![]() |
|
![]() |
|
![]() |
![]() |
![]() |
KANAS
![]() Masaüstü, irice bir fırın kadar büyük, oldukça ağır, elektronik bir sisteme bağlı 3 metreye yakın anteni olan bu sistem, uzun şaseli bir araca konulmuştu. Emniyetten “Hoca” lakaplı, elektronik mühendisi ve laboratuvar sorumlusu, cihaz Emniyete geldiğinde açıp bakmıştı. “Biz bunu burada yaparız.” diyerek bir konu atmıştı ortaya. Daha sonraları bu jammer cihazlarını kendi bünyelerinde yapmaya, hatta gelişen teknolojiyle daha küçük ebatta üretmeye başlamışlardı. ![]() Yine aynı tarihlerde, emniyetteki arkadaşlar İngiltere’ye bir iş için gidişimde benden bir dürbün istemişlerdi. Ben de hayır demedim, getirebileceğimi söyledim. O tarihte iş yaptığım Londra’daki firmada, emniyetle ilgili malzeme listesinde “yok” yoktu. Her konuda malzeme tedariki mümkündü. Gömlek düğmesi içine kamera yerleştirilmiş modellerden tutun da aklınıza gelebilecek her türlü malzemeyi verebiliyorlardı. Londra’da Chelsea semtindeki firmaya uğrayıp, benim için hazırlanmış dürbün paketini aldım. İşim bitince havaalanına, elimdeki valizle gittim. Valiz, girişteki X-ray cihazına girdi. Ekranda bavul içeriğine bakan kişi bana biraz beklememi söyledi. Derken birkaç sivil ve resmi polis valizin başına geldi. Valizimi ve beni bir odaya aldılar. Valizde uyuşturucu, içki veya yasaklı bir şeyin olmadığından emin olduğumdan müsterihtim. Valizimi açmamı istediler. Tereddütsüz açtım. Eşyalarımın üstünde, kutusu içinde dürbün duruyordu. Bana açmamı söylediler. Açtım; bildiğimiz tüfeklere bağlanan dürbün vardı. Adamlar benden bunu ne için aldığımı sordular. Ben de faturasını çıkarıp gösterdim, Ankara’da Emniyetten birisi için aldığımı söyledim. Yetkililer, bu dürbünü uçakta pilota vereceklerini, onların da Ankara’da indiğimde Emniyet güçlerine teslim edeceklerini söylediler. Ben de şaşırmıştım. Bu bir silah değildi. Neden böyle bir usule yönlendiklerini anlamadım. Ancak bana izah etmelerini rica ettim. Benim saf ve donuk bakışlarımdan bir şey bilmediğimi anlayarak bana açıklama yapma ihtiyacı duydular. Bu dürbün, 7.62 mm Dragunov KANAS adlı keskin nişancı suikast tüfeklerine bağlanıp, tüfeğin bu dürbünle 1200 metre uzaktan bir elmayı vurabilecek kabiliyete eriştiğini anlattılar. Ben de bu bilgileri yeni öğrendiğimi ve dürbünün pilota verilmesinde bir sakınca olmadığını söyledim. Bir poşete dürbünü koydular, koltuk numaram ve isim-soyadımı poşetin üstüne yazdılar. Beni doğrudan, kimseyle görüştürmeden uçağa bindirdiler. Sanki azılı bir katili ülke dışına çıkartma çabası içinde bir senaryo ile uçağa binmiştim. Uçağa biniş saatine kadar bir odada sanki hapis kalmıştım. Çok içerlemiştim. Heathrow Hava Meydanı’ndan kısa zamanda uçak kalktı, tırmanmaya başladı. Hani gözaltında kısa süreli tutulma işlemi bile olsa, insanın hürriyetinin kısılması ne kadar da olumsuz etki etmekte. Moral düşmekte, düşünceniz sadece bir noktaya odaklanmakta: “Hürriyet.” Uçak havalandıktan kısa bir zaman sonra hostes hanım, elinde benim dürbünle yanıma geldi. “Kaptan Pilot bu poşetin size ait olduğunu söyledi, alın.” dedi ve ben dürbünüme kavuştum. Ankara’ya geldiğimde elimi kolumu sallayarak çıkıp eve gelmiştim. Ertesi gün, dürbünü sipariş eden emniyetteki arkadaşa teslim ettim. Bu arada başımdan geçenleri de dile getirdim. O da doğruladı: Bu dürbünler KANAS tüfeklerine monte edilirmiş. Bir anda düşündüm; emniyette mutlaka bir tane değil, birçok KANAS tüfeğinin var olabileceği gerçekti. Hatta İstihbarat Teşkilatında bile bu silahların varlığı olasıydı. 20 Aralık 2022’de MHP Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş, Ankara’da Kızılırmak Mahallesi’nde, 1456 No’lu sokakta güpegündüz silahlı saldırı sonucunda öldürülmüştü. Bu olayla ilgili MHP kökenli Av. Serdar Öktem de yargılananlar içindeydi. Bir süre hapis yatmış, daha sonra adli kontrolle salıverilmişti. Kanımca çok şeyler bildiği muhakkaktı. 6 Ekim 2025 tarihinde Büyükdere Caddesi’nde, gündüz vakti aracında silahlı saldırıya uğradı ve hayatını kaybetti. Bu olayı duyduğunuzda sizin aklınıza ne gelmiş olabilir? Çok şey bildiği için susturulan bir sanık dersiniz hemen. Olabilir, ancak haberlerde söylenen sözler hâlâ kulağımda: “Uzun namlulu silahlarla vurulan Serdar Öktem” diye ekranlarda bilgi verildi. Yakalanan silahlar uzun namlulu silahlar değil; daha çok kısa mesafeye ateş eden, dipçiği olmayan Kalaşnikof marka silahlardı. Bu silah da 7.72 mm’likti. Suikastta sanık olarak yakalananların birilerinin militanı oldukları muhakkak. Ancak yakalanan şüphelilerin bazısının 18 yaşından küçük olduğu söylenmekte. Eskiden “Teşkilat-ı Mahsusa”nın yaptığı her şey “derin devlet işleri” olarak kayda bile alınmazmış; kimse konu hakkında konuşmazmış. Bir başka olaydaş 26 Aralık 1978 tarihinde Cumhuriyet Savcısı Doğan Öz, Ankara’da Kızılırmak Sokak’ta arabasına bindiğinde, araca yaklaşan suikastçı tarafından başından vurularak öldürülmüştü. Aynı zamanda Bahçelievler Katliamı sanığı olan ve MHP kökenli olan suikastçı yakalanmıtış, sonrasında ne olduğu hepimizin hafızasında… Adam MHP’den milletvekili adayı oldu, diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
![]() ![]()
| Tüm Yazarlar |
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
|
![]() |