A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

Mutluluğun küçük ve büyük halleri

Kategori Kategori: Günün içinden notlar | Yorumlar 4 Yorum | Yazar Yazan: Saba Öymen | 13 Haziran 2015 00:52:54

Önce sorayım: Mutluluğu küçük şeylerde bulmalıyız cümlesi sizce de gereğinden fazla söylenmedi mi? Hayatın doğumdan ölüme değin sürüp giden bir mutluluklar zinciri olmadığını herkes biliyor; kimse her an mutluluk içinde gülümseyerek dolaşmayı beklemiyor. Sürekli mutluluk olası değil, küçük mutluluklarla yaşadığımızı biliyoruz. Öyleyse? Aslında burada söylenmek istenen, bunu biliyor fakat unutuyor olduğumuz gerçeği tabii ki.

Anımsatılıyor: Günün birinde her şey tam dilediğiniz gibi olacak ve mutluluğu bulacaksınız diye beklemeyin, küçük şeylerden mutlu olarak yaşayın.  Evet, deniyor ki, acılardan, güçlüklerden, düş kırıklıklarından herkes payını alacaktır, o zaman bu gerçeğe karşın, yaşamın basit hazlarıyla mutlu olalım.

Nedir bu küçük şeyler? İçten konuşmalarla ve gülüşlerle ailece yenen bir akşam yemeği,  ağaçlar arasındaki bir yolda yürüyüş yapmak, sevilen bir yazarın kitabını okumak, sabahın ilk çayı, bir kış akşamında battaniyeye sarınıp film seyretmek, bir arkadaş telefonu, bir fincan kahveyle bir dilim çikolatalı kek... Aslında düşünürsek, bunların bazıları küçük falan değil, büyük mutluluklar ama küçük mutluluklar olarak sınıflandırılmalarını da anlıyorum.

Küçük mutluluklar varsa bir de büyük mutluluklar olmalı değil mi? Onlar ne olabilir peki? Sağlıklı olmak? Aşık olmak? Çocuk sahibi olmak? Her hangi bir konuda büyük başarıya ulaşmak? Büyük ya da tam ya da asıl mutluluk – hangi sözcüğü kullanacağınıza karar vermek size kalmış – bunlar olabilir herhalde. Fakat bu saydıklarımız da, ya bir süre sonra alışılıp, ilk andaki büyüsü yitirilen haller: aşık olmak, başarılı olmak gibi  ya da yok olduğunda değeri ayrımsanan şeyler: sağlıklı olmak gibi. Bu yüzden de küçük mutluluklardan yardım bekleniyor.

Küçük ya da büyük olarak tanımladığımız, mutluluk budur dediğimiz hallerin hepsi geçici. Birkaç dakikalık, birkaç saatlik ya da birkaç günlük, kesik kesik mutluluk halleri. Fakat eğer genel bir doygunluk, mutluluk - aslında artık buna mutluluk değil esenlik demek daha doğru olur - duygusunu içimizde taşıyorsak, battaniyeye sarınıp seyrettiğimiz film bitse de mutluluk bitmez. Esenlik, göl kenarında, temiz havayı soluyarak, gölün yeşilimsi mavisine hayran olarak yapılan bir yürüyüşse eğer, küçük mutluluklar da yolda karşılaştığımız rengarenk açmış çiçeklerdir. Onun için diyorum, mutluluğu küçük şeylerde bulmalıyız cümlesi çok söylendi diye. O güzelim gölü, o temiz havalı yolu bulmak, orada yürümek değil mi asıl gereksindiğimiz? Bütün küçük hazların ve zaman zaman yaşadığımız mutsuzlukların ardında bir yerlerde varlığını sürdüren, bu kesik mutluluk ve mutsuzluk halleri bittiği anda kendini duyuracak olan esenlik duygusunu bulabilmek... Fakat uğraşmak zor geliyor olmalı ki, her şeyi küçük mutlulukların üzerine yıkıveriyoruz. Küçük mutluluklar bu büyük yükü taşıyabilirler mi?

Bu arada, kimi ‘küçük mutluluklar’ı kapitalizmin çok sevdiğinden söz etmek istiyorum. Mutlu olmak için mutlaka sahip olmamız gerektiği öğretilen şeylerden söz ediyorum. Bırakın görkemli evleri, arabaları, pahalı tatilleri - bunlar en azından parasal değeri nedeniyle küçük mutluluklar değiller – reklamı yapılan ve satılan pek çok ‘eşya’ mutluluk sözü veriyor. Gereğinden fazla olan her yeni giysiyi, süs eşyasını, kap kacağı, ev eşyasını bir küçük mutluluk daha yaşayabilmek uğruna satın alıyoruz.

