A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

    c u m a   |   m a y ı s   9, 2025  
   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

Gümüş İbrikler

Kategori Kategori: Ayorum Güncel | Yorumlar 1 Yorum | Yazar Yazan: Gündoğdu Gencer | 12 Ekim 2008 12:25:08

Gümüş ibrik idim kaynadım coştum | Kendi yağım ile kavruldum piştim | Kadrimi bilmezin eline düştüm | Eğil dağlar, eğil, kıymet bilinsin / Garip... Tam 100 yıl önce. İkinci Meşrutiyet, o zamanki söylemiyle "hürriyetin ilân edildiği" yıl. Bir yıl sonra, 1909'da ticanilerin "31 Mart Vakası"nı bastıran "Hareket Ordusu" komutanlarından birisi de Hüseyin Hüsnü Paşa.

Paşanın 6 ay önce Istanbul’da bir torunu olmuş:
 
Mehmet Ali.  Mehmet Ali Aybar Istanbul Üniversitesi hukuk bölümünden mezun oluyor, asistan, sonra uluslararası hukuk doçenti oluyor.  1928 Amsterdam Olimpiyatlarında 100 metre ve bayrak yarışlarına katılıyor.  1946’da yazdıkları yüzünden üniversiteden atılıyor, 1949’da “Milli Şef” İnönü’ye hakaret suçundan kuzeni Nazım Hikmet’le birlikte kısa bir süre hapis yatıyor.  1962’de TİP’in (Türkiye İşçi Partisi) kurucuları arasında yer alıp başkanı oluyor.  1965’te Ankara’da TİP genel merkezinde Aybar’ı tanıyorum.  Demokratik yoldan başa gelmeyen, halkın desteğinden yoksun bir sosyalist rejimin yaşayamayacağını savunuyor.  Daha sonra “Türkiye’nin beklemeye tahammülü yok” diyerek silahı alıp dağa çıkan genç kardeşlerime yapmayın, etmeyin diye yakarıyor.  1965 seçimlerinde 14 kişiyle birlikte milletvekili seçiliyor.  1968’de Sovyetlerin Çekoslovakya’yı işgâline karşı çıktığı ve Leninizm yoluyla sosyalizmin kurulamayacağını ve aynı Dubçek gibi “Türkiye’ye özgü, güleryüzlü sosyalizm”i savunduğu için kayıtsız şartsız Sovyet bağımlısı olanlarca eleştiriliyor, dışlanıyor.  Ünlü İngiliz düşünürü Bertrand Russell’ın kurduğu Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi üyesi oluyor ve ABD’nin Vietnam savaş suçlarının yargılanmasında yer alıyor. 12 Mart döneminde Meclis’teki tek sosyalist olan Aybar, dönemin baskılarına ve idamlara karşı tek başına mücadele ediyor.  Birçok kitap yazıyor ve 1995’te ölüyor.  Kadri bilinmemişlerden Aybar’ı saygıyla anıyorum.


Nazım’ın hapis arkadaşlarından birisi daha var: Nail V.  1930-1940′lı yılların edebiyat dünyasında daha çok “Nail V.” adını kullanmış olan Nail Çakırhan, daha lise 10. sınıftayken “Kervan Dergisi”ni, lise sonda ise arkadaşları ile birlikte “Halka Doğru Dergisi” ni çıkarır. Halka Doğru dergisinde yayımlanan “Alev Yağmuru” şiiri yüzünden Konya Emniyetince gözaltına alınır.  Tam da bakalorya sınavlarına hazırlandığı dönemdir.  Sorgulamalar sırasında Ankara’dan bir telefon gelir; “Bırakın çocuğu! Ayıptır…” diyen Atatürk’tür.  Daha 15 yaşındayken Atatürk’ün talimatı ile hapsedilmekten kurtulur.  1930’da, daha 20 yaşındayken Nail V. Nazım Hikmet’le ortak “1+1=Bir” adlı şiir kitabını çıkarır.  İki yıl sonra “komünist teşkilât kurma” suçlamasıyla içeri atılırlar.  Nail V şöyle diyor: “Cağaloğlu yokuşundaki polis teşkilatında bir ay boyunca işkence gördüm.  Sonra da otuz arkadaşla birlikte cezaevine düştük.  Bursa Cezaevi’nde Nazım’la aynı koğuştaydık.  İki buçuk yıl kaldık.  O bol bol şiir yazıp durdu”.  Sonra, 1946 yılında kurucuları arasında yer aldığı Türkiye Sosyalist Emekçi Partisinin kapatılması üzerine tutuklanır ve bu kez de 4 yıl hapis yatar.  Nail Çakırhan’ın 1941 tarihli bir şiiri:

