|
KARARLILIK - KİŞİSEL ALTYAPI Kategori: Felsefe | 0 Yorum | 4002 Okunma Bu kararlılığın, cesaretin, öngörünün eşsiz bir örneği olan Atatürk, bu karakterine halkın iradesi haline getirebilmiş ve tüm insanlığa da örnek olacak çapta başarılara imza atmıştır. Buraya kadar söylediklerimiz Atatürk’ün eylem ve söylemlerinin arkası; düşünce ve anlayış evreninin yaşama aktarılmasının ortaya konması olarak görülebilir. Bu anlayış ve öngörü derinliğinin gerisinde elbette kişisel yaşam süreci ve olanakları da belirleyici temel olagelmiştir: ...Devamı.» TARİHSEL KİŞİLİK Kategori: Felsefe | 0 Yorum | 3105 Okunma Tarihsel kişiliğin niteliklerinin anlaşılması tarihin ve tarihsel sürecin ussal olarak kavranmasının anahtarıdır. “Dünya-tarihinin bireyleri de kafalarına taktıkları şeyi değil, doğru ve zorunlu bir şeyi istemiş ve meydana getirmiş, içlerine doğan şeyin zamanı gelmiş ve zorunlu bir şey olduğunu bilen kişilerdir... Gerçekleştirdikleri geneli kendilerinden yarattılar, ama bulgulamadılar, çünkü o hep vardır; yalnızca onlar ortaya çıkarmak onuruna erdiler.(Hegel) ...Devamı.» TARİHSEL İNSAN Kategori: Felsefe | 0 Yorum | 3600 Okunma Hiçbir insan doğada tek başına kendi varlığını koruyamaz, yaşamın devamlılığını sağlayamaz; Bireysel-doğal donanımı buna yeterli olmadığı için toplu halde yaşamak zorundadır. Birlikte yaşamak farklı çıkarların, ilgilerin, amaçların olduğu bir ortamdır. Farklılıkların olduğu böylesi bir ortam ne denli çatışmalar, çekişmeler, karşılıklı kıyımlarla dolu olsa da bir arada olmak zorunluğu ortadan kalkmaz. Hem çatışmalı-çekişmeli, hem de zorunlu birliktelik olumsuzmuş gibi görünse de özünde devindirici-dönüştürücü bir tarihsel enerjidir de… ...Devamı.» SÜREÇ VE TARİHSEL ÖZNE Kategori: Felsefe | 0 Yorum | 3645 Okunma Tarihi özneler yaratır, ama özneler de tarihe ve tarihten doğarlar. Öznelerin belirleyici olduğu bir süreç, yani tarih aynı olgunun basit tekrarı olamaz. Öznelerin tutkuları, amaçları ve karakterleri tarihsel sürecin ruhu ve yaratıcı enerjisi olarak görülmelidir. Her şeyin bir geçmişi vardır, ancak tarihi yoktur: Doğada sadece görünüşlerin akışı ve bu sürecin ürünü olarak ortaya çıkan olgu ve olaylar vardır. ...Devamı.» Senede bir gün Kategori: Felsefe | 0 Yorum | 5376 Okunma Kreşe, yuvaya, anaokuluna gitmedim. İlk öğretmenim eli sopalı bir kadındı. Suçlu da olsak, suçsuz da, (7 yaşında bir çocuğun ne suçu olabilirse) varlığımız kızgınlığını katlamaya yetiyordu. Hiçbir öğrenciyi gerçekten sevdiğini hissetmedim. Annesi babası Almanya’da işçi olan, al yanaklı çalışkan bir kızın dedesine şirin görünmeye çalıştığını anımsıyorum. Bir iki gözde öğrenciye daha. Sıra dayağına onları da katıyor muydu hatırlamıyorum. ...Devamı.» SABİTESİZ GÖRECELİ OLABİLİR Mİ? Kategori: Felsefe | 0 Yorum | 6282 Okunma Kutupsallk-karşıtların birliği oluşun özü; ama öz, öz olarak görülmez, hep bir görüngü – geçici form altındadır. Dönüşümler, enerji akışları kendi halleri ile duyulara açık olmuyor, hep bir form altında dışlaşıyorlar: Denmek istenen enerji akışları zıtların birliğinin