Doğu Alman İstihbaratı bu adı veriyor kendisine. Yani Yıldırım. Yani kendi öz be öz soyadı. Türk vatandaşı. Doğduğu il, Kırşehir. İlçesi Kaman. Doğum tarihi 1928. Gerçek bir casusla yüz yüze, yan yana gelmek her babayiğide kısmet olmaz ama bana oldu!
Berlin Günceleri 19 – 25 Ocak 2009
19 Ocak, Pazartesi
Ortopedi doktoru iğne yaptı sırtıma, sırt ağrılarıma. Bir hafta da rapor verdi. Bu hafta evdeyim.
Okul çok yoruyor beni. Canıma okuyor. Sızlanmak istemiyorum ama bu böyle, bıktım çocuk görmekten, çocuk sesi duymaktan. Kulaklarımın çınlaması kesilecek gibi değil, artık öyle bir umudum da kalmadı. Hep yelkenler fora bende, kulaklarımın çınlaması!
20 Ocak, Salı
Üstümde bir kırgınlık var. Kendimi yorgun duyumsuyorum. Oysa çalışmak istiyorum.
Bohemler’i (Sel Yayınları) okuyorum. Modigliani, Picasso, Apollinaire, Max Jacob, Matisse, Vleminck, Aragon, Man Ray, Hemingway, Breton, Cocteau, Cendrars, Desnos, Diego Rivera, Utrillo, Tristan Tzara, Kiki... daha nicelerinin özgün yaşamı, sıkıntısı, yapıtları... “nice ressam, model, şair ve yazara evsahipliği yapan Paris, Montmartre’i, Montparnasse’i, sokakları, müzeleri, barları ve birbirinden ilginç karakterleriyle” ünlü Bohemler resmi geçidi.
“Modern sanatın tarihinin yazıldığı yıllarda Paris’te yaşanan bireysel mücadeleler ve genel olarak avangard sanatın mücadelesi; geleceğin ünlü sanatçıları arasındaki dostluklar, aşklar, kıskançlıklar ve kavgalar ve yüzyılın başında, Paris’i bugünün efsanevi kenti yapan her şey...”
Paris’le bütünleşmiş sanatçıların yaşamları, yapıtları... ilginç ve merak uyandırıcı ve sürükleyici.
21 Ocak, Çarşamba
Kod adı: Blitz. Doğu Alman İstihbaratı bu adı veriyor kendisine. Yani Yıldırım. Yani kendi öz be öz soyadı. Türk vatandaşı. Doğduğu il, Kırşehir. İlçesi Kaman. Doğum tarihi 1928. Gerçek bir casusla yüz yüze, yan yana gelmek her babayiğide kısmet olmaz ama bana oldu!
Gazeteci Aydın Ulun’un, deşifre olan ve ABD’de on beş yıl hapis yatan, Türkiye’nin çabalarıyla kurtulan Hüseyin Yıldırım üzerine hazırladığı kitabı ilgiyle okudum. Casusla bire bir görüşmenin yanında onun anlatmadığı yerleri de kurgulayarak, yer yer romana yaklaşan bir anlatımla değişik bir kitap yazmış. Kitapta yer alan fotoğraflar bu çalışmaya bir belgesel havası da vermiş.
“Soğuk Savaş yılları, Berlin Duvarı’nın yıkılması, uğruna çalıştığı Doğu Almanya Cumhuriyeti’nin tarihe karışması, küreselleşen dünya ve hapishane yılları; 11 Eylül’le gelen İslami terörizmin militanlarıyla bu belalı dönemde aynı hücrede kalmak, casus takasları, aşklar...”
Kitabın ilginç kılan ince ayrıntılar bunlar. Polisiye edebiyata bir yakınlığım yok ama bir casus görmenin heyecanı da başka oluyor.
22 Ocak, Perşembe
Berlin Duvarı’ın yıkılmasından, iki Almanya’nın birleşmesinden yirmi yıl sonra yapılan bir soruşturmaya göre, 2900 Doğu Alman’ın %70’i hâlâ kendilerini Federal Alman vatandaşı olarak göremiyorlarmış. Siyasetçilere güvensizlik ve giderek artan işsizlik, ekonomik sıkıntılar eski Doğu Almanya vatandaşlarının böyle düşünmelerine neden oluyormuş.
İki devlet arasında gerçek anlamda bir birleşme sağlanamadığı ortada. Kimi bölgelerde ücretler eşitlenemedi, Doğu’dakilerin emeklikle ilgili sorunları doğru dürüst çözümlenmiş değil. Kadınların ücretleri de Batı’da çalışanların seviyesine gelemediği de biliniyor.
Demokratik Almanya Cumhuriyeti tarihe karıştı ama vatandaşları Federal Almanya’nın kucağında yaşıyorlar hâlâ.
23 Ocak, Cuma
Almanya’da da ekonomik kriz yoksulları derinden etkiliyor. Zenginlerle yoksullar arasındaki o kapanmayan uçurum giderek büyüyor. Uzmanlar, yakın bir zamanda sosyal patlamaların olabileceği uyarısında bulunuyor. Hükümet kanadı bu uyarılara kulaklarını tıkamayı inatla sürdürüyor. Bu da demektir ki, geleceğimiz aydınlık değil, puslu, sisli.
İçime bir karamsarlık gelip çörekleniyor bu tür haberleri okuyunca, duyunca, elimde değil.
24 Ocak, Cumartesi
Dağlarca’nın son şiirlerinden birini yayımlandı Hayâl dergisinin son sayısında. “Büyük Koşu”da insanlığın yaklaşan dramına dikkat çekiyor, Dağlarca:
“Koşuyordu milyonlarca insan
Tabanları enselerinde
Kimi en eski giysileri içindedir
Kimi çırılçıplak kimi çağdaş
...
Koşuyordu bütün ulusların insanları
Taşıyordu koşmak ayaklarından
Öylesine hızlı öylesine çabuk
Koşmak kalıyordu arkalarında
...
Okuyucum bağışlasın beni
Bölümlerin yerini bağışlasın
Kaçanlar hayvanlardı
Bizdik kovalayan”
Keşke öyle olsa da yolsuzluk yapanları, haksız kazanç sağlayanları, hırsızları, sonradan türedi zenginleri, sömürgenleri, ezenleri... kovalayabilsek hayatımızdan!...
25 Ocak, Pazar
Bohemler, yüzyılın başındaki Parisli ressamların, şairlerin, galericilerin, eleştirmenlerin, koleksiyoncuların, yayıncıların... yaşamını, dünyasını ele alıyor ya, onların nasıl yoksul olduklarını, hangi kısıtlı olanaklarda çalıştıklarını, yaşadıklarını... da gözler önüne seriyor. Para bulmak, karınlarını doyurmak, kiralarını ödemek... için çektikleri çileler göz yaşartıcı.
Kitabı okurken içim burkuldu.