A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

Metin Atamer’in SUZAN adlı romanı yayınlandı.

Kategori Kategori: Kültür/Sanat | Yorumlar 0 Yorum | 03 Aralık 2014 09:46:30

Köşe yazarlarımızdan Metin Atamer’in bir süre önce SUZAN adlı romanı yayınlandı. Yaşanmış olaylardan esinlenerek yazılan “Suzan” kadına şiddeti konu alıyor. Ne yazık ki ülkemizin en önemli sorunlarından biri olagelmiştir kadına şiddet! Özellikle son on iki yılda kadına şiddetin akıl almaz boyutlarda artışı, toplumsal çürümenin boyutlarının ve hukuk sisteminin çöküşünün önemli göstergelerinden de birisidir. Böylesi bir dönemde, bu konunun, duyarlı ve insan haklarına inanmış bir yazar tarafından ele alınmasını çok değerli buluyoruz. “Suzan”ı sizlere tanıtabilmek amacıyla yazarın ön ve arka sözlerini kitaptan alarak sizlerle paylaşıyoruz.

Suzan

İnsanların yaşadıkları hayatlar kimi zaman mutluluklar, güzellikler içerir, ve  anılarımızda çok olumlu duygular bulunur. Anlatılırken hem anlatana hem de dinleyene haz verir. Yaşamın bölümlerinde öyle hikayeler vardır ki tekrar anlatılırken gülmekten kendimizi alamayız. Hayatı bu espirilerle yaşayan insanların ruh yapıları, genelde sağlam olur. Böyle hayatlar bir romana konu olur mu bilmiyorum. Bazı insanlar günlük tutar. Bu kısa hikayelerini tuttukları günlüğe yazarlar. Zaman geçer bu günlük tekrar okunur, ve tebessümle karşılanır.

Kimi hayat hikayeleri vardır, acı, hüzün, hicran doludur. Hem anlatan ağlar, hem dinleyen perişan olur.  Böyle hayatların kimi zaman tutulmuş günlüğü nadir de olsa bulunur, fakat bu günlük sıkca çıkarılıp tekrar tekrar okunmaz. İnsanın böyle hayatı anarak tebessüm etmesi zordur.

Çocuk yaşta yatılı okula gitmiştim. Kayseri’nin yakın köyü, Talas’a . Her eylül sonu bu okula gittiğimiz tarihlerde aileden uzaklaşmıştık. Bana ve bu okulda yatılı okuyan talebelere, bu aileden ayrılma hususu o kadar çok etki ederdi ki, kimimiz bir kenara gider oturur ağlardı. Ben de bu ağlayan çocuklar arasındaydım. Bu nedenle ben, sonbaharı hiç sevmem. Yapraklar renk değiştirmeye başladığı zaman Eylül ve Ekim gelmiş olur, Talas’a yatılı okula gidişim aklıma gelir, ve ben bu mevsimden nefret ederim.

Kadınların  ülkemde her zaman karşılaştığı, kabullenilmesi zor türden olaylar vardır. Erkek egemen olan bir toplumda kadın birçok yerde ezilir. Şiddete maruz kalır. Üç değerli bayan dostumdan, yaşamlarının hikayelerini dinledim. Her üçünü de dinlerken çok duygulanmış, ben de onlarla birlikte ağlamıştım. Gençliklerinde güzel kadın olarak bilinirdi. Güzelliklerinin altında ince ruhları vardı. Bu ince ruh o kadar kırılmıştı ki hayata, senelerin izleri yüzlerinden okunuyordu.

Çok kırılgan olan ruh yapılarıyla, kendi ayakları üzerinde durabilmek adına  aşırı çaba sarf etmişler, fakat kocalarının şiddetine karşı koyamamışlardı.  Yaptıkları yalnış evlilikler sonunda, koca zulmüne maruz kaldıkları yaşamlarında bir çok konuda  arayış içine girmelerini dinlerken bile rahatsız olmuştum. Ben böyle bir eziyete dayanabilir miydim, diye birçok kez kendime sormuştum. Bu hayatların okunması gerekmekteydi.

Dinlediğim üç ayrı hayat hikayesinden ortak kesişen noktaları aldım. Yer, mekan ve isimler üzerinde incelememi sürdürdüm. Yaşanan hayatların mekanlarını gidip dolaştım. Aynı duyguları hissedebilir miyim diye, köydeki insanlarla sohbet ettim. Onlardan birçok bilgi derledim. Mekanların resimlerini çektim. Yaşanan evler, bahçeler, zeytinlikler, duyguların coşabileceği yerler, insanların bakış açısından da seyretmeye gayret ettim. Zeytinlikten akşamüzeri denizi seyrederken ben de hüzünlendim.

Asma ağacından yaprak toplattım, yemek yaptırdım, kuzinenin üzerinde hala tencerelerin taban izlerini gözlemledim. Köyün eski mahallesinde  suyu akmayan yukarı çeşme başında uzun zaman oturup etrafı seyrettim. Mezarlıkta , eski rum kilisesinde dolaştım.