yaratıcı gücü olarak, hep beliriş ve ortadan kalkış halinde işlev görürken olumlama-olumsuzlama biçiminde mekanik tekrarlar değil yaratıcı bir değişim; varolanın özünün saklanıp korunarak, olumsuzlamanın olumsuzlanması şeklinde olabiliyor. ...Devamı.» SABİTE, GÖRECE’NİN AKIŞINDA GİZLİ (*) Kategori: PLATON incelemeleri | 0 Yorum | 5079 Okunma Ligare ne ki, o religare? Göbek bağı. Bedende ki ligare, gözden göze ruhların bağlanması religare. İşte religare religion dır. Spritin kavuşması. Onu davet edeceksin oradan gelip bakacak ki, şimdi kadın sevgili eşine bakıyor o kadından bakan eşini davet eden bir bakış, yani o anne bakışı değil. Dolayısıyla o religare değil. O bedenlerin üremesi için bir davet, o da vahiy. Arkadaşına bakıyor, arkadaşlıkla bakıyor. Çocuk konuşuyor ve anlıyor ise ona otur evladım bak taşkınlık yapma dikkat et, elini tutma yanarsın. Konuşuyor çünkü o. Konuştuğu için o da konuşmaları duyduğu için, kendi istenci iradesi ile hareket ediyor. Tüm bu ilişkileri çoğaltabilirsin iş arkadaşı olabilir patron olabilir tüm bu ilişkiler, religion değil. Sadece bebekle anne arasında ki bakış religion. ...Devamı.» Özeleştirinin Gücü (NEGASYON-AFİRMASYON) (*) Kategori: PLATON incelemeleri | 0 Yorum | 5928 Okunma Hegel’e göre bir önceki durumdan bir üst duruma dönüşme, evrilme için bir önceki durumu olumsuzlamak negasyondur. Bir üst duruma konumlanmak, buna da afirmasyon diyor. Negasyon afirmasyonun manivelası. Negasyon olmazsa afirmasyon olmaz. Yükselme olumsuzlama ile olur. Biz buna bireysel, öznel baktığımızda öz eleştiri diyoruz. Yani bir insan öz eleştiri yapmadan yükselemez ama dikkat edin insanlara dışarıdan bir eleştiri geldiğinde onu öz eleştiriye çevirmek yerine o eleştiriye karşı argüman toplayarak kendini korumaya kalkar. ...Devamı.» KEYFİLİK – ÖZGÜRLÜK - SOMUTLUK BAĞLAMI | 3 (*) Kategori: PLATON incelemeleri | 0 Yorum | 4944 Okunma Özgür istençle başladık zorunlu özgür istenç hak, insan hakkını bir zorunluluk olarak, varoluş zorunluluğu olarak istemiyorsa ve bunu onaylatmak için bir çaba harcamıyorsa ve bir başkasının hakkını da kendi hakkı gibi savunmuyorsa insanlık aşamasına yani tinsel aşamaya evirilmiş değildir. Çünkü özgürlükler yani her kavram sonlu, ilişkide sonlu ve sınırlıdır. Peki sonlu ve sınırlı kavramda sınırlanma belirlenmedir. Tanımlama sınırlamak demektir. Sınırlama belirlemedir… ...Devamı.» KEYFİLİK – ÖZGÜRLÜK - SOMUTLUK BAĞLAMI | 2 (*) Kategori: PLATON incelemeleri | 0 Yorum | 4212 Okunma Ussallık yasa altında özgürlüğün güvence altına alınması. Yani herkesçe onanması. Toplumu kuracak olan aile içindeki içgüdüsel birlik değildir, aileleri aşan hukuk aşamasına gelmek için hak kavramının yani insanların özgürlüklerinin haklarının karşılıklı onaylanmasının belgesi. Hukuk belgesine evirilmesi gerekir ...Devamı.» KEYFİLİK – ÖZGÜRLÜK - SOMUTLUK BAĞLAMI | 1 (*) Kategori: PLATON incelemeleri | 0 Yorum | 5637 Okunma Her birimiz arzularla doğar ve ilk iradesi, ilk seçimi bu arzular arasından birisini seçmektir. Aslında halen doğadadır, doğanın verili