A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri Ekitap Radyo

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

Kırık Camlar Teorisi

Kategori Kategori: Bilim | Yorumlar 0 Yorum | Yazar Yazan: Haberci | 16 Temmuz 2024 19:35:55

Kırık camlar teorisinin doğuşu, Amerikalı suç psikoloğu Philip Zimbardo’nun 1969 yılında gerçekleştirdiği bir deneye dayanmaktadır. Amerikalı sosyal bilimciler George L. Kelling ve James Q. Wilson’un 1982 yılında Atlantic Monthly Dergisi’nde yayımlanan “Kırık Camlar: Polis ve Mahalle Güvenliği” başlıklı makalesiyle bir teori olarak anılmaya başlamış ve bu ismi almıştır. Deney şu şekilde gerçekleşmiştir: Zimbardo New York eyaletinin kuzeydoğusunda yer alan fakir ve suç oranları yüksek bir bölge olan Bronx’da ve Kaliforniya’da bulunan zengin ve suç oranları düşük bir yer olan Palo Alto’da birbirine benzeyen ve plakaları olmayan iki arabanın bırakılmasını istemiştir.



Bronx’da bırakılan araba ilk on dakika içerisinde vandallar tarafından yağmalanmaya başlanmıştır. 24 saat içerisinde arabanın değerli tüm parçaları sökülmüş ve sonrasında ise arabaya rastgele zarar verilmeye başlanmıştır. Camları kırılmış, döşemeleri yırtılmış ve çocuklar arabada oyun oynamaya başlamıştır. Palo Alto’da bulunan arabaya ise bir hafta boyunca kimse dokunmamış ve bırakıldığı yerde öylece kalmaya devam etmiştir. Bunun üzerine Zimbardo bu arabanın camlarına balyozla zarar vererek tekrar gözlemlemeye başlamıştır. Zimbardo’nun arabaya kısmen zarar vermesinden kısa süre sonra bu araba da vandallar tarafından tamamen yok edilmiştir. Her iki arabaya da zarar verenlerin “saygın beyazlar” olduğu kayda geçmiştir. Böylelikle her ne kadar Bronx’daki toplum yaşamının doğası, bölgede sık sık arabaların terkedilmesi, eşyaların çalınması ve bu durumun kimsenin umurunda olmaması nedeniyle vandalizm Palo Alto’da olduğundan hızlı başlamış olsa da, Zimbardo’nun Palo Alto’da bulunan arabaya zarar vermesiyle, camını kırmasıyla oluşan durum orada da vandalizmin hızlı bir şekilde ortaya çıkmasına sebep olmuştur.

Kelling ve James’in makalesinde Zimbardo’nun deneyine işaret edilerek sosyal psikologların örneğin bir binanın bir penceresinin kırılması ve tamir edilmemesi durumunda yakında tüm pencerelerinin kırılacağı konusunda hemfikir oldukları belirtilmekte ve kırık cam veya kırık pencere teorisi bir kriminoloji teorisi olarak kullanılmaktadır. Buna göre kırık cam kırık kalmaya devam ederse, bu onunla kimsenin ilgilenmediği anlamına gelmektedir. Kırık cam insanlara “ne istersen yap çünkü kimse umursamıyor” sinyalini vermektedir. Herkes tarafından müşahede edilebilen küçük bozulmalar, eksiklikler, düzensizlikler (kırılan camlar) derhal giderilmediğinde bu durum zincirleme ve sarmal bir etkiye yol açmaktadır. Öyle ki normalde kurallara uyması beklenen kişiler de bu zincirleme etkiye dahil olmaktadırlar. “Düzensiz bir fiziksel çevre, yalnızca ihmalin bir sonucu değil, aynı zamanda başkalarına karşı genellikle yasak olan davranışlara tolerans gösterildiğinin de bir işaretidir.” Böylelikle teori, suçun toplumsal düzene ayrılmaz bir şekilde bağlı olduğunu söylemektedir.

