
Kırım… Türk dünyasının kalbi, hafızası, yüreği… Tarih boyunca nice zulme, nice işgale, nice sürgüne direnen bu topraklar, bugün yine kritik bir kavşağın ortasında. Emel Kırım Vakfı’nın “Vatan Kırım Rusya’ya verilemez” diyerek ortaya koyduğu duruş, yalnızca bir açıklama değildir, adalet arayışında olan her Türk evladına, her mazlum halkın dostuna yapılmış net bir çağrıdır. Çünkü mesele Kırım olunca, mesele yalnızca coğrafya değildir, mesele varoluştur, kimliktir, tarihsel sorumluluktur.
Bugün dünya, sözde barış planlarıyla yeni bir yanılsamanın içine çekilmeye çalışılıyor. Fakat barış adı altında hazırlanmış hiçbir metin, mazlumun hakkını gasp ediyorsa, suçluyu ödüllendiriyorsa, işgali meşrulaştırıyorsa barış değildir. Bu, üstü şekerle kaplanmış bir teslimiyet belgesidir.
Emel Kırım Vakfı’nın sert çıkışı, işte bu teslimiyeti reddetmenin adıdır.
TARİHİN ACISI: KIRIMLILARIN HAFIZASI SİLİNEMEZ
Kırım’ın hikayesi, sıradan bir jeopolitik meselenin ötesindedir. 1783’teki ilk Rus işgalinden itibaren Kırımlılar, kendi vatanlarında esir gibi yaşamaya zorlanmış, kültürleri bastırılmış, evleri talan edilmiş, kimlikleri unutturulmaya çalışılmıştır. 1944 sürgünü, Türk milletinin tarih boyunca yaşadığı en acı dramların başında gelir. Kadınlar, çocuklar, yaşlılar, bir gece yarısı vagonlara doldurulup bilinmezliğe sürülmüşlerdir. Bu, yalnızca bir sürgün değil, bir halkın bütün kökleriyle sökülmesinin hedeflendiği açık bir soykırımdır.
Bugün Rusya’nın Kırım’a yönelik uygulamaları, bu tarihsel çizginin modern bir devamıdır. İnsan hakları ihlalleri, baskılar, zorunlu vatandaşlık dayatmaları, dil ve kültür yasakları… Bunların hepsi aynı büyük projenin parçalarıdır. Kırım’ı Türksüzleştirmek. İşte bu yüzden, Kırım’ın herhangi bir barış planıyla Rusya’ya “verilmesi”, yalnızca siyasi bir mesele değil, kültürel bir soykırımın onaylanması anlamına gelir.
BARIŞ PLANI DEĞİL, MASKELİ TESLİMİYET PLANI
Uluslararası arenada zaman zaman öne sürülen “barış planları”, adil bir düzen kurmaktan ziyade güçlü olanı daha güçlü yapmayı amaçlamaktadır. Emel Kırım Vakfı’nın reddettiği plan da tam olarak böyledir. Saldırganın elini güçlendirirken, mazlumu yani Ukrayna’yı ve Kırımlıları daha da zayıflatan bir mantık taşımaktadır.
Planın özünde, “hangi toprak kime daha yakın?” gibi yüzeysel bir değerlendirme vardır. Oysa mesele toprak değil, halkın iradesidir. Kırımlıların iradesi ise nettir. Kırım, Ukrayna’nın parçasıdır ve Türk yurdudur. Hiçbir otorite, hiçbir güç, hiçbir diplomatik masa bu gerçeği değiştiremez.
Bir halkın vatanını, masa başında pazarlık konusu yapmak, saldırgana ödül vermek demektir. Barışın şartı, işgalciyi ödüllendirmek değil, işgale son vermektir. Eğer bir bedel ödenecekse, bu bedeli mazlum değil, işgalci ödemelidir.
TÜRK DÜNYASININ SORUMLULUĞU: TARİH BİZİ ÇAĞIRIYOR
Kırım davası yalnızca Kırımlıların meselesi değildir. Bu, bütün Türk dünyasının namus borcudur. Çünkü Kırım, Türk tarihinin, İslam ve Musevi Medeniyetinin en mühim duraklarından biridir. Kırım Hanlığı, Hazar Hakanlığı, Altın Orda geleneği, Gaspıralı İsmail Bey’in ve Avraham Ben Şmuel Firkoviç’in modern Türk ve Musevi dünyasını şekillendiren fikirler… Bunların hepsinin kökleri Kırım’dadır.
Bugün Emel Kırım Vakfı’nın yaptığı çağrı, Türkiye’nin tarihsel sorumluluğunu yeniden hatırlatmaktadır. Türkiye, mazlum halkların sığınağı, Türk dünyasının hamisi olarak bilinir. Bu rol, yalnızca romantik bir ifade değil, tarihsel bir misyondur.
Türkiye’nin Kırım konusundaki duruşu net olmalı, hiçbir uluslararası baskı ya da politik manevra bu duruşu sarsmamalıdır. Kırım Türk’tür ve Türk kalacaktır.
DEVRİMCİ BİR DİRENİŞ ÇAĞRISI: KORKMADAN, EĞİLMEDEN
Bugün Kırım için verilen mücadele yalnızca diplomatik bir mücadele değildir. Bu, kültürel, milli ve ahlaki bir direniştir. Bu yüzden yalnızca siyasetçilerin değil, akademisyenlerin, gazetecilerin, sanatçıların, gençlerin, din adamlarının yürek taşıyan herkesin bu mücadeleye omuz vermesi gerekmektedir.
Kırım’ın özgürlüğü için:
Uluslararası platformlarda sürekli gündem yaratılmalı,
İnsan hakları ihlalleri somut raporlarla ortaya konmalı,
Kültürel üretim güçlendirilmeli,
Türk dünyası ve Musevi dünyası arasındaki bağlar daha güçlü kurulmalı,
Dezenformasyona karşı durulmalı,
Genç nesiller Kırım bilinciyle yetiştirilmelidir.
Çünkü mücadele yalnızca toprak için değil; kimlik, hafıza ve adalet içindir.
SON SÖZ: VATAN KIRIM, ASLA TESLİM EDİLEMEZ
Bugün Emel Kırım Vakfı’nın kararlı duruşu, dünyaya verilmiş net bir mesajdır.
Vatan Kırım, Rusya’ya verilemez.
Bu topraklar, masalarda pazarlık edilemez, işgalcilere hediye edilemez. Kırım’ın özgürlüğü için verilen her mücadele, Türk milletinin onuru için verilen mücadeledir.
Tarih, haklıların yanında duranları yazacaktır. Kırım, bir gün mutlaka özgürlüğüne kavuşacaktır. Çünkü hak, er ya da geç yerini bulur. Ve Türk’ün olduğu yerde teslimiyet değil, yalnızca onurlu direniş vardır.