Tarihi çok eski olan bu küçük köyün içinde ne fırtınalar estiğini hissetmeye çalıştım. Gözlemlerimde bu hayatın benzerlerinin bütün ülkelerde, birçok köyde yaşanabileceğine inandığım için kaleme aldım. Romandaki kişiler gerçek kişiler de olabilir, ve hala bu tür hayatların var olduğuna da inanmaktayım. ‘’Şiddet Görmüş’’ kelimesi ile geçiştirmek de istememekteyim. Bir erkeğin eşine şiddet göstermesinin bir psikolojik ruh bozukluğundan kaynaklandığına inancım tamdır. Şiddet kelimesinin bile bu yaşanan hayatların içinde hafif olacağına da inanmaktayım. Bir erkeğin karısına vurması, kendi hırsının esiri olarak şiddet göstermesi, aczini gösterir.

Yurt dışına giden işçi kardeşlerimizin hangi şartlarda o ülkelerde çalıştıklarını, onların  içine girerek seyrettim. Hangi şartlarda gelirlerini temin ettiklerini, nelere dayandıkları, vatan hasreti çekmeleri yanında acılarını içlerine gömmelerini seyrettim.

Yaşadıkları mekanları gezdim. ‘Heim’ adı ile anılan yatakhaneleri dolaştım. Onlarla beraber yemek yedim. Bu işçi kardeşlerimin vermiş oldukları hayat mücadelerinden dolayı kendilerinin önünde saygı ile eğilirim.  Bazı kazançlar uğruna hayatlarından birçok değerlerini feda ettiklerini izledim.

Bu kitabı hazırlarken bana hayatlarını anlatan değerli dostlarıma teşekkürü bir borç bilirim.

Kitabın çıkarılmasında emeği geçen herkese şükranlarımı sunarım.


Arka Söz

Her Romanın bir ön sözü vardır, bir de arka sözü olması gerek. Bu romanı okumaya başladığınızda ön sözü okuyarak  başladınız. Romanı bitirdiğinizde yazarın  roman ile ilgi dikkatinizi çekecek notları sizlere söylemek istediği sözleri beklersiniz ya, işte bu arka söz de sizlere bu konularda bazı düşüncelerimi anlatmak isterim.  Romandaki hayat yaşanmış bir kaç hayat değil, yüzlerce hatta binlerce hayattan yanlız bir kaçının bir bölümü. İsimlerin ve yerlerin hiç önemi olmadığını düşünmekteyim. Bu yerler doğuda bir köyde de olabilir, Sivas’ın Çermik  kasabasında da olabilir.

Yaşanmış ne kadar hayatlar varsa, bir o kadar da bu hayatların roman kadar gerçek olan hikayeleri vardır. Bu romanı yazarken çok hislendiğimi, üzüldüğümü ön sözde anlattım. O kadar hüzünlenmiştim ki, romanı yazarken dinlenmek adına, düşüncelerimden şiirler dökülmeye başladı. Geceleri uykumda düşüncelerime yön veren duygulardan kopan şiirleri dizeler halinde uykumda şekillendiriyordum. Sabah uykudan uyanınca kağıt kalemle bu dizeleri yazmaya oturduğumda o dizeleri hatırlayamıyordum.

Sonra karar verdim, uykumda dizeler oluşunca kalkıp onları yazmaya başladım. Romanın her bölümünde bu dizelerden bir dörtlüğü sizlere aktarmayı düşünmüştüm.  Okuduğunuz şiirlerin bazı bestelere güfte olması beni çok sevindirmiştir.

    Bin Hüzün Sardı Gün Akşamla Bende
    Sular karardı Sandal Boş İskelede
    Maziye Kürek Çekerken Bu Gönlüm
    Hayal Ufkunda Nemli Bakıp Hicranı Gördüm

Bu hüzzam bestenin Musa Kutlu’nun udundan dökülüp bir şarkı olması beni ziyadesi ile memnun etmişti. Her dizede, romandaki yaşamdan duygu yüklü bölümün yansımasını , bir şiir aktarmak isteyişimin temelinde, her ikisini bir kaç satırda özleştirmek  yatmakta.

Romandaki son, açık bırakılmıştır. Yaşanan dinlediğim her üç hayat hikayesi üç ayrı yönde bağlanmış olduğundan, müşterek taraflarını bu noktada bitirmeyi uygun gördüm. Sizler romanın sonu hakkında fikir yürütebilirsiniz, hatta şöyle olmalı diye bir sonuca da varabilirsiniz.

