A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

Gurbetten

Kategori Kategori: Kültür/Sanat | Yorumlar 0 Yorum | Yazar Yazan: M. Şehmus Güzel | 11 Aralık 2014 11:51:37

Daha birkaç yıl öncesine kadar Paris’teki en eski kitapevlerinden Özgül Kitabevi’nde « imza gün »leri düzenliyor, epeydir birbirini görememiş dostlar biraraya geliyor hasret gideriyorduk. İmza günlerimiz canlı geçiyordu. Kimi kez ise hakikaten çok canlı ve çok renkli. Gençler de katılıyordu, kızlı erkekli. Daha az gençler de ve bizim gibi artık ellili, altmışlı yaşlarının sonbaharını yaşayanlar da. Geçmiş yılların dostlarıyla buluşmak, söyleşmek, dertleşmek, bir veya iki bardak bir şeyler içmek olanağı buluyorduk.

Bu tür biraraya gelmeler aynı zamanda kuşakların karışımı, kuşakla¬rın tanışması şansını yakalamamıza elverdiği için de çok önemliydi. Son dere¬ce de sevimli : Daha birkaç yıl öncesine kadar ana veya babasının çocuk arabasında gezdirdiği çocuklarımızı bu vesileyle birer sevimli genç bayan, birer delikanlı olarak görmek bizleri gerçekten duygulandırıyordu. Hele beni : Akıl almayacak derecede duygulu olduğumu bilmem burada söylesem mi? Evet duyguluyum ve zaten yazarlığın ilk kilometre taşları büyük olasılıkla duygulardan ve duyguların yoğunlaşmasından geçiyor. Nitekim şiir bile yazmışım. Yazmışım diyorum çünkü kendilerini zorla yazdırmışlar, aslında o satırlar şiir gibi değil birer şaka gibi okunmalı. Çünkü şair olmak kolay değil. Elbet¬te. Yani sözün kısası, işin özü, şiir yazdım diye kendimi şairden saymam mümkün değil. Ama kimi duyguların açıklanması için  şiirden başka yolumuzun olmadığı da kesin.

Bu tür biraraya gelme toplantılarını Özgül Kitabevi’nde yapıyorduk. Bir Fransız bayan ve hepimizin dünyalar kadar sevdiği Françoise Rastoix ve bir Türk delikanlısı Rüstem Güçüyener, Paris’te tanıştıktan sonra, ortak ilgi odaklarının kitap ve kitapçılıkta birleştiğini fark etmiş ve Mayıs 1982’de Pa-ris’teki ilk Türk Kitabevi’ni kurmuştular. Bu öngörü ve bu cesaret herkesi şaşırtmış, birçoğumuz bu « işin » kısa ömürlü olacağını sanmıştık. Kimi kö-tü dilliler « Kitapçılık mı? O da iş mi? » bile demişti. Kim ne derse desin, Rüstem ve Françoise kararlı bir biçimde yürüdüler : Çok zor anlar yaşadılar ama dayandı¬lar. Umutlarını yitirmeden. Ve bu kitapevi giderek Paris’teki kültür, karşılaşmak, buluşmak, biraya gelmek  mekanlarımızdan biri biçimine dönüştü. « Küçük Türkiye »nin tam kalbinde biraraya gelmek, sohbet etmek, buluşmak için sevimli bir mekan oluverdi gel zaman git zaman. Kimler geçmedi ki buradan : Abidin Dino, Remzi Raşa, Albert Bitran gibi ressamlarımız, Aziz Ne¬sin, Taner  Timur, Güzin Dino, Hasan Kudar, Stefan Yerasimos gibi yazarlarımız, bilimadamlarımız, gazetecilerimiz. Adlarını anmadıklarım unutulduklarını sanmasınlar lütfen. Liste çok uzun sürebilir çünkü aksi halde. Evet Rüstem ve Françoise yıllarca hizmet verdiler : Bin bir teşekkürü hak ettiler : Cesaretleri, hoş gö¬rüleri ve iyimserlikleriyle.

Bu kitabevi aynı zamanda bir başvuru makamı, bir dert dinleme ve dertlere çare bulma merkezi gibiydi : Birkaç saat içinde gelip geçen ve sadece bir şey soranların çetelesi tutulsa bir ülke manza¬rası çıkardı ortaya hiç tartışmasız. Burada birkaç gün oturup konuşulanları dinlesek ve olanları  izlesek iki-üç roman yazılabilirdi.

