A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

Gökyüzü öyle parlaktı ki, tutup okşayasım geldi

Kategori Kategori: Berlin Günceleri | Yorumlar 0 Yorum | Yazar Yazan: Gültekin Emre | 05 Haziran 2009 10:23:41

Uzun uzun kanal boyunda yürüdüm. Cebimde küçük defterim vardı. Bir şeyler yazacağımı umuyordum, istiyordum, olmadı; hiçbir şey yazamadım. Kuşların sesini dinledim, birbirlerine ne anlattıklarını merak ettim. Ağaçların gururla dallarına sarılışına baktım. Kanaldan geçip giden mavnalara, takalara takıldı gözlerim.

Berlin Günceleri 18 –  24 Mayıs 2009
 
18 Mayıs, Pazartesi
 
Türkan Saylan da öldü. Türkiye’nin övünmesi gereken bu kadının bürosunu polis aradı ve onu suçlu gibi göstermeye çalıştı polis.
 
Yıllardır kanserle savaşan ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’yle yoksul örencilere burs veren, kızların okuması için didinen, cüzam hastalığını ülkemizde yenen böylesi bir kadına devletin nasıl da öcü gibi baktığına tanık olmak ne acıydı.
 
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün kayıp trilyonlar davasından yargılanmasına karar verdi mahkeme. Cumhurbaşkanlığından önce işlendiği için suç, yargılanması gerektiğini savunan hukukçuların yanında, “vatana ihanet” suçu işlemediği için yargılanamayacağını söyleyen iktidar yanlısı yasa adamları da var.
 
Ne garip benim memleketim!
 
Türkan Saylan’a ağıt yakanların yanında, dürüst hakimler, savcılar da “kayıp trilyon” davasını sonuçlandırmak için çırpınıyor.
 
Tiyatrocular Beyoğlu’nda yürüyüş yapıyor ülkemizdeki gidişatın kötü ve korku verici durumuna dikkat çekmek için.
 
Ankara’daki gösterinin kalabalığını iktidar yanlısı gazeteler yazmamış elbette.
 
Türkan Saylan’lar hiç eksilir mi? yarın bir başkası çıkar ve geçer toplumun önüne, öncülük etmeye canı pahasına.
 
 
19 Mayıs, Salı
 
Charlotte Greig, besteci ve şarkıcıymış. Müzik yazıları da yazmış dergilerde. Beş albüm çıkarmış. Bir de genç kız gruplarıyla ilgili inceleme kitabı yazmış. Felsefe Eşliğinde Aşka Yolculuk (Sel Yayınları) yazarın ilk romanıymış. Üç bölümden oluşan roman Nietzsche’nin İnsanca, Pek İnsanca, Martin Heidegger’in Varoluş ve Zaman’ıyla Kierkegaard’ın Korku ve Titreme yapıtları eşliğinde gelişiyor.
 
Bu roman beni üniversite öğrenciliği günlerime götürdü. Şili’deki sosyalist Allende’yi öldüren faşistlere karşı eylemlerin hazırlanması, dersleri boykot etme... bana hiç de yabancı değil. Bir andan dünya siyasetini yakından izlenirken, öte yandan da felsefenin hayatla örtüşmesi de aşkla birlikte ele alınıyor, romanda. Antikacı sevgilisinin yanında felsefe grubundaki bir başkasına da âşık olan romanın kadın kahramanının ikilemleri, tedirginlikleri, hayatı, kendini, birlikte olduğu erkekleri anlamaya çalışması... felsefe yapıtlarından alıntılar da romanı okunur kılmış bence.
 
Beni üniversite kantinine, eylemlere, kızlara, tartışmalara... alıp götürdü Felsefe Eşliğinde Aşka Yolculuk.
 
 
20 Mayıs, Çarşamba
 
“Türk Edebiyatında Berlin”i özetlemeye çalışıyorum 12 Haziran’daki etkinliğe. Etkinlikte sunacağım bildiriyi yazarken zorlanıyorum. Bir türlü rahat değilim, üstümde bir huzursuzluk var bu çok iyi bildiğim konuyu yazarken. Havaların değişip durmasından mı benim bu tembelliğim, isteksizliğim, hevessizliğim?
 
Ahmet Ada’nın Taşa Bağlarım Zamanı (Metis Yayınları)  nesnelerle hayatı sımsıkı kucaklayan bir kitap: Şair, bu kitabındaki şiirler için şunları diyor: “Taşa Bağlarım Zamanı bilgelik sınavı. Hayattan deneyimlediklerimi şiirsel monologa dönüştürme. Gündelik hayatın baskısından kurtulmak için bireyin ütopya aranışı. Bütün bir hayat; nesnesi ile arası açılan bireyin nesneyle, doğayla barışması. Düaltenin, kutupsallaşmanın başladığı yerde, doğayla bütünleşme, nesneyle yüz yüze gelme hâli. Kısaca, felsefenin de sorunsal edindiği şeylerle şiir diliyle, sözdizimiyle boğuşma; yeni bir biçimsellik aranışı, Taşa Bağlarım Zamanı.”
 
“yeter bana mezar taşı olmak / Anadolu’da” diyen Ahmet Ada “Bir kaleme bir kâğıda” dönüşüşünün şiirini yazmış.
 
 
21 Mayıs, Perşembe
 
Kardeş Alevler’den bugün de hiç ses çıkmadı. Nasıl özlüyorum onu, kitabımı. Kendimi askerdeyken doğan çocuğunu özleyen bir babaya benzetiyorum. Gurbette hiç bitmeyecek bir askerlik değil mi?  Kardeş Fırtınalar’ın yanına koyacağım Kardeş Alevler’i, yan yana duracaklar, daha doğrusu omuz omuza.
 
Bu iki kardeş bilmiyor ama onların 2-3 kardeşi daha olacak. Giderek büyüyen bir aileyiz biz, bilmem onlar bunun farkında mı?  Kitap kitabı, yazı yazıyı doğuruyor, düşünce de düşünceyi elbette.
 
 
22 Mayıs, Cuma
 
Kardeş Alevler Berlin’e gelmiş, gümrükten alacakmışım. Ağır mı geldi acaba? Artık pazartesiye kadar sabretmem gerekecek, edebilirsem elbette.
 
Kendimi Önay Sözer’in Sonradan Yaşamak (YKY, 2009) romanına kaptırıyorum. Tanınmış ressam Zefir’e ‘canlı model’lik yapan Nazire, Hayatıyla da bir yazara konu olur.  Beyoğlu’nda “nostaljik bir otelde bu üç kişi arasında başlayan garip olaylar sırasında yazar, romanı için taslak üstüne taslak karalayıp durur. Ressam ise kendine poz veren Nazire’nin yerinde ona çok benzeyen gizemli bir hayalet görerek ardına düşer. Bu hayalet, Nazire’nin çoktan sildiği geçmişinden gelmektedir.”
 
Romanın gizemli, çarpıcı imgelerle yüklü anlatımı beni etkiledi.
 
 
23 Mayıs, Cumartesi
 
Uzun uzun kanal boyunda yürüdüm. Cebimde küçük defterim vardı. Bir şeyler yazacağımı umuyordum, istiyordum, olmadı; hiçbir şey yazamadım.
 
Kuşların sesini dinledim, birbirlerine ne anlattıklarını merak ettim. Ağaçların gururla dallarına sarılışına baktım. Kanaldan geçip giden mavnalara, takalara takıldı gözlerim. Koşanlar, bisiklete binenler, çocuğunu gezdirenler, sohbet ede eden gezinenler... geçip gitti yanımdan.
 
Ben gençliğimi düşündüm, bir de geleceğimi. Gençliğim acı veriyor hâlâ bana düşündükçe onu. Geleceğim ise karamsarlık! Dünyanın kötü gidişi ürkütüyor beni, kendimi boğulacakmış gibi duyumsuyorum bunca savaşın ve düşmanlığın arasında.
 
Gökyüzü öyle parlaktı ki, tutup okşayasım geldi.
 
 
24 Mayıs, Pazar
 
Günlerdir Rahime’nin düşünü kurduğu, gerçekleştirmek istediği, bitpazarında birikmiş onca şeyin bazılarını satma projesini bugün hayata geçirdik başarıyla. Ressam Abuzer Güler’in eşiyle birlikte tuttuğumuz tezgâhta artık giyilmeyen giysilerimizi, eski araba radyomuzu, kullanmadığımız vazo ve kimi ıvır zıvırları sattık.
 
Bir yandan Çinli, Polonyalı, Koreli, İranlı, Türk, Alman, Amerikalı, Rus, Yugoslav... müşteri ve satıcıların renkliliği beni kendisine çekerken, öte yandan alacağı malı deneyen kadınlara, aldıklarını birbirine gösteren heyecanlı hanımlara, ucuza neler bulduğunu yakınlarına telefonla haber veren erkeklere... gözüm takıldı.
 
Kendimi tezgâhta bir tiyatrodaymış gibi duyumsadım önümüzden geçip giden meraklı, coşkulu... kalabalığa bakarken.

Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: Henüz oy verilmedi / 0 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar


Henüz Yorum Yazılmamış

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







Erdoğan'ın tek hedefi iktidarını korumak…
İşçiyi Bırak Kutlasın
Erişim engeli sonrası X'te Ekrem İmamoğlu akımı
Papa Françesko yaşamını yitirdi.
Yunanistan Türk yatırımcıların adalara ilgisinden endişeli

İsrail Gazze planı için 50 bin yedeği göreve çağırıyor.
Avustralya Eylül'de Filistin'i devlet olarak tanıyacağını açıkladı.
İsrail'in Gazze Şeridi'nin işgali kararına tepkiler büyüyor.
E-imza ile sahte diploma: Devleti kandıran ağ nasıl kuruldu?
On binlerce kişi Sidney Limanı Köprüsü'nde Filistin yanlısı yürüyüşe katıldı.

ABD'de gümrük gelirlerindeki artış, Temmuz'da rekor harcamalarla yükselen bütçe açığını frenleyemedi…
Çin yapay zekayla “yumuşak gücünü” artırıyor.
Avrupa nasıl Çin'le ABD'nin arasında kaldı?
Elon Musk yeni parti kurduğunu duyurdu…
Trump: Çin'den ithal edilen mallara uygulanan gümrük vergisi oranı % 125'e çıkarılacak

Yeni Zelanda'dan yeni turist politikası…
Dünyanın en eğlenceli 40 ülkesi seçildi.
Dedikodu neden toplumda 'olumlu' bir rol oynar?
Avrupa gözünü ABD'li akademisyenlere dikti.
Türkiye'de Covid-19 salgını yaşam süresini azalttı.

Osman Hamdi Bey’i bilmeyen varsa bile herhalde Kaplumbağa Terbiyecisi’ni bilmeyen yoktur ya “Mihrap” tablosu...
JAK İHMALYAN'DAN: “RESİM ANLAYIŞIM”
Jak İhmalyan sergisi İstanbul'da
MADELEİNE RİFFAUD, 1924-2024
KOLLEKTİF OYNAMALI KAZANMAK İÇİN

Yapay Zeka Felsefesi
Tutunarak kalmak mı? Bulanmadan donmadan akmak mı?
Tokyo’dan Hasanlar’a, Kudüs’te bir mahkemeden bizim buralara…
“KADERİMİZ DIŞARDAN YAZILAMAZ - DIŞARI KADERİ BELİRLEYEMEZ…”
Niyetime İlham

Yeryüzünü fırına çeviren atmosfer olayı: Isı kubbesi
Dünyanın hareket halindeki en eski buzdağlarından biri yaban hayatı cenneti ile çarpışabilir
Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.

WhoFi: Wi-Fi sinyaliyle kimlik tespiti dönemi başlıyor.
500 yıllık Da Vinci çizimi sessiz drone teknolojisine ilham verdi.
Çin, HDMI ve DisplayPort alternatifini piyasaya sürdü.
Telefonlar depremi 30 saniye önce bildirdi…
Çin'den gövde gösterisi: Yarı maratonda robotlar insanlarla yarıştı…

NASA'nın en kuvvetli teleskobu, evrendeki beklenmedik gelişmeyi ortaya koydu.
İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.
Antik Mısır'daki popüler masa oyununun şaşırtıcı kökenleri ortaya çıktı.
At binmenin kökenine dair ezber bozuldu.

Türkiye’de tek kişilik
UNICEF raporunda Türkiye'deki çocuklar son sıralarda
AP'den Türkiye'ye sert mesaj: Kriterler müzakere edilemez
Af Örgütü: Türkiye'de yargıya müdahale derinleşti
"Türkiye'de gazeteciler baskı ve yıldırma ile karşı karşıya"

MÜNİH, 30 EYLÜL
DİL DEMİŞKEN
BABAM
YAZ-IN SÖZLÜ TARİHLE YAZ-IN SÖZLÜ TARİHLE YÜRÜMEK
İKİ DİRENİŞ

AMEN...
BASTİLLE
DİPLOMA
Güzel Sözler
YANGIN

Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git