzeyen birine Fransızca sorumu yöneltiyorum. Adam aydan gelmişim gibi bakıyor bana. Fransızca değil görevli belki iyi Almanca bile (!) bilmiyor. Hadi evladım kendi göbeğini kendin kes deyip ilerliyorum.



Bir yerde yeniden “T2” levhasını görüyorum, merdivenleri çıkıyorum, sağa dönüyorum ve tam o sırada bir gişede genç bir polisle göz göze geliyoruz, genç polis tırslıyor, herhalde “yabancı” olduğumu anladığı için, yabancıları sevmediğini saklaması mümkün değil, pasaport denetimini aynı polis yapacak, korkup altına etmesin diye Türkçe değil Fransızca “Bonjour” diyorum, polis rahatlıyor, gevşiyor, pasaportuma bakıyor, ağzını açmadan, tek laf etmeden, damgasını basıyor. Geçiyorum. Evet yanıt manıt vermedi genç polis. Korkusu da geçmiştir umarım. Madem ki genç polisi ısırmadım (!)

HAVAALANI'NDA vardığım mekan geniş. Sırt çantamı ve yolculuk çantamı yerleştirebileceğim bir chariot da buluyorum. Rahatlıyorum.

1968’de Aralık ayının soğuk ve çok karlı bir gününde gördüğüm Munih’ten ne kalmış diye dışarıya bakıyorum ama kent merkezinden ve Merkez Gar’dan çok uzaktayız, çevrede gördüklerim ise şehir merkezi değil bütün havaalanlarında görebileceğimiz koskocaman binalar, dev oteller, koskocaman depolar ve benzeri yapılar.

Bulunduğum katın içinde neler var diye upuzun, bitmez tükenmez koridorlarda dolaşıyorum. Birden bir bölüm çıkıyor karşıma: saksılarda ağaçcıkları, çiçekleriyle sanki kent bahçeşi. Adı üstünde “Recreation Areades Münchner Flughafens”. “Lounge”: Hayırdır.

Evet hayırdır. Harika bir mekan: Yeşil yapay halı döşenmiş kocaman mekanda chaiselongue’lar (sezlonglar), gazeteler, kitaplar...

Kitapların tümüne yakını Almanca, birkaç tanesi İngilizce veya Amarikanca. Fransızca tek bir kitap, tek bir gazete yok. Avrupa Birliği böyle inşa ediliyor işte: Duyduk duymadık demeyin, bizsiz sosis yiyip, bira içmeyin.

Burası bir tür “Dinlenme Alanı”. Benim gibi bel ağrısı olanlar için şezlonglar ilaç. Nitekim yanımdaki iki kişilik bölümde yaşlı bir çift uzanmış dinleniyor, gazetelerine dalmış okuyor.

Ötede 1960’lardan kalmış hippi giyimli, saç ve sakalı uzun bir genç yarı çıplak yerde oturuyor, Hindistan’dan yeni dönmüş gibi veya Hindistan’a yeniden gitmek üzere olan biri havasında. Ötelerde İranlı olduğunu tahmin ettiğim tatlı bir genç bayan. Sıkı makyajlı, gözleri dört dönüyor.

Hemen gazetelere yakın şezlonglardan birini seçiyorum ve uzanıyorum. Bütün alman gazeteleri ve dergileri emrinizde. Bir saat kadar bir süre içinde bütün gazeteleri tek tek inceliyorum, ilginç ve işe yarayabilecek haberlerin bulunduğu sayfaları kesip bir kenarda biriktiriyorum. Bütün gazeteleri ve dergileri almak mümkün ama alman gazeteleri ve dergileri binbir ek ve özel reklam sayfalarıyla leş ağırlığında olduğundan taşımak için özel bir taşıyıcı gerekecek. Buna hiç ihtiyaç yok çünkü gazetelerin ezici çoğunluğu pespaye. Okunacak bir şey bulmak epey zor. Ama o günlerde Türkiye’de gündemde olan Atatürk Orman Çiftliği’ndeki “Saray” birkaçında alaylı bir dille yer alıyor. Birinde bir fotoğrafla ve şu başlıkla alay dalga geçmeye dönüştürülmüş: “Ankara’da Versailles”. Paris’in güneybatısındaki Versailles krallık sarayıyla karşılaştırma iğneleyici.

