A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

VEFA...

Kategori Kategori: Felsefe | Yorumlar 2 Yorum | Yazar Yazan: Mustafa Alagöz | 26 Şubat 2009 02:14:11

Anadolu'da yetişmiş çağdaş bilgelerden sevgili İsmail Emre'in bir doğuşu şöyle başlar: "Sabır gerek evvela." Peki ne için? Bu soruya çok genel bir yanıt vermek yanlış olmaz, ama boş olur. Evet, her şey için; " sabır, her şey için.

 
Sözcükler kültürel yaşamdan edindiğimiz deneyimleri çağrıştırırlar ve ifade ederler. Her sözcüğün sözlük karşılığı vardır. Ama nasıl oluyor da aynı sözcükleri kullandığımız ve anlamını kesin olarak bildiğimiz (ya da öyle sandığımız) halde birbirimizle  doğru dürüst anlaşamayız, birbirimizin bilincine ulaşamayız? İlişkilerde en çok aradığımız şey; iletişim, anlama ve anlaşılma sözcükler aracılığı ile olmasına karşın bu en güçlü iletişim aracı en güçlü didişme aracına dönüşüyor?
 
Elbette araçta bir kusur yok, kusur bu aracı kullananlarda;  iradesi kullananda olduğu için kullanılan her şey masumdur.
 
İnsan olarak sadece bize özgü bir özelliğimiz de dil aracılığıyla da eğitiliyor oluşumuz, hatta biricik eğitim aracımız dil desek abartmış olmayız. Herhangi bir olgunun, olayın ve sözcüğün kökenine gitmek insanda bir heyecan yaratır. Belki geçmişe olan ilgimizin bu denli dirimsel olmasının bir nedeni de budur. Bir şeyin kökenine gitmek, yani kaynağına ulaşmak o şeyin tüm oluşum sürecini izleyebilmek demektir. Kaynağa ulaşmak tekrardan kurmak için ya da sorunu çözmek için en sağlam yoldur. Bütün mitoloji bunu yapar, psikolojik sorunların çözümünde geriye doğru gidiş bundan dolayıdır, kaynağa ulaşmak. Kaynağa ulaşan süreci yeniden oluşturabilir.
 
Türkiye’nin çok önemli bir değeri kısa bir süre önce aramızdan ayrıldı. Dev bir çınar, sevgili Burhan Oğuz vefat etti. “Türkiye Halkının Kültür Kökenleri” adlı dizi eserleri ile okuyuculara ve bu konuda araştırma yapacak olanlara inanılmaz değerde bir miras bırakarak. Dile kolay 10 bin sayfa kadar yazılıp basılmış eser ve binlerce sayfa tutarında taslak halde baskıya hazır başka eserler.
 
***
 
Burhan Hoca’nın yeni baskısı yapılacak bir eserinin üzerinde çalışma yapılması gerekiyordu, ben bunu üstlenmiştim. Kitap beslenme teknikleri üzerineydi. Herkesin başına gelmiştir; bir kitap okursunuz, bir film seyredersiniz, bir sohbete katılırsınız ve kendinizce bir izleniminiz olur. Bu kitabı gözden geçirdiğimde üzerimdeki etkiye ben de şaşmıştım: “Vefa Duymak” … Bu sözcüğü binlerce kez duymuştum, sağda solda kullandığım da olmuştu. Bunun sadece bir insani duyarlılık, incelik gereği saygılılık vb. bir davranış olduğunu sanırdım, daha doğrusu öyle sanmışım… Çoğu alanda olduğu gibi burada da ne denli yüzeyde kaldığımı iliklerime kadar duyumsamıştım.
 
Neden?
 
Çünkü Vefa duymanın bir incelik, nezaket, hakbilirlik olmanın çok daha ötesinde varoluşsal bir sorumluluk olduğunu düşündüm. “Kavradım” diyemiyorum, çünkü bu derinlemesine deneyimlendikten sonra söylenebilecek ve sorumluluk isteyen bir duruştur.
 
Günlük yaşamda kullandığımız herhangi bir eşya; giyecek, yiyecek, kullanılacak alet her ne olursa olsun, biliyoruz ki her birisinin bir tarihi var.  Kullandığımız sözcükler, edindiğimiz bilgiler, alışkanlıklar, ilkeler ve daha niceleri…
 
Burhan Oğuz ele aldığı konuyu sadece sağdan soldan toparladığı alıntılara hapsetmiyor, doğrudan kaynağına, kullanıldığı bölgelere giderek, kullanılma ve üretilme biçimini yerinde izleyerek, fotoğraflarını çekerek önümüze koyuyor. Yetinmiyor, aynı nesnenin tarih boyunca geçirdiği tüm evrimi de ortaya koyuyor. Böylece incelediği herhangi bir ürünün tüm yaşam serüvenini izleyebiliyoruz. Örneğin peynir, şarap, zeytinyağı, ekmek gibi… Bunların değişik coğrafyalarda, değişik kültürlerde nasıl ortaya çıktığı, bölgeden bölgeye, kültürden kültüre geçişlerde uğradıkları değişimleri bir zincir gibi izlemek mümkün oluyor.
 
“Ne var bunda?” diye kolaylıkla bir soru akla gelebilir, elbette… Bu soruyu ben de kendime sordum, çevremdeki tüm eşyalara baktım, yediklerimi düşündüm, pişirilen yemekleri gözümün önüne getirdim, kullandığım araçların ulaşmış olduğu düzeye baktım. Şımarıklığı bir yana bırakıp biraz derinden bakınca şunu duyumsadım; benden önce tüm insanların emeklerinin üzerinde oturuyorum. Yaşamımı idame ettirmemi, varlığımı gerçekleştirmemi sağlayan her şey milyonlarca insanın birlerce yıldır biriktirdiği emeğin son ucu. Bir ayakkabı, giysi, herhangi bir yiyecek gibi nesneler zaten böyle; dahası konuşurken kullandığım sözcükler, edindiğim bilgilerin ve yetilerin hepsinde benden önce yaşamış insanların alın teri, çilesi ve ruhu var.
 
Ve bu noktada büyük bir sorumluluk duygusu üzerinize çöküyor, ama hoşnutluk veren bir duygu; VEFA.
 
Vefadan yoksun sorumluluk insan ruhuna bir külfettir, ama vefaya bağlı bir sorumluluk ise şefkat, sevgi, saygı ve gönüllülük içerir. Bu  duygu insanı büyütüyor; kökünün derinlerde olduğunu, geleceğe dal-budak salacağını, geleceğin şimdideki kökü olduğu duygusunu yaşatıyor. 
 
İşte burada durdum; eleştirirken, beğeni belirtirken, yargıda bulunurken herhangi bir şey üretirken “kim olduğuna, nasıl olduğuna ve nasıl olabileceğine bak” dedim kendi kendime. Yaşam biçimlerini, kültürleri, inançları, fikirleri anlamaya çalışırken ve onlar hakkında konuşurken bağlı olduğun ve varlığının nedeni olan bu kökleri unutma, saygısızlık etme…
 
Burada oyun oynanmaz, varoluşunun kökenini umursamasan bile ne yazar, kökler alttadır, karanlıkta, derinlikte. Bizler bu köklerin çiçekleri ve meyveleri. Varlığımız bu köklerden gelir, çünkü bunlar yaratılmış, nesnel kılınmış ve bizim kullanımımıza sunulmuştur.
 
Ama aradığımız bu kadar mı? Sadece geçmişten bize kalan alet-edavatı, yiyecek-içeceği kullanmaktan mı ibaret? Elbette hayır. Çok alışıldık-duyduk bir sözcük olacak ama aradığımız aslında mutluluk, anlamlı bir yaşam. Ne yazık ki mutluluk, anlamlılık gibi tinsel değerler ve deneyimler miras alınamıyor, bizzat bireyin kendisi tarafından yaratılıyor. Tarih bize olanakları miras bırakıyor, bu mirası kullanma sorumluluğu ve becerisi ise bizlere ait; vefalı olmayı bilmek ve vefalı yaşamak aradığımız mutluluk için olmazsa olmaz bir hayat damarıdır. Vefa duygusu olmayan bir insanın mutlu olabileceğini düşünemiyorum…
 
Burhan Oğuz’un eserlerinde bu duyguyu görmek, yaşamak onu inceleyecek olan herkese açık. Emeğin ve sabrın ne olduğunu da insan iliklerine kadar duyumsuyor. Sabrı, daha çok gönülsüzce geçilen bir yaşam deneyimi, kurtulmak istenilen bir külfet olarak algılarız. Elbette içinde vefa duygusu yoksa böyle olur.
 
Sabır; süreçte olmak demektir. Süreç ise varoluşun evrensel yasası, varlığın serüvenidir. Varoluşun akışına uymak sabırda olmak demektir.
 
Bilge ne güzel söylemiş:
“Sabır gerek evvela”
 

Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: 10 / 3 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar

meltem hınçal { 28 Şubat 2009 11:25:18 }
düşünmeyi öğrenmek, düşünmeye çabalamak ya da ne kadar düşündüğümüzü anlamak için yazınızı okumak gerekli , teşekkürler
deniz kizi { 26 Şubat 2009 02:57:12 }
ne HARIKA bir yazi!

yalnizca burhan oguz'u degil, mustafa alagoz'u de anlatiyor. bize bir ayna tutarak.

emegine saglik, mustafa.
Diğer Sayfalar: 1.

 

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







Dünyanın gözü kulağı Ortadoğuda: İran-İsrail gerilimi tırmanıyor.
İsrail, Gazze'de yardım konvoyunu hedef aldı: Biri Avustralyalı 7 kişi öldürüldü
DEVLET-ULUSTAN FEDERASYONA, ekitap
Dünyada altın madenciliği nasıl yapılıyor, kazalar ne kadar yaygın?
Afganistan: Aktivistlerden kadınlar için online dergi

Avustralya Dışişleri Bakanı Wong: Filistin'i tanımaya hazırız.
İngiltere'de polis, silah ruhsatı almak isteyenlerin eşleriyle de mülakat yapmaya başladı.
Beterin beteri var!
Sağ popülistler ilk kez AB Parlamentosu'nun kontrolünü ele geçirebilir…
Türkiye raporu: Özgürlükler ciddi zarar gördü

Yoksulluk sınırı bir yılda 24 bin TL arttı.
Türkiye son 20 yılda faize 563 milyar dolar ödedi
Uber Avustralya'da taksi şoförlerine 178 milyon ABD dolar tazminat ödeyecek
Çin 2024 ekonomi hedeflerini açıkladı
Almanya'daki Türk doktor sayısı 2 bin 600'ü geçti

Fahri Kiamil
İki annenin başlattığı akıllı telefon karşıtı hareket çığ gibi büyüdü
Afganistan'da onlarca arkeolojik alan buldozerle yıkılarak yağmaya açıldı.
Franz Kolschitzky: Viyana Kuşatması'ndan Kalan Kahveleri Değerlendiren Girişimci
Kış güneşi arayan Britanyalıların adresi Türkiye

Dünya tarihini şekillendiren 6 içecek türü
Taş Kağıt Makas Oyunu (Jan Ken Pon)
"DUHOK KONUŞUYOR" ekitap
ENTERNASYONAL
REMZİ RAŞA’YI ANMAK İÇİN

KİBİRLİ GÜÇ ZEHİR - ERDEMLİ BİLİM PANZEHİR
KARARLILIK - KİŞİSEL ALTYAPI
TARİHSEL KİŞİLİK
TARİHSEL İNSAN
SÜREÇ VE TARİHSEL ÖZNE

İsviçreli kadınlar AİHM'de görülen iklim değişikliği davasında zafer kazandı.
Yorgun dünya artık yavaş dönüyor
Avustralya’daki dev yosun ormanlarını yapay zekâ koruyor
2023'te sıcaklık rekoru kırıldı
Ton balığında cıva: Zehirli madde seviyesinin kontrollere rağmen hala yüksek olduğu tespit edildi

Apple otomobili ABD'de üretime bir adım daha yaklaştı.
Yaşgünün Kutlu Olsun James Webb Uzay Teleskobu
Su ve deterjan olmadan çalışan bir çamaşır makinesi
Akıl okuyabilen robot tasarladılar
Sanal Gerçeklik, Artırılmış Gerçeklik , Metaverse, Sanal Uzay Nedir?

Beynine çip takılan kişinin düşünceleri 25 dakika boyunca okundu.
14 Mart Pi Günü, Günün Kutlu Olsun Pi !
Tüm canlılar için en ideal sıcak
Avustralya’da 350 kişinin konuştuğu yeni bir dil gelişti
İnsanlık için küçük ama Türkiye için çok büyük bir adım

Servet dağılımı adaletsizliği: Türkiye'de %1’lik kesim servetin %40’ını alıyor
BM Raporu: İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırısında soykırım suçu iddiası
Doğurganlık oranında 'büyük düşüş': Ülkelerin % 97'sinde nüfusun azalması bekleniyor
Dünya Mutluluk Raporu yayınlandı: Avusturalya listenin 10., Türkiye 98. sırasında yer aldı.
Dünyada zorla çalıştırılanların sayısı artıyor.

GEÇİTKALE'DEN GELİYORDU...
GENÇ BİR YAZARA BİRKAÇ TAVSİYE
DEĞİŞİYOR, YOKSULLAŞIYOR
“KİRAZ ZAMANI” SERÇELER, KİRAZ AĞACIMIZ, RAZZİA
Enflasyon Rehberi

Hesap
---İST
SANDIK
TAKSİ DURAĞI
Emek, Ümit ve Para

İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi
Dünyanın İlk Destan Kahramanı: Gılgamış


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git