fonksiyonlarının içinden herhangi birisini seçmektedir. Arzular doğuştan; beden üzerinden, soma üzerinden dış dünyaya yöneliyor olması bunun zorunluluk olduğu anlamına gelir. Yani kendimizin icat ettiği veya yarattığı bir şey değil. Diyalektik nerede? Diyalektik bu zorunlu çokluğun içinde herhangi birisini seçme özgürlüğüdür. Bu nedenle burada diyalektik yani çelişik birlik vardır; nerede? doğal olanla tinsel olan arasında ...Devamı.» ÖZGÜRLÜK – HAK - TÖREL YAŞAM | 4 (*) Kategori: PLATON incelemeleri | 0 Yorum | 4410 Okunma Devlet toplumu bir arada tutmanın kavramıdır ve kalıcı odur yani dünya tini olarak. Dünyada kültürel yaşamın güvenilir, kalıcı olabilmesi dış saldırılardan, iç problemlerden arındırılması, hakların verilebilmesi, insan özgürlüklerinin tanınabilmesi için somut bir organizma olarak devlet ancak kavramın somut kalıcılığıdır, Logostur. Devletin kendisi logos. Logos o demek. Tanrının Krallığı dediğimiz, saltığın kültürün içinde biçim verdiğimiz ve onları güvence altına alan gelişmelerle olanak sağlayan bir organizma olarak devletin kendisi Tanrının Krallığıdır. ...Devamı.» ÖZGÜRLÜK – HAK - TÖREL YAŞAM | 3 (*) Kategori: PLATON incelemeleri | 0 Yorum | 3771 Okunma Toplumun iradesi toplumun ruhu oluyor. Neyi istiyor hep birlikte, eğer bunu yitirirlerse o zaman o toplum dağılır ve başka toplumlara yem olur. Peki ama o gereksinimden doğan, yaşam gereksinimlerinden doğan bir şeyi ortak olarak istemek birbirine bağlıyor ise ne olur? Hegel diyor ki; o gerçekleşir ise artık çözülür ya da daha üst bir ideye, istenci taşımak gerekir. O dönemdeki toplumun var olabilme, kaynaşabilme, bir arada yaşayabilme özelliği, niteliği, ortak bir istençtir. Bir şeyi istiyorlar hep beraber ve o coğrafyasına bağlıdır, tarih koşullarına, üretim biçimlerine, ilişkilere bağlıdır. ...Devamı.» Ana gibi yar, Anadolu gibi diyar olmaz Kategori: Felsefe | 1 Yorum | 11256 Okunma İnsan yaşadıklarından ders çıkarıp, şu ana kadar yaptıklarıyla iyi bir şey, faydalı bir şey olmadığını ya da hiçbir şeyin iyiye faydalıya doğru değişmediğini fark ettiğinde, kendinde bir şeyi değiştirmeyi düşünse nasıl olurdu? ...Devamı.» ÖZGÜRLÜK – HAK - TÖREL YAŞAM | 2 (*) Kategori: PLATON incelemeleri | 0 Yorum | 4128 Okunma Hegel fizik doğa, şimik doğa, organik doğa üçlüsü içinde doğayı bilim kavramlarıyla inceliyor sonra oradan tine geçiyor. Tine geçmek bilince, ama somut olumlu içerikli bilince geçmek mantık başlangıçta soyuttu ve sadece ilkesel bir bilinçti, bir şeyin bilinci değildi. Doğaya geçti. Doğanın temel yasası olarak bulduğu etkileşim yasası kuvvetlerin etkileşimi yani yasa doğada olmaz, doğada kuvvetler olur, kuvvetlerin çekişmesini bilinçteki karşılığı yasasıdır. Yasa bilinçte olur. Dolayısıyla doğanın yasalarını ve doğayı düzenleyen, değişmesine hareketine neden olan kuvvetlerin işlerini ve ilişkilerini bilince taşıdığımız zaman doğayı yasası ile bilmiş oluyoruz. Ve doğayı istediğimiz bir biçimde yönlendirebiliyoruz. ...Devamı.» ÖZGÜRLÜK – HAK - TÖREL YAŞAM | 1 (*) Kategori: PLATON incelemeleri | 0 Yorum | 6825 Okunma Hegel'in felsefe dizgesi üç bölümden oluşuyor: mantık, doğa, tin. Mantık Felsefesi, Doğa Felsefesi ve Tin Felsefesi. Tin, ruh anlamında da kullanıldığı için çoğu zaman karıştırıyoruz. Öznel tin olarak ruhtur evet. Öznel tin. Çünkü Hegel'de her şey üçlemeli: tin dediği zaman öznel tin var birey; Nesnel tin var toplum. Saltık tin var Tanrı. Üçlü: öznel, nesnel, saltık. Nesne ayrı nesnel ayrı, nesnel burada toplum. Nesne bilince konu olan herhangi bir şey. Şimdi yeniden anımsayalım. Mantık bilimi aslında idenin bilimidir diyor. İdenin bilimi. Bu idenin bilimini öne alıyor. Aslında başlangıç olarak. Sonra Doğa Felsefesi, sonra da Tin Felsefesine geçiş yapıyor. Bu mantıksal bir diziliştir. Dolayısıyla metafiziktir. ...Devamı.» HÜMANİZMANIN KANITLANMASI Kategori: Felsefe | 0 Yorum | 8319 Okunma Aklın içinde nefes alabileceği ve yaşayabileceği dünya, insan usunun kendisi tarafından inşa edilir. Diyebiliriz ki, insan aklı içinde yaşayacağı evi kendi yapar. Yazdıklarımızı kanıtlayarak, kanıtladıklarımızı yazmış olacağız. ...Devamı.» YABANCILAŞMA Kategori: Felsefe | 0 Yorum | 8454 Okunma Öncelikle, Türkçenin felsefe yapmayı ne kadar kolaylaştırdığını gösterecek bir kavramla karşı karşıya bulunmak güncel(!) bir fırsattır. Felsefe aynı zamanda olgudaki karşıtlıkları birlikleri içinde bulma, tanıma ve anlama ve kavrama olarak ta anlaşılmalıdır. Çünkü felsefe somut olguyu anlar ve olgu diyalektik kurguldur, ama sözcükler ve sıradan dil olgunun bütünlüğünü ayrıştırır ve parçalı görür ve gösterir. Bazı sözcükler, bazı dillerde bu parçalanmışlığın yerine bölünmemiş bütünün somut halini gösterir. Dilimiz bu sözcükler açısından çok zengindir. ...Devamı.» GERÇEK FELSEFE Kategori: Felsefe | 0 Yorum | 8865 Okunma Var olan vardır. Ne soyut düşüncedir, ne de düşünceden soyutlanmış maddedir. Var olan olgudur. Olgu, bir kavramı olgusudur, ya da kavramın oluşudur. Felsefenin görevi işlevidir. İşlev ise, aynı konumdaki öteki öğelerin kendi aralarında ilişkilerde bütün içindeki katkısı ve onun bilincidir. Hegel’in çalışmaları bütünüyle düalizmin yenilmesine odaklanmıştır. Olguda düalizm yenilmiştir. Olgu tektir, ikililik değil. Yine de neredeyse bütün modern felsefe Hegel’i düalist olarak görür, sanki bütünü parçalamışta, düşünce kısmını ilke edinmiş, madde kısmını. ise yok saymış gibi. Hegel felsefeyi düalizmden kurtarmak için çabasının odak noktasına olgusaldaki birliği, kurgul olanı yerleştirmiştir. ...Devamı.» MADDE VE DÜŞÜNCE Kategori: Felsefe | 0 Yorum | 7152 Okunma Madde ve düşünce kavramları karşı karşıya konduklarında daha açıkça bilinen ve sınırları daha somut çizilen kavram, sanılanın aksine madde değil, düşüncedir. Düşüncenin kendi başına soyut olması bir yana; düşünce deyince bu içerikte, insansı olan her şey bulunur. Her an düşünürüz, ya da içinde düşünce olan şeylerle meşgulüzdür. Tasarım, istenç, duygu, sezgi, ödev, hak amaçlar vb. kuşkusuz bunların tümünün içerikleri ve özleri kavramsal ilişkilerin birliği olarak pek açık ve anlaşılırdır. ...Devamı.»
|
| Tüm Yazarlar |
|