Yıllardan beri duyduğumuz ve beni düşündürmüş olan bir reklam sloganı var. ‘Çünkü ben buna değerim – because I am worth it’. Sanırım, ‘Ben buna değerim’ diye başlayan, sonra çok bireyci olduğu düşünülerek ‘sen buna değersin’ yapılan, ardından bu da olmadı denip, ‘biz buna değeriz’ şeklinde değiştirilen sloganı hepimiz biliyoruz. İlk kullanıcısı kadınlara yönelik kişisel bakım ürünleri firmasıydı,  sonra çok benzerini bir çikolata firmasının kullandığını hatırlıyorum. Daha sonra başka yerlerde de değiştirilmiş biçimleri kullanıldı. Dediler ki bize, hala da diyorlar: Siz mutluluğu hak ediyorsunuz, mutlu olmak için bu kremi alın, bu çikolatayı yiyin, bu içeceği için...

‘Çünkü ben buna değerim’ reklam kampanyası 1970’lerde feminizmin yükselişiyle, feminizmi kullanarak ortaya çıkmış. Asıl amacının bol bol krem satmak olduğu bir kenara bırakılırsa, aslında çok da fena değil. Kadınlara ‘kendi değerinizi bilin ve  bilmeyenlere karşı çıkın’ çağrısı yapıyor. ‘Bu kremi kendim için kullanıyorum’ diyor bu reklam, ‘bir erkeği etkilemek ya da işimde yükselmek için değil, kendim istediğim için kullanıyorum.’ Fakat elbette bu mesajları verirken asıl önemsedikleri, kadınların özgüveninini değil, krem satışlarını arttırmak.  

‘Çünkü ben buna değerim’ kampanyası, zaman içinde yavaş yavaş, mutluluğu küçük şeylerde buluruz söylemiyle birleşti. Biz buna değeriz diye düşünülerek yeni bir şeyler satın almak, bir tür küçük mutluluk çünkü. Bir çift yeni ayakkabı, yeni bir güneş gözlüğü, cep telefonunun son çıkan modeli, pahalı bir lokantada yemek yemek...

Mutluluk, yüzyıllardır felsefenin ve edebiyatın konusu olduktan, düşünürler tartışıp, yazarlar, şairler yazdıktan sonra, 1980’lerden bu yana, psikoloji, sosyal psikoloji ve nöroloji gibi bilim dalları tarafından da araştırılmaya başlandı. Elbette bilimden  beklenebilecek gerçekçi bir havayla, bir tür ‘lafa bakma, işe bak’ tavrıyla giriştiler işe. Öteki bilim dallarının kullandığı yöntemlerle, Afrika’dan Kanada’ya, Avrupa’dan Amerika’ya pek çok ülkede sorular sorarak, veriler toplayarak, beyin dalgalarına bakarak, verileri değerlendirerek bir sonuca ulaştılar. Harward profesörlerinden Dan Gilbert şöyle açıklıyor sonucu:

“Mutluluğun bir gizi var mı? Evet var, fakat bu pek de gizli değil aslında. Bilimsel çalışmalar mutluluk için bir tek değil, pek çok şeyin önemli olduğunu gösteriyor. Sağlık, para, iş... Hepsinden önemli olan bir şey var. Toplumsal ilişkiler. İnsan, yeryüzündeki en toplumsal varlıklardan biri. Hemen hemen her şey için birbirimize gereksinimimiz var. Biz birbirimizle ilişki içinde olduğumuzda mutluyuz. Aile, arkadaşlar, aşk ilişkileri... Hepsi önemli mutluluk için.”

Bilimsel araştırmalardan somut sonuçlar beklenir ve bir yandan çalışmalar sürüp gidiyor da olsa, şu anda ulaştıkları bulgu bu. Düşünürlerse bir his olarak değil, bir anlam olarak mutluluğun, esenliğin arayışı içindeler.

Düşünür ve yazar Sam Harris, sanırım henüz Türkçe’de basılmamış kitabı Waking Up (Uyanış)’da şöyle diyor:
“Hoşumuza giden manzaraların, müziğin, tatların, heyecanların peşinden koşarız. Entelektüel merakımızı gidermek için kitaplar okuruz. Sanatta, yemekte, müzikte uzmanlaşırız. Fakat hazlarımız, doğaları gereği uçucudur. İş yaşamında büyük başarılar elde ettiğimizde, hissettiğimiz büyük sevinç, mutluluk hali birkaç saat, birkaç gün kalır ve sonra yok olur. Ve arayış böylece, hiç bitmemecesine sürüp gider. Bunun farkına varan pek çok kişi, esenlik hissinin daha derinlerde bir kaynağı olup olmadığını merak etmeye başlar. Mutlu olmanın, aralıklı olarak ve tekrar tekrar haz almaya çalışmaktan, üzüntü ve acıdan kaçmaya çalışmaktan başka bir yolu var mıdır? Dostlarımızdan, sevdiklerimizden uzak olduğumuzda, sevdiğimiz yiyecekleri bulamadığımızda, okuyacak güzel kitaplar ya da hafta sonunu sabırsızlıkla beklememizi gerektiren bir tasarı olmadığında yine de mutlu olabilir miyiz? Dilediklerimiz gerçekleşmeden, yaşamın güçlüklerine karşın, bedensel acılara, yaşlanmış olmaya, hastalıklara ve ölüme karşın mutluluğu bulmak olası mı?”

Sam Harris’in kitabının henüz sonuna gelmedim. Geldiğimde, bu konuda başka şeyler de yazmak isteyeceğimi sanıