|
Keçinâme ve Sınırlanmış Alanlar.....Kategori: Berlin Günceleri | 0 Yorum | Yazan: Gültekin Emre | 04 Temmuz 2010 04:13:44 Keçi inatçı, zeki, güçlü, kurnaz ve ormanlar için zararlı bir hayvan. Ağaçlar ise masum, lekesiz, zararsız... yaşayıp gidiyor bizimle. Keçiyle ağacın iç içe geçmesi, hoş bir rastlantı bu sergide.
31 Mayıs – 6 Haziran 31 Mayıs Pazartesi. Bugün 59 yaşına bastım. Sevinçli miyim, bilmiyorum. Karışık duygular içindeyim. Daha çok yaşamak istiyorum. Yaşamı seviyorum. Akşam ailecek eydik yemeğimizi. Her şey iyi giderken, gülüp, espriler yaparken birbirimize benim halıya kırmızı şarap dökmem Rahime’nin neşesini kaçırdı doğal olarak. Hemen tuz döktük, leke çıkarıcı sıktık, ardından da maden suyu döktük ama, bir kez soframıza bomba düşmüş gibi oldu benim sakarlığım yüzünden. Rahime epeyce uğraştı lekenin kalıcı olmaması için. Sanıyorum başardı da. Doğum günüm olduğu için fazla zılgıt yemedim ama çok üzüldüm böyle bir olaya neden olduğum için. Gelecek yıl daha dikkatli olmaya çalışacağım. 1 Haziran, Salı Doğum günüm gürültülü patırtılı kutlanmadı. Onu bir kez yaptım kırkıncı yaşıma girerken.Yüze elli kişiyle birlikte bir kilisenin bahçesinde bol yiyecek ve içkili kutlamamın nedeni babamın ve büyük ağabeyimin 39 yaşına varmadan ölmeleriydi. Onların yaşına varmadan, onların yaşını aşmadan öleceğim korkusu beni böyle abartılı bir yaş günü kutlamama neden olmuştu. Doğum günü kutlamak eskiden ayıp sayılırdı, benim gençliğimde. Şimdilerde ise kutlamamak yadırganır hale geldi. Bülent Ecevit’in T. S. Eliot’tan çevirdiği Kokteyl Parti (1975) bana hep bir doğum günü partisini anımsatır. Şiir-drama’da mizah ve mistik yapı hemen kendini beli eder. Günlük yaşamın “dar çerçevesi” ve ucu belirsiz yolculuklardır söz konusu olan hayatta. Ben de kendi yolumu düşündüm bütün gece, geçtiğim yolları, daha geçeceğim yolları. 2 Haziran, Çarşamba Sema Kaygusuz’un ilk öykü kitabı Ortadan Yarısından (1997). Üç yıl sonra Sandık Lekesi’ni yayımlamış ve bu kitabıyla Cevdet Kudret Öykü Ödülü’nü kazanmış. Doyma Noktası (2002) üçüncü öykü kitabını Esir Sözler Kuyusu (2004) izlemiş. Yere Düşen Rüyalar (2006) romanın ilgiyle karşılandığını biliyorum. Yüzünde Bir Yer (2009) romanı Avrupa’da da ilgi gördü.Bir yazarı yalnızca yazdıklarından tanırız. Dün onunla sohbet etmek güzeldi. Romanlarından, öykülerinden konuşmadık ama her şeyden konuştuk; daha çok da Berlin’den söz ettik. Onun için yepyeni olan bu kent, benim için çoktan alışılmış, iyice benimsenmiş, vazgeçilmez bir mekân artık. 3 Haziran, Perşembe Dün akşamki Nâzım Hikmet’i anma gecesine gidemedim. Gitseydim Nâzım üzerine hazırlanan çizgi filmi de görecektim. Gidemezdim toplantıya bugün ressam bacanağım Ataç Elalmış ve onun yakın arkadaşı ressam Mehmet Ali Doğan geldiler Berlin’e. Cumartesi gün, Dünya Çevre Günü’nde Türk Evi’nde Keçinâme (Ataş Elalmış) ve Sınırlanmış Alanlar (M. A. Doğan) başlıklı sergilerini açacaklar. Bugün öğleden sonra onları sergi salonuna götürdüm ve hemen işe koyuldular. Keçinâme üzerine ve Sınırlanmış Alanlar üzerine yazdım. Bu iki ressamın keçiler (AE) ve ağaçlar (MHD) için portre çalışmalarını yazıyla betimlemesi çok zor. Sergiyi görmek gerekiyor. Keçi inatçı, zeki, güçlü, kurnaz ve ormanlar için zararlı bir hayvan. Ağaçlar ise masum, lekesiz, zararsız... yaşayıp gidiyor bizimle. Keçiyle ağacın iç içe geçmesi, hoş bir rastlantı bu sergide. 4 Haziran, Cuma Öğleden sonra benim katılmama gerek kalmadı serginin hazırlanmasına. Çalışkan ressamlar teknik olarak her şeyi hallettiler. Enfes bir sergi olacak bana göre. Keçilerle ağaçlar hem iç içe geçti hem de karşı karşıya geldiler. Sonra sergi stresinden kurtulmak için onları Berlin’in orta yerine çekip götürdüm. Turistik bir gezi oldu şurası şudur, burası budur diyerek dolaşıp durduk kilise, sokak, birahane... Onun için de Berlin Şiir Festivali’nin açılışına gidemedim, unuttum. Ataç ve Mehmet Ali’ye Berlin’i gezdireceğim derken açılış tümüyle aklımdan çıktı. k. İskender, Neşe Yaşın, Gonca Özmen ve Metin Celâl’in 11 Haziran’daki etkinliklerini unutmayacağım. Unutmamalıyım. 5 Haziran, Cumartesi Hava üç gündür tıpkı Antalya havası. Sıcak ama ne güzel sıcak! 8 aydır kışın baskısından, soğuğundan, gri havanın sinirlerimiz yerinden oynatmasından kurtulma sevinci ne güzel! Sergi, istediğimiz gibi kalabalık olmadı. Başkonsolos yarım saat erteledi konuşmasını başkaları da gelebilir diye. Hava güzel olunca herkes kendini dışarı attı. Bir avuç sanatsever, resimseverle birlikte olduk tabloların başında. Ressamlara durumu anlatmaya çalıştık ama biraz burulduklarını görmemek için kör olmak gerekir. Sonra hiç resim de satılmadı. Zaten resim satışı artık iyice dibe vurdu. İşsizlik ve düşük gelirle insanlar kitap bile alamazken, nereden para bulup da resim alacaklar? Bizimkilerden koleksiyoncu da yok ki onlar bir şeyler alsınlar. Yani ressam olmak zor zanaat buralarda! 6 Haziran, Pazar Hava güzel mi güzel. Misafirlerimiz Bremen’e gitti. Mehmet Ali Doğan’ın ablası Bremen’de yaşıyor. Sergiye gelmişti oradan. Kardeşini bir iki günlüğüne yaşadığı yere götürmek istedi. Ataç Elalmış’ı da aldılar anlarına ve sabah çıktılar yola. Bahçede kahve içmenin tadına doyamadım. Tembellik etmedim ama edebilseydim keşke.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|