 
Daha Çok Onlar Yaşamalıydı
Onları hep birer birer
                        Tanıyorum,
Onlarla yan yana,
Boyanamadığım diye kana
      Kendi kendimden utanıyorum.
Daha çok onlar yaşamalıydı,
Daha çok onlar haketmişlerdi bunu.
Daha çok onlar bilirlerdi
      Yaşamanın ne olduğunu.
Ben onlardan öğrendim
Sevmeyi sevilmeği,
Bana onlar öğrettiler
Dostu dost düşmanı düşman bilmeyi
Kafamı onlar yoğurdular.
Orada yepyeni
Taptaze
                        Gıcır gıcır bir alemi
                                    İlk önce onlar kurdular.
O topraklarda ayrı gayrı bilinmez.
O topraklarda hep el ele tutulmuştur,
O topraklarda dert unutulmuştur;
Burcu burcu ekmek kokan baharda,
            Ağız dolusu gülünür o topraklarda.
Daha çok onlar yaşamalıydı,
Daha çok onlar haketmişlerdi bunu;
Daha çok onlar bilirlerdi
                        Yaşamanın ne olduğunu.
Kavgam onların adıyla anılılır.
Onlar öyle aç,
            Öyle çıplak
                        sanılır
                                    Ama;
İlk önce onlar
                        altettiler yokluğu,
            Onlar tattılar,
            İlk önce asıl tokluğu.
Daha çok onlar yaşamalıydı.
Daha çok onlar haketmişlerdi bunu;
Daha çok onlar bilirlerdi
                                    Yaşamanın ne olduğunu.
 
Nail Çakırhan sonra şiiri bırakıyor, Türkiye’nin Mimar Sinan’dan sonra en ünlü “diplomasız” mimarı oluyor,  Geleneksel mimariyi korumak için uğraşıyor ve 1983’te dünyanın en saygın mimarlık ödüllerinden “Ağa Han Uluslararası Mimarlık ödülü”nü kazanıyor.  Sevgili dostu Ruhi Su sanki Gümüş İbrik türküsünü Nail için söylemiş.  Geçen hafta 98 yaşında ölen gümüş ibriklerden Nail Çakırhan’ı da saygıyla anıyorum.


Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümünde okuyan birçok arkadaşım vardı ve bu vesileyle oradaki hocaları tanıma fırsatım oldu.  Bunlardan birisi, sessiz sâkin “halim selim” bir araştırmacıydı.  Evet, Metin And da geçenlerde 81 yaşında aramızdan ayrıldı.  Bir dostu şöyle yazmış: “Dionisos ve Arlecchino'nun sırdaşı, Karagöz ve Hacivat'ın dostu, Meddah ve Kavuklu'nun yoldaşı bir bilim adamını yitirdik... Metin And, Anadolu yollarında Hitit ve Sümer'e uzanırken, Avrupa sahnelerinde Doğu'nun, Osmanlı'da Batı'nın izlerini sürer.  Kerbelâ'da İmam Hüseyin'i anarken Antik Yunan korosuyla buluşur.  Avuç içi büyüklüğünde bir minyatürde tüm İslâm mitolojisini özetleyebilir; bir ayağı Anadolu'da, öteki ayağı Çin, Japonya, Endonezya'da... Kollarını kocaman açtı mı, aynı anda hem Dionisos'u, hem Kathakali'yi kucaklayabilir.  Karagöz ve Hacivat'ın dostu olduğu gibi, Arlecchino ve Scaramouch'un sırdaşı, Meddah'ın ve Kavuklu'nun yoldaşı olabilir.  Coğrafyada sınır tanımaz.  Hele tarihte hiç tanımaz.  Anadolu'nun tozlu yollarında, Hitit ve Sümer'e uzanırken; Osmanlı saraylarının tozunu, Avrupa sahnelerinde alır. Herkesten önce kültürler arası köprüler kuran oydu. Her kavşaktaki buluşmalara dikkatimizi çeken de o”.

Metin And’ı da saygıyla anıyorum.



Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: Henüz oy verilmedi / 0 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar

deniz { 12 Ekim 2008 12:54:47 }
uc degerli insani andiniz, bize huzunlu bir yaziyla animsattiniz. tesekkurler sevgili gundogdu.

Diğer Sayfalar: 1.

 

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







Erişim engeli sonrası X'te Ekrem İmamoğlu akımı
Papa Françesko yaşamını yitirdi.
Yunanistan Türk yatırımcıların adalara ilgisinden endişeli
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi'den Avrupa'ya İmamoğlu ile dayanışma çağrısı
Yüzlerce öğrenciden ABD'yi terk etmeleri istendi.

Hindistan-Pakistan Savaşı Senaryosu
Hindistan - Yeni Zelanda: Sessiz ama Kritik Bir Ortaklık
Gazze'de gıda stokları tükendi: Açlık krizi derinleşiyor
Suriye nasıl kutsallaştırıldı? Suriyeliler umutlu olabilir mi?
Penguen ve foklara da vergi uygulaması…

Trump: Çin'den ithal edilen mallara uygulanan gümrük vergisi oranı % 125'e çıkarılacak
Trump yeni gümrük vergisi tarifelerini açıkladı.
Avrupa’nın en az et yiyen ülkesi Türkiye: Fiyatlar 5 yılda % 1230 arttı!
Türkiye'de ekonomi bir kez daha belirsizlik döneminde
ABD-Çin hattında ticaret savaşı: “Soğuk Savaş’tan beri görülmemiş bir rekabet”

Avrupa gözünü ABD'li akademisyenlere dikti.
Türkiye'de Covid-19 salgını yaşam süresini azalttı.
Uzmanlar uyardı: "Uzun yaşayanlardan tavsiye almayın"
Fahri Kiamil
İki annenin başlattığı akıllı telefon karşıtı hareket çığ gibi büyüdü

JAK İHMALYAN'DAN: “RESİM ANLAYIŞIM”
Jak İhmalyan sergisi İstanbul'da
MADELEİNE RİFFAUD, 1924-2024
KOLLEKTİF OYNAMALI KAZANMAK İÇİN
Oxford Sözlüğü yılın kelimesini seçti: Beyin çürümesi

Yapay Zeka Felsefesi
Tutunarak kalmak mı? Bulanmadan donmadan akmak mı?
Tokyo’dan Hasanlar’a, Kudüs’te bir mahkemeden bizim buralara…
“KADERİMİZ DIŞARDAN YAZILAMAZ - DIŞARI KADERİ BELİRLEYEMEZ…”
Niyetime İlham

Dünyanın hareket halindeki en eski buzdağlarından biri yaban hayatı cenneti ile çarpışabilir
Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.
Su üzerindeki iklim değişikliği baskısı Türkiye'yi su fakiri olmaya sürüklüyor.

Çin, HDMI ve DisplayPort alternatifini piyasaya sürdü.
Telefonlar depremi 30 saniye önce bildirdi…
Çin'den gövde gösterisi: Yarı maratonda robotlar insanlarla yarıştı…
Çin'in 10 yıllık yüksek teknoloji planı nasıl işledi?
Devrimsel Bir Teknoloji: Kaykay Şasi

NASA'nın en kuvvetli teleskobu, evrendeki beklenmedik gelişmeyi ortaya koydu.
İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.
Antik Mısır'daki popüler masa oyununun şaşırtıcı kökenleri ortaya çıktı.
At binmenin kökenine dair ezber bozuldu.

AP'den Türkiye'ye sert mesaj: Kriterler müzakere edilemez
Af Örgütü: Türkiye'de yargıya müdahale derinleşti
"Türkiye'de gazeteciler baskı ve yıldırma ile karşı karşıya"
Uluslararası Şeffaflık Örgütü tarafından 2024 yılı yolsuzluk algı endeksi açıklandı!
Türkiye OECD’de gelir eşitsizliğinin en yüksek olduğu 4. ülke

Bu sistemdeki bir kusur değil, sistemin kendisi
Post-truth dünyada adalet nedir?
1919-1922'de Bir Mayıs’lar, Gösteriler, Yürüyüşler
Türkiye halkı otokrasiye direniyor. Sessizlikten daha fazlasını hak ediyorlar.
Kakao Endüstrisinde Çocuk İşçiliği: Tadı Kadar Tatlı Değil

KURBANIM BUGÜN
KAZ DAĞI
GÜNÜN HABERİ
NE İSEN O
KILAVUZ KARGA

Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git