İşte bütün bu açılardan bakılınca « imza günü », « anma toplantısı » ve benzeri toplumsal faaliyetler için en uygun yer Özgül Kitabevi’ydi. Başka bir mekan değil. Nitekim bu zaman dilimi içinde hiç yanılmadık. O kadar insanı başka nerede biraraya toplayabilirdik? Buraya çünkü herkes geliyordu : Çünkü kapı bütün vatandaşlarımıza açıktı. Mevlana Kapısı gibi. Kitabevi’nin yaşamı süresince her meslekten, her gruptan, her kasaba ve kentten insanlarımız geldiler. Bu aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarımızın, bizim vatandaşlarımızın, Avrupa Birliği’nin (AB) « içinde » ve « bağrında », bu işin hiç şakası yok işte bu başabela ve bu koskocaman Paris nam başkentte, olduğunun da gözler önüne serilmesiydi. Gözler önüne serilmesiydi evet : « Biz buradayız ve burada kalacağız ! » demenin hem Türkçesi hem de Fransızcasıydı, en şairsel biçimde dillendirilmesiydi. Bu vesileyle gelen, geçen, geçerken ugrayan herkese bir kez daha teşekkür etmek istiyorum. Hem kendi adıma hem de böylesi güzel bir manzara çizerek AB içinde yerimizin sağlam oldu¬ğunu ispat ettikleri için.


AB ve genel olarak Avrupa’daki Türkler hakkındaki kimi görüşlerimi Rıhtımda Olü Var ile Bu İşyerinde İnşaat Var isimli çalışmalarımda sunmaya uğraştım. Burada kısaca şunu söylemek isterim : Fransa’da artık yerleşen, meslek ve çoluk-çocuk sahibi olan, bizim gibi dede bile olanlarımız var. Evet Paris’e geldik. Paris’e aşık olduk. Ve Paris’te aşık da olduk. Ve kaldık. Paris’te Âşık bile olduk : Şiir yazmamız biraz da bundan.


Ama ülkemizi, köy, kasaba ve  kentlerimizi de unutmadık. Hani o top oynadığımız tozlu küçeler, tarladan bozma taşlı güya futbol sahaları, bisikletle dolaştı¬ğımız bağ ve bahçe yollarımız var ya onları da öksüz bırakmadık. Ya¬ni gidip gidip geldik. Gurbetle sıla arasında tarihi ve güncel ağlar ördük. Giderken tedirgin, dönerken hüzünlü olsak bile gittik ve geldik. Geldik ve gittik.


Belki takımlarımızı toplayıp tümden geri dön¬mek mümkün olmayabilir. Ama bizimkileri de unutmadık : Kendi ana-babalarımızı, kendi dedelerimizi, ninelerimizi ve diğer akrabalarımızı unut¬madık hiç bir zaman. Unutmamalıyız da. Bugün kimi köylerimizde ana babalarımız öldüklerinde cenazele¬rini kaldırmak için adam kalmadığını duyuyoruz. Bu fena halde üzüyor. Hüzün çöküyor Paris’e ve çevresine. Başımızı öne eğmek zonuda kalıyoruz. Kör olası kader !


Dönebilmek ülkeye ve orada da güzel evler inşa etmek. Ve güzel dükkanlar açmak. Çünkü AB’ye tam üyelik programlanmıştır gelecek günlerimizde ya da her ne olursa olsun Avrupa devletleriyle aynı sahalarda top koşturacağımız yazılmıştır defter-i kebire, ve bizim, yani uzun yıllardır Paris’lerde, Fransa’larda yerleşmiş olanlarımızın, buralarda doğmuş, buralarda büyümüş, burada okumuş olanlarımızın bu işte « dostluk köprüsü » rolünü oynama olanağımız doğmuştur. Bu rolü çok iyi oynama¬lıyız diyorum. Bizden beklenen de budur: Hem buradakilerden hem de ülke¬de kalanlardan.

Sılayı unutmamalıyız. « Gurbette yaşamak daha  güzel » ve daha farklı olsa bile. Çünkü sılanın ve orada bıraktıklarımızın bize ihtiyacı var. Unutulmasın sakın.





Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: Henüz oy verilmedi / 0 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar


Henüz Yorum Yazılmamış

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







Dünyanın gözü kulağı Ortadoğuda: İran-İsrail gerilimi tırmanıyor.
İsrail, Gazze'de yardım konvoyunu hedef aldı: Biri Avustralyalı 7 kişi öldürüldü
DEVLET-ULUSTAN FEDERASYONA, ekitap
Dünyada altın madenciliği nasıl yapılıyor, kazalar ne kadar yaygın?
Afganistan: Aktivistlerden kadınlar için online dergi

AB, Türkiye'ye verdiği mülteci fonunun nasıl harcandığını öğrenemiyor.
Avustralya Dışişleri Bakanı Wong: Filistin'i tanımaya hazırız.
İngiltere'de polis, silah ruhsatı almak isteyenlerin eşleriyle de mülakat yapmaya başladı.
Beterin beteri var!
Sağ popülistler ilk kez AB Parlamentosu'nun kontrolünü ele geçirebilir…

Yoksulluk sınırı bir yılda 24 bin TL arttı.
Türkiye son 20 yılda faize 563 milyar dolar ödedi
Uber Avustralya'da taksi şoförlerine 178 milyon ABD dolar tazminat ödeyecek
Çin 2024 ekonomi hedeflerini açıkladı
Almanya'daki Türk doktor sayısı 2 bin 600'ü geçti

Fahri Kiamil
İki annenin başlattığı akıllı telefon karşıtı hareket çığ gibi büyüdü
Afganistan'da onlarca arkeolojik alan buldozerle yıkılarak yağmaya açıldı.
Franz Kolschitzky: Viyana Kuşatması'ndan Kalan Kahveleri Değerlendiren Girişimci
Kış güneşi arayan Britanyalıların adresi Türkiye

Dünya tarihini şekillendiren 6 içecek türü
Taş Kağıt Makas Oyunu (Jan Ken Pon)
"DUHOK KONUŞUYOR" ekitap
ENTERNASYONAL
REMZİ RAŞA’YI ANMAK İÇİN

KİBİRLİ GÜÇ ZEHİR - ERDEMLİ BİLİM PANZEHİR
KARARLILIK - KİŞİSEL ALTYAPI
TARİHSEL KİŞİLİK
TARİHSEL İNSAN
SÜREÇ VE TARİHSEL ÖZNE

'Yeşil İslam' Endonezya'yı iklim çöküşünden kurtarabilir mi?
İsviçreli kadınlar AİHM'de görülen iklim değişikliği davasında zafer kazandı.
Yorgun dünya artık yavaş dönüyor
Avustralya’daki dev yosun ormanlarını yapay zekâ koruyor
2023'te sıcaklık rekoru kırıldı

Apple otomobili ABD'de üretime bir adım daha yaklaştı.
Yaşgünün Kutlu Olsun James Webb Uzay Teleskobu
Su ve deterjan olmadan çalışan bir çamaşır makinesi
Akıl okuyabilen robot tasarladılar
Sanal Gerçeklik, Artırılmış Gerçeklik , Metaverse, Sanal Uzay Nedir?

Bilim insanı Matthieu Juncker ekosistemi gözlemlemek için ıssız adada 8 ay tek başına kalacak.
Beynine çip takılan kişinin düşünceleri 25 dakika boyunca okundu.
14 Mart Pi Günü, Günün Kutlu Olsun Pi !
Tüm canlılar için en ideal sıcak
Avustralya’da 350 kişinin konuştuğu yeni bir dil gelişti

2023'te 282 milyon insan açlık yaşadı.
Servet dağılımı adaletsizliği: Türkiye'de %1’lik kesim servetin %40’ını alıyor
BM Raporu: İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırısında soykırım suçu iddiası
Doğurganlık oranında 'büyük düşüş': Ülkelerin % 97'sinde nüfusun azalması bekleniyor
Dünya Mutluluk Raporu yayınlandı: Avusturalya listenin 10., Türkiye 98. sırasında yer aldı.

GEÇİTKALE'DEN GELİYORDU...
GENÇ BİR YAZARA BİRKAÇ TAVSİYE
DEĞİŞİYOR, YOKSULLAŞIYOR
“KİRAZ ZAMANI” SERÇELER, KİRAZ AĞACIMIZ, RAZZİA
Enflasyon Rehberi

UCUZ ET
Hesap
---İST
SANDIK
TAKSİ DURAĞI

İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi
Dünyanın İlk Destan Kahramanı: Gılgamış


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git