Kırık camlar teorisi, denetimsizlik, bakımsızlık ve ilgisizlik hissi uyandıran yerlerin suç üretebileceğine vurgu yaparak, bu tür yerlere karşı gerekli önlemlerin alınması gerekliliğini dile getirmiştir. Hem Zimbardo’nun yaptığı deneyler hem de Kelling ve Wilson’un ortaya koyduğu teori, genel anlamda suç olgusunu tetikleyen faktörlerin temelinde kitle psikolojisi olduğunu ortaya koymaktadır. Dr. Le Bon kitleler üzerinde yaptığı incelemelerde, kalabalık içerisinde insanların bilinçli kişiliklerinin ortadan kalktığını ve bunun yerine insanların ilkel ve vahşi içgüdülerinin daha çok ortaya çıktığını tespit etmiştir. Kitle davranışı, bir grup insanın aynı yer ve zamanda, duygusal olarak sosyal normları ihlâl ederek ortak davranışlarda bulunmasıdır. Bir müsabakayı izlemek için bir araya gelen taraftarların bir anda kontrolden çıkan davranışlar sergilemeleri gibi.

Bu teorinin büyük varsayımı, bir çevrenin peyzajının sakinleriyle bir şekilde iletişim kurduğudur Bir sokağın veya mahallenin ihmalinin başlangıç durumuna işaret edebilecek çevresel faktörler, örneğin sokağa atılan sigara izmaritleri, kaldırımlardaki çöpleri, evlerin duvarlarındaki grafitiler veya tamir edilmemiş sökülmüş çitlerdir. Kırık camlar metaforu, bir toplumdaki fiziksel düzensizlikler sembolleştirilmiştir. Kırık camlar olarak düşünülen düzensizlikler, ciddi suçların ön habercisi olarak görülmüş ve bir bölgenin toplumsal olarak güvenli olup olmadığının bir göstergesi haline gelmiştir. Eğer bir mahallede güvenli ve huzurlu bir ortam için suç oranı düşürülmek isteniyorsa öncelikle “kırık camlar”ın temizlenmesi gerekmektedir. Çünkü bakımsız bir ortamın bu alanda istenmeyen ve anti-sosyal davranışları teşvik edebileceğini ve düzensizliği kontrol etmenin, küçük suçları azaltabileceğini ve nihayetinde ciddi suçları da azaltabileceğini öne sürmektedir.

Kırık camlar teorisi, kamuya açık kentsel ortamlarda var olan düzeni bozmaya yönelik her türlü anti-sosyal davranışın ve yapısal bozukluğun daha küçük bir sorun halinde iken düzeltilerek düzenin sağlanmasına devam edilmesi gerektiğini ileri sürmektedir. Teorinin temel varsayımı; denetimsizlik ve sahipsizlik hissi uyandıran yerlerin daha kolay suç üretilebildiği, toplum düzenini bozan başıboşluk gibi davranış ve eylemlerin önlenmez ise cinayet, gasp, tecavüz gibi daha ciddi suçların habercisi olduğudur. Ciddi suçların önlenmesinde sıfır tolerans politikasının izlenmesi, yani en ufak bir kural ihlaline dahi anında müdahale edilerek yaptırım uygulanması veya düzeltilmesi etkili olabilmektedir.



Kırık camlar teorisine göre, suçların ana habercisi yapısal faktörlerde meydana gelen bozulmalardır. Teorinin dikkat çektiği en önemli nokta, meydana gelen bir olaya zamanında müdahale edilmez ise, o olayın bir süre sonra domino taşı etkisi yaratarak olaylar zincirini tetiklemesi ve daha büyük suçlara neden olmasıdır.

Sonraki yıllarda yapılan çeşitli çalışmalar kırık camlar teorisine ampirik bir yöntemle yaklaşarak istatiksel kanıtlar sunmaya çalışmıştır. Bunlardan ilki Wesley G. Skogan’ın “Düzensizlik ve Düşüş: Amerikan Mahallelerinde Suç ve Bozulma Sarmalı” başlıklı çalışması ve  Robert J. Sampson ve Cohen’in “Polisin Suç Üzerindeki Zararlı Etkileri: Bir Replikasyon ve Teorik Uzantısı” başlıklı çalışmaları olarak sıralanabilir. Kırık camlar terimi tez, fikir, perspektif teori ve yaklaşım gibi çok çeşitli adlandırmalarla anılmaktadır. Bu ise teorinin evirildiğine ve bu evrimin bilimsel ve politik topluluklarda çeşitli yorumlar ortaya çıkardığına /çıkaracağına işaret etmektedir. Bu çalışma bu işaretler ışığında ortaya çıkmıştır. Esasında sübjektif gözlemle birçok insan kırık camlar teorisine uygun durumları gözlemlemektedir. Örneğin ders esnasında bir kişinin konuşmaya başlamasının ve ona müdahale edilmeyişinin tüm sınıfta konuşmalara neden olması, çöp atılmaması gereken bir yere bir kişinin çöp atması sonrası orada bir çöp yığınını oluşması gibi. Öyle ki bu teori “taviz tavizi doğurur” veciz sözünü de hatırlatmaktadır.