Benim için en önemlisi toplumda kadın, erkek tarafından horca yıpratıldığını, hatta gördüğü şiddeti, kelime ile ifade edemediğim bir gerçekle yüz yüze yaşadıklarını  izlemekteyim. Her gün ülkemde kadın cinayetleri işlenmekte. Her gün yüzlerce kadın zulüm görmekte, tarlada ırgat gibi çalıştırılmakta, evde ise köle gibi hizmet vermekte.  Bu gerçeğin altında yatan neden kanımca töre , yalnış olan örf, ve  göreneklerden kaynaklandığını düşünmekteyim.  Benim için kadın kutsal bir varlıktır, biz toplum olarak kadın ve erkek beraber eşit haklarla yaşamımızı idame ettirmemiz gerekir, kadınlar bu romandaki yaşamı hiç hak etmemekteler.      

Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: 10 / 1 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar


Henüz Yorum Yazılmamış

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







Dünyanın gözü kulağı Ortadoğuda: İran-İsrail gerilimi tırmanıyor.
İsrail, Gazze'de yardım konvoyunu hedef aldı: Biri Avustralyalı 7 kişi öldürüldü
DEVLET-ULUSTAN FEDERASYONA, ekitap
Dünyada altın madenciliği nasıl yapılıyor, kazalar ne kadar yaygın?
Afganistan: Aktivistlerden kadınlar için online dergi

AB, Türkiye'ye verdiği mülteci fonunun nasıl harcandığını öğrenemiyor.
Avustralya Dışişleri Bakanı Wong: Filistin'i tanımaya hazırız.
İngiltere'de polis, silah ruhsatı almak isteyenlerin eşleriyle de mülakat yapmaya başladı.
Beterin beteri var!
Sağ popülistler ilk kez AB Parlamentosu'nun kontrolünü ele geçirebilir…

Yoksulluk sınırı bir yılda 24 bin TL arttı.
Türkiye son 20 yılda faize 563 milyar dolar ödedi
Uber Avustralya'da taksi şoförlerine 178 milyon ABD dolar tazminat ödeyecek
Çin 2024 ekonomi hedeflerini açıkladı
Almanya'daki Türk doktor sayısı 2 bin 600'ü geçti

Fahri Kiamil
İki annenin başlattığı akıllı telefon karşıtı hareket çığ gibi büyüdü
Afganistan'da onlarca arkeolojik alan buldozerle yıkılarak yağmaya açıldı.
Franz Kolschitzky: Viyana Kuşatması'ndan Kalan Kahveleri Değerlendiren Girişimci
Kış güneşi arayan Britanyalıların adresi Türkiye

Dünya tarihini şekillendiren 6 içecek türü
Taş Kağıt Makas Oyunu (Jan Ken Pon)
"DUHOK KONUŞUYOR" ekitap
ENTERNASYONAL
REMZİ RAŞA’YI ANMAK İÇİN

KİBİRLİ GÜÇ ZEHİR - ERDEMLİ BİLİM PANZEHİR
KARARLILIK - KİŞİSEL ALTYAPI
TARİHSEL KİŞİLİK
TARİHSEL İNSAN
SÜREÇ VE TARİHSEL ÖZNE

'Yeşil İslam' Endonezya'yı iklim çöküşünden kurtarabilir mi?
İsviçreli kadınlar AİHM'de görülen iklim değişikliği davasında zafer kazandı.
Yorgun dünya artık yavaş dönüyor
Avustralya’daki dev yosun ormanlarını yapay zekâ koruyor
2023'te sıcaklık rekoru kırıldı

Apple otomobili ABD'de üretime bir adım daha yaklaştı.
Yaşgünün Kutlu Olsun James Webb Uzay Teleskobu
Su ve deterjan olmadan çalışan bir çamaşır makinesi
Akıl okuyabilen robot tasarladılar
Sanal Gerçeklik, Artırılmış Gerçeklik , Metaverse, Sanal Uzay Nedir?

Bilim insanı Matthieu Juncker ekosistemi gözlemlemek için ıssız adada 8 ay tek başına kalacak.
Beynine çip takılan kişinin düşünceleri 25 dakika boyunca okundu.
14 Mart Pi Günü, Günün Kutlu Olsun Pi !
Tüm canlılar için en ideal sıcak
Avustralya’da 350 kişinin konuştuğu yeni bir dil gelişti

2023'te 282 milyon insan açlık yaşadı.
Servet dağılımı adaletsizliği: Türkiye'de %1’lik kesim servetin %40’ını alıyor
BM Raporu: İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırısında soykırım suçu iddiası
Doğurganlık oranında 'büyük düşüş': Ülkelerin % 97'sinde nüfusun azalması bekleniyor
Dünya Mutluluk Raporu yayınlandı: Avusturalya listenin 10., Türkiye 98. sırasında yer aldı.

GEÇİTKALE'DEN GELİYORDU...
GENÇ BİR YAZARA BİRKAÇ TAVSİYE
DEĞİŞİYOR, YOKSULLAŞIYOR
“KİRAZ ZAMANI” SERÇELER, KİRAZ AĞACIMIZ, RAZZİA
Enflasyon Rehberi

UCUZ ET
Hesap
---İST
SANDIK
TAKSİ DURAĞI

İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi
Dünyanın İlk Destan Kahramanı: Gılgamış


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git