Neyse zaman geçti, kestiğim gazete sayfaları bile epey ağırlaştığı için onları yeniden gözden geçirip birkaçını çöp tenekesine atıyorum; kalanları sırt çantama yerleştiriyorum. Bu ağaçlı ve yeşil alanı gözüm arkada terkediyorum.

Beklenen an geldi: Münih’ten Ankara’ya kalkacak uçaktaki yerlerimizi aldık. Uçak tıka basa.

Münih Ankara arası 2074 kilometre. Paris’ten buraya kadar 689 km'yi uçakla yaptıktan sonra şimdi sırada yolun uzunca bölümü. Verilen bilgilere göre uçuş üç buçuk saat sürecek.

O sırada arkamdaki sırada oturanlardan birinden şu veciz lafı duyunca yolculuğumun gazete ve/veya kitap okuyarak, yazarak değil dinleyerek geçmesinin daha yerinde olacağına karar verdim. Arkamdaki yolcu vatandaşımız aynen şunları şöyledi, şaka filan değil inanarak:

“Ne 3,5 saati yav, 2 saate gideriz. Rüzgara bağlı, rüzgarı hele bir arkasına alsın bak gör o zaman.”

Harika değil mi? Harika!

Sonra yanında ilk kez karşılaştığı, henüz adını bile bilmediği başka bir vatandaşımızla hakiki bir yolculuk muhabbeti başlattı. Yanında eşi ve eşinin kuçağında küçük çocuğu olan vatandaşımız, eşofmanlı genç yolcuyla bilgi ve deneyimlerini paylaştı: Konya’dan Kayseri’ye kaç kilometre mesafe olduğunu, yeni ve lüks otobüslerle bu mesafenin ne kadar hızla alındığını ve hele rüzgarın arkadan esmesiyle mesafenin daha da azaldığını böylece öğrendik. Sağolsunlar, uçak gürültüsünü bastırmak için yüksek sesle konuştukları için anlattıklarından ben de epey şey öğrendim. İşte buraya yazıyorum ya. “Ne güzel anlatıyon Abi, anlat be Abi” diyor eşofmanlı genç. Dinlemeyi bilmek te bir sanat.  

Uçak dolu. Oturduğum mekanda A’dayım. B boş. Komşum, tanımadığım bir adam, C’de. Arka sıradaki muhabbet aralıksız sürüyor. Ön suskun.

Arkadaki genç ve sempatik çiftin bebeleri uyandı, ağlıyor. Aile havası içindeyiz. Bu da güzel.

Komşuları gençin, eşofmanlı gençin, Almanya-ABD dolaş-tur cinsinden olduğunu bu arada öğrendim. Komşularına anlattığına bakılırsa, “Türk Havayolları çok pahalı. ABD’ye 1900 dolardan fazla para istediler. THY ile gitmedim, başka bir şirketle 850 dolara uçtum.”

Yemek servisi yapıldı: Tavuk, “hahnchen paprika gemüsesauce”lu. Artı “mandelkrokant Schwermer”. Yanında domates suyu. Harika. Bugünkü bütün akşam yemeği bu kadar. Adam olana çok bile.

30 Eylül 2014 tarihli The Wall Street Journal, “Catalonia vote” başlığıyla Katalonya’daki son siyasi gelişmeleri aktarıyor. Katalonya’yı “most important industrial region” biçiminde niteliyor. Bilmekte yarar var. Uçuyoruz.

NOT: Münih'ten Ankara'ya uçuşun öncesi ve hemen sonrası için ayorum.com sitemizde hediye olarak sunduğumuz ANKARA HİKAYELERİ başlıklı ekitabımda 32 Yıl Beş Gün Sonra başlıklı bölüme bakılabileceğini duyurayım. İyi okumalar.  



Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: Henüz oy verilmedi / 0 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar


Henüz Yorum Yazılmamış

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







Erdoğan'ın tek hedefi iktidarını korumak…
İşçiyi Bırak Kutlasın
Erişim engeli sonrası X'te Ekrem İmamoğlu akımı
Papa Françesko yaşamını yitirdi.
Yunanistan Türk yatırımcıların adalara ilgisinden endişeli

Avustralya Eylül'de Filistin'i devlet olarak tanıyacağını açıkladı.
İsrail'in Gazze Şeridi'nin işgali kararına tepkiler büyüyor.
E-imza ile sahte diploma: Devleti kandıran ağ nasıl kuruldu?
On binlerce kişi Sidney Limanı Köprüsü'nde Filistin yanlısı yürüyüşe katıldı.
Üremeyi Kim Hak Ediyor? Koşullu refahın arkasındaki tehlikeli mantık...

ABD'de gümrük gelirlerindeki artış, Temmuz'da rekor harcamalarla yükselen bütçe açığını frenleyemedi…
Çin yapay zekayla “yumuşak gücünü” artırıyor.
Avrupa nasıl Çin'le ABD'nin arasında kaldı?
Elon Musk yeni parti kurduğunu duyurdu…
Trump: Çin'den ithal edilen mallara uygulanan gümrük vergisi oranı % 125'e çıkarılacak

Yeni Zelanda'dan yeni turist politikası…
Dünyanın en eğlenceli 40 ülkesi seçildi.
Dedikodu neden toplumda 'olumlu' bir rol oynar?
Avrupa gözünü ABD'li akademisyenlere dikti.
Türkiye'de Covid-19 salgını yaşam süresini azalttı.

Osman Hamdi Bey’i bilmeyen varsa bile herhalde Kaplumbağa Terbiyecisi’ni bilmeyen yoktur ya “Mihrap” tablosu...
JAK İHMALYAN'DAN: “RESİM ANLAYIŞIM”
Jak İhmalyan sergisi İstanbul'da
MADELEİNE RİFFAUD, 1924-2024
KOLLEKTİF OYNAMALI KAZANMAK İÇİN

Yapay Zeka Felsefesi
Tutunarak kalmak mı? Bulanmadan donmadan akmak mı?
Tokyo’dan Hasanlar’a, Kudüs’te bir mahkemeden bizim buralara…
“KADERİMİZ DIŞARDAN YAZILAMAZ - DIŞARI KADERİ BELİRLEYEMEZ…”
Niyetime İlham

Yeryüzünü fırına çeviren atmosfer olayı: Isı kubbesi
Dünyanın hareket halindeki en eski buzdağlarından biri yaban hayatı cenneti ile çarpışabilir
Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.

WhoFi: Wi-Fi sinyaliyle kimlik tespiti dönemi başlıyor.
500 yıllık Da Vinci çizimi sessiz drone teknolojisine ilham verdi.
Çin, HDMI ve DisplayPort alternatifini piyasaya sürdü.
Telefonlar depremi 30 saniye önce bildirdi…
Çin'den gövde gösterisi: Yarı maratonda robotlar insanlarla yarıştı…

NASA'nın en kuvvetli teleskobu, evrendeki beklenmedik gelişmeyi ortaya koydu.
İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.
Antik Mısır'daki popüler masa oyununun şaşırtıcı kökenleri ortaya çıktı.
At binmenin kökenine dair ezber bozuldu.

Türkiye’de tek kişilik
UNICEF raporunda Türkiye'deki çocuklar son sıralarda
AP'den Türkiye'ye sert mesaj: Kriterler müzakere edilemez
Af Örgütü: Türkiye'de yargıya müdahale derinleşti
"Türkiye'de gazeteciler baskı ve yıldırma ile karşı karşıya"

MÜNİH, 30 EYLÜL
DİL DEMİŞKEN
BABAM
YAZ-IN SÖZLÜ TARİHLE YAZ-IN SÖZLÜ TARİHLE YÜRÜMEK
İKİ DİRENİŞ

DİPLOMA
Güzel Sözler
YANGIN
DEVLET NEDİR
Kim Kimi Kandırmakta

Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git