Teori aynı zamanda ceza politikalarındaki reformlar için bir motivasyon kaynağı olarak kullanılmıştır. 1994 yılında dönemin New York belediye başkanı Rudolf Giuliani’nin kararıyla New York Polisi, kırık camlar teorisinden yola çıkarak suç oranını düşürmek amacıyla “sıfır tolerans polisliği” uygulamaya başlamıştır. Giuliani’ye göre, büyük suçları işleyenler aslında öncelikle küçük suçları işleyenlerdir. Küçük suçları işleyenlere göz yumulursa, zamanında gerekli müdahalede bulunulmaz ise bu küçük suçlular, gün gelip daha büyük suçları da işleyecektir. Sıfır tolerans politikası, kamuya açık alanlarda toplumsal düzeni bozacak davranışlara karşı sıfır tolerans politikası ile yaklaşılması gerektiğine vurgu yaparak, bu durumda küçük toplumsal düzensizliklerin denetim altına alınacağı cinayet, yaralama, gasp, hırsızlık gibi ciddi suçlarda bir azalma olacağını öngörmektedir.

Kırık camlar teorisi suç psikolojisini açıklamaya yönelik bir teori olmakla birlikte, örgütlerdeki etik dışı davranışları ve suç olgularını açıklama konusunda da etkili olabileceği öngörülmektedir. Örgütlerde etik dışı davranışlar sergileyerek, mesaiye geç gelen veya mesaiden erken ayrılan, işlerini gerekli titizlikle yapmayan bir çalışana herhangi bir yaptırımda bulunulmaması durumunda zamanla diğer çalışanlar da aynı şekilde davranışlar sergilemeye başlayabilirler. Bu nedenle örgütlerdeki ödül ve ceza sistemlerinin her çalışana aynı titizlikle uygulanması gerekir. Aksi takdirde  herkes yapıyor nasıl olsa bir şey olmuyor o zaman ben de yapabilirim düşüncesine kapılabilirler. Ne kadar küçük olursa olsun cezasız bırakılan her suç mutlaka bir sonraki sefer için emsal teşkil edebilecektir. “Sıfır Tolerans Politikası” ile hareket edilerek örgüt çalışanlarına rehberlik edilmesi, etik dışı davranışlar sergileyen her çalışana anında müdahale edilmesi ile bu davranışların örgüt koridorlarında yayılmasının önüne geçilebilir.

Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: Henüz oy verilmedi / 0 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar


Henüz Yorum Yazılmamış

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







Kahramanmaraş’ta Polis Tatbikatı ve Toplumsal Çatışmanın Anatomisi
Coca-Cola’nın “Pair Bottle” Deneyi Kapitalizmin İnsan İlişkilerine Müdahalesi
Türkiye’de Bahis Depremi, Peki Diğer Spor Dalları Gerçekten Güvende mi?
Ayakkabılar yapılmaz, yetiştirilir
Yazarlarımızdan Prof. Dr. Şehmus Güzel yaşamını yitirdi.

Trump 2.0'ın Gölgesinde Diplomasi
Sadece İsimde Ateşkes: Gazze'nin Uzun Süren Araf Dönemi
Çin Japonya'yı Test Ediyor ve Amerikan Kararlılığının Sınırları…
Emeklilerin Büyük Yürüyüşü Başlıyor: 17 Milyon Kişi Artık Sessiz Değil!
Çocuklar için bir öğün: bütçenin %1,5’inden başlayan dünya ölçeğinde bir adalet mücadelesi

Dijital Yuan Etki Aracı Olarak: Güneydoğu Asya'nın Para Egemenliği ve Stratejik Özerkliği
ABD-Avustralya Kritik Mineraller Anlaşması Pasifik Tedarik Zincirlerinin Geleceğini Nasıl Yeniden Şekillendiriyor?
Kalkınma Hakkında Yanlış Bildiğiniz Şaşırtıcı Gerçek
Avustralya - Çin İlişkileri: Avustralya'da Kavga
Gri listeden çıktık ama... AB'nin 2024 Türkiye raporu'ndan çıkan şaşırtıcı gerçekler!

"En ciddiyetsiz nesil": Z kuşağı neden kasten gülünç olmayı seçiyor?
Güney Karolina'nın Unutulmuş Osmanlıları: Sumter Türklerinin Şaşırtıcı Gerçeği
Köpek ve insanların bazı duyguları aynı genetik kökene sahip
Motokuryelerin Sessiz Çığlığı: Sokağın Gölgesinden Yükselen Sınıf Mücadelesi
Gençlerden sonra emekliler de yurtdışına gidiyor.

Osmanlı İmparatorluğu'nda Kahvehaneler: Bir Sosyo-Politik Etki
Osman Hamdi Bey’i bilmeyen varsa bile herhalde Kaplumbağa Terbiyecisi’ni bilmeyen yoktur ya “Mihrap” tablosu...
JAK İHMALYAN'DAN: “RESİM ANLAYIŞIM”
Jak İhmalyan sergisi İstanbul'da
MADELEİNE RİFFAUD, 1924-2024

Einstein'ın hayran kaldığı filozof: Spinoza'nın aklınızı başınızdan alacak radikal fikri
Adalet Kavramına Filozofların Gözünden Bir Yolculuk
KE.KE.ME. (KKM)
Yapay Zeka Felsefesi
Tutunarak kalmak mı? Bulanmadan donmadan akmak mı?

Yeryüzünü fırına çeviren atmosfer olayı: Isı kubbesi
Dünyanın hareket halindeki en eski buzdağlarından biri yaban hayatı cenneti ile çarpışabilir
Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.

Avustralyalı teorik fizikçiler: 'Paradoks olmadan zaman yolculuğu yapmak mümkün'
Axiom Raporu: Siber Güvenlik ve Çin-ABD İlişkilerine Etkisi
WhoFi: Wi-Fi sinyaliyle kimlik tespiti dönemi başlıyor.
500 yıllık Da Vinci çizimi sessiz drone teknolojisine ilham verdi.
Çin, HDMI ve DisplayPort alternatifini piyasaya sürdü.

Bilim insanları beynin beş farklı yaşam evresinden geçtiğini açıkladı: Kritik dönüm noktaları 9, 32, 66 ve 83 yaş…
Amerika kıtasında 'olmaması gereken' yeni bir insan türü keşfedildi: Checua nedir? Türkler ile bağlantıları var mı?
NASA'nın en kuvvetli teleskobu, evrendeki beklenmedik gelişmeyi ortaya koydu.
İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.

Türkiye’de üniversite mezunlarının geliri Avrupa’nın en düşük seviyesinde…
Gerçek işsizlik yüzde 29,6!
Türkiye’de tek kişilik
UNICEF raporunda Türkiye'deki çocuklar son sıralarda
AP'den Türkiye'ye sert mesaj: Kriterler müzakere edilemez

Tekno-Kapitalizmin Çöküş Aynası Tesla Neden “En Sonda”
Hanuka, Devrim ve Makabiler
Roş Aşanada Şofarın Çığlığı ve Hakikatın Sentezinde Marx ve Hegel
Vatan kirim’a sahip çıkmak: Teslimiyete karşı onurlu direniş
İŞGALİN KARANLIĞINDA BİR IŞIK: Veciye Kaşka’yı Unutmayalım

Büyük Konuşmak
HUKUK KARGAŞASI
HAİN Mİ ARARSINIZ
KANAS
Kayyum

Paranın, Lidya Sikkesinden Dijital Cüzdanlara Uzanan 5000 Yıllık Hikayesi
Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git