A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

ABD ve AB güdümlü politikalar

Kategori Kategori: Türkiye | Yorumlar 0 Yorum | Yazar Yazan: A.Ulak | 12 Eylül 2009 10:53:59

Ermenistan sınır kapısının açılması gündeme gelince, Türkiye kendi kahredici gerçeğiyle bir kez daha yüzleşti. Türkiye on yıllardır iyi yönetilmediği, çıkarlarını korumadığı gerçeğiyle bir kez daha karşılaştı. Özellikle Ermeni diasparası ve lobileriyle, Ermenistan; soykırım iddialarını ortaya attıklarından bu yana, Türkiye -bir türlü- sorunun gerçek sorumlularıyla karşı karşıya gelmiyor, tam tersine onların dümen suyunda yüz kızartıcı durumlara düşüyor.

1950’den bu yana siyasal iktidarların dışa bağımlı yapıları,fincancı katırlarını ürkütmelerini engelliyor. Bu nedenle ülkenin hakları layıkıyla savunulamıyor.

Sınır kapısının açılması konusunda her şey öylesine açık ki, her şey öylesine ortada ki… Bu sorunu en yakın zamanda, konu bütünüyle gündemdeyken ele almakta yarar var. Burada soykırım iddialarının ortaya çıktığı yakın tarihimize bir göz atıp, bir takım saptamalarda bulunmak gerekiyor.
 
Ermeniler, 1973  yılında ilk hariciyelerimizi Los Angelos’ta katledinceye kadar soykırım iddialarını gündeme getirmemişlerdi. Hatta 1955’te Cumhurbaşkanı Celal Bayar Washington gezisi sırasında Ermeni diasporasının sevgi gösterileriyle karşılanmıştı. 1973’te başlayan cinayetler 1994 yılında Ermeni terör örgütü ASALA’nın Orly  Havaalanı’nda sivilleri de hedef alan eylemiyle son bulmuştu. Bu aslında bir intihardı. Böyle bir eylemi Batı kamuoyunun kabullenmesi mümkün değildi. Bu intiharın iki nedeni olabilirdi. İlk olasılık 4T politikasının ilk ayağının sona ermesiydi. Bu T’ lerin ilki ‘terör’ idi, diğerleri “tanınma” “tazminat” ve “toprak” idi. Bu bağlamda birinci basamak tamamlanmıştı ve sıra diğerlerine gelmişti. Ancak bu çok küçük bir olasılıktı… İkincisi ise Türkiye’nin parçalanması konusunda, Türkiye’de kitle tabanı olmayan Ermenilerin, Batı tarafından terk edilmesiydi. Bundan sonra ihale PKK’ya bırakılmış olması, çok daha kuvvetli bir olasılıktı.
 
Yaşanan acılarda İngiliz ve Fransız parmağı

Günümüzde 90 küsur yıllık acıları bayat ve zehirli bir yemek olarak yeniden pişirip, insan hakları ve demokrasi sosuyla donatıp  sofraya getirenler Batılılardan başkası değildir.Tarihsel gerçekler nesnel olarak ortaya konduğunda, ülkeyi Washington ve Brüksel gözlükleri takarak yöneten kadroları çok rahatsız edecek bulgular ortaya çıkacaktır… Hatırlamak zorunlu oluyor. I. Dünya Savaşı insanlık tarihinin yaşadığı en acımasız iki büyük emperyalist paylaşım kavgasının ilkidir. Bu savaşta Çarlık Rusya’sını Türkiye’ye saldırtanlar da, Ermeni milislere Türk halkını kırdıranlar ve Türk askerini arkadan vurduranlar da İngiliz ve Fransızlardır. Daha sonra gerçekleşen tehcir acılarının da gerçek sorumluları yine bu emperyal güçlerdir. Tarih sayfaları önyargılardan arınarak incelendiğinde -belki de- bu tehcir esnasında pek de yüzümüzü ağartmayacak gerçeklerle karşılaşabiliriz. Ancak bu durum, yaşananların bir soykırım olmadığı gerçeğini değiştirmeyecektir. Hele bütün bir tarihi  kirli ve kanlı Batı’yı –asla-aklayamayacaktır. Bu koşullarda Türkiye’nin,  kendisini. uluslararası platformlarda savunurken Batı’nın kirli çamaşırlarını ortaya dökmeden sağlıklı bir tartışma yürütmesi düşünülemezdi.
 
Dün Sosyalizm, bugün Rusya alerjisi

Yalnız bu kadar mı? Tarih açık yüreklilikle incelendiğinde Türkiye’de “birileri”ni çok rahatsız edecek başka şeyler de görülecektir. Osmanlı Devleti ile Çarlık Rusya’sı arasındaki bu savaşın sonrasında, 1918 tarihli Brest-Litovsk Antlaşması’yla Rus ordusu işgal ettiği Anadolu topraklarını -büyük ölçüde- terk etmişti. Peki, bu savaşı bırakma kararını kim almıştı? İngiliz ve Fransızların tetikçiliğini yapan Romanov çarlık sülalesi almamıştı elbette. Bu karar Lenin önderliğindeki sosyalist Sovyetler Birliği yönetimine aitti . Bu kadar da değil, Kurtuluş Savaşı’nın zor günlerinde yine Sovyetler Birliği ile yapılan Moskova Anlaşması ile  Türkiye’nin doğusu güvence altına alınmış, bunun rahatlığıyla Ankara Hükümeti bütün enerjisini batı cephesine, işgalci Yunan ordusuna yöneltebilmişti. Türkiye ölüm-kalım mücadelesi verirken en büyük dostu, başta silah desteği olmak üzere her türlü siyasal katkıyı sağlayan Sovyetler Birliği’ydi. Lenin ve Sovyetler Birliği’nin Türkiye dostluğu -elbette- nedensiz değildi. 1915’te Türk askeri Çanakkale’de İngilizlere ve müttefiklerine karşı  yurdunu savunurken, hem tarihin ilk anti-emperyalist zaferini kazanmış hem de Ekim Devrimi’ne katkı sağlayarak Rusya Çarlığı’nın soluğunu kesmişti. Çünkü Gelibolu’ya dayanan müstevlilerin gerçek amacı Karadeniz’e ulaşıp sosyalistleri ezmek için savaşan Çar ordusuna destek vermekti… İşte bu da  Türkiye hariciyesinin elini kolunu bağlayan başka bir noktadır. 1946’dan itibaren Türkiye dış politikasına bulaşan ilkel sosyalizm düşmanlığı, Türkiye’nin kendisini gereğince savunmasını engelleyen bir başka önemli neden olmuştu. Bu gerçeklerin gün yüzüne çıkması; Atatürk ve Lenin tarafından çok sağlam temellere dayalı olarak kurulan Türkiye-Sovyetler Birliği dostluğunun unutturulması için özel çaba harcayan Türkiye hükümetlerini rahatsız etmekteydi. Günümüzde de Atlantikçilerin korkulu rüyası, bütün bölge ve dünya dengelerini alt üst edecek Türkiye-Rusya Federasyonu yakınlaşmasıdır… Ancak burada Mümtaz Soysal ve Türkkaya Ataöv gibi 1980’li yıllarda bu konuda ülkemizi hakkıyla savunan yurtsever hariciyelerimizi tenzih etmek gerekiyor.
 
Türkiye “Ermeni soykırım yalanıdır” tezini savunmayı yasaklayan, 1973’ten 1994’e kadar onlarca Türk dışişleri mensubunun öldürülmesini umursamayan, daha 1992’de gerçekleşen Ermenistan’ın Karabağ işgalini ve Hocalı katliamını görmezden gelen bir Batı ile karşı karşıyadır. Mücadelesini bu Batı’yı küstürmeden sürdürme umarsızlığı içindedir. Bütün sorun da buradadır.
 
Ermenistan sınır kapısının açılması konusu, bu gerçekler bilinmeden doğru değerlendirilemez…O konuya da geleceğiz…
 
Yardımcı Doçent
Doktor Vakur KAYADOR


Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: 10 / 1 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar


Henüz Yorum Yazılmamış

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







Papa Françesko yaşamını yitirdi.
Yunanistan Türk yatırımcıların adalara ilgisinden endişeli
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi'den Avrupa'ya İmamoğlu ile dayanışma çağrısı
Yüzlerce öğrenciden ABD'yi terk etmeleri istendi.
Avrupa'da İmamoğlu çıkmazı: Çıkarlar mı değerler mi?

Gazze'de gıda stokları tükendi: Açlık krizi derinleşiyor
Suriye nasıl kutsallaştırıldı? Suriyeliler umutlu olabilir mi?
Penguen ve foklara da vergi uygulaması…
Trump'ın politikaları ABD'nin 50 eyaletinde protesto ediliyor.
Dünyadaki boykotlar: Kim neyi hedef aldı?

Trump: Çin'den ithal edilen mallara uygulanan gümrük vergisi oranı % 125'e çıkarılacak
Trump yeni gümrük vergisi tarifelerini açıkladı.
Avrupa’nın en az et yiyen ülkesi Türkiye: Fiyatlar 5 yılda % 1230 arttı!
Türkiye'de ekonomi bir kez daha belirsizlik döneminde
ABD-Çin hattında ticaret savaşı: “Soğuk Savaş’tan beri görülmemiş bir rekabet”

Türkiye'de Covid-19 salgını yaşam süresini azalttı.
Uzmanlar uyardı: "Uzun yaşayanlardan tavsiye almayın"
Fahri Kiamil
İki annenin başlattığı akıllı telefon karşıtı hareket çığ gibi büyüdü
Afganistan'da onlarca arkeolojik alan buldozerle yıkılarak yağmaya açıldı.

Jak İhmalyan sergisi İstanbul'da
MADELEİNE RİFFAUD, 1924-2024
KOLLEKTİF OYNAMALI KAZANMAK İÇİN
Oxford Sözlüğü yılın kelimesini seçti: Beyin çürümesi
"İNEK BAYRAMI" ekitap

Yapay Zeka Felsefesi
Tutunarak kalmak mı? Bulanmadan donmadan akmak mı?
Tokyo’dan Hasanlar’a, Kudüs’te bir mahkemeden bizim buralara…
“KADERİMİZ DIŞARDAN YAZILAMAZ - DIŞARI KADERİ BELİRLEYEMEZ…”
Niyetime İlham

Dünyanın hareket halindeki en eski buzdağlarından biri yaban hayatı cenneti ile çarpışabilir
Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.
Su üzerindeki iklim değişikliği baskısı Türkiye'yi su fakiri olmaya sürüklüyor.

Telefonlar depremi 30 saniye önce bildirdi…
Çin'den gövde gösterisi: Yarı maratonda robotlar insanlarla yarıştı…
Çin'in 10 yıllık yüksek teknoloji planı nasıl işledi?
Devrimsel Bir Teknoloji: Kaykay Şasi
Türkiye, kişisel verileri en çok sızdırılan 19.ülke

NASA'nın en kuvvetli teleskobu, evrendeki beklenmedik gelişmeyi ortaya koydu.
İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.
Antik Mısır'daki popüler masa oyununun şaşırtıcı kökenleri ortaya çıktı.
At binmenin kökenine dair ezber bozuldu.

"Türkiye'de gazeteciler baskı ve yıldırma ile karşı karşıya"
Uluslararası Şeffaflık Örgütü tarafından 2024 yılı yolsuzluk algı endeksi açıklandı!
Türkiye OECD’de gelir eşitsizliğinin en yüksek olduğu 4. ülke
2023 yılında Türkye’de çocukların cinsel istismarı hakkında 40.000'den fazla dosya açıldı.
Çalışanların geliri son 20 yılda azaldı.

Kakao Endüstrisinde Çocuk İşçiliği: Tadı Kadar Tatlı Değil
Dan O’Dowd, Tesla’nın Zehirli Kültürü, Başarısız Abartı ve BYD’nin Yükselişi Üzerine
ANALAR(IMIZ) SİZLER ÇOK YAŞAYIN
Amerika dış yardım yumuşak gücünden vazgeçiyor mu?
Zelenski: Kolezyum Politikasının Kurbanı

KURBANIM BUGÜN
KAZ DAĞI
GÜNÜN HABERİ
NE İSEN O
KILAVUZ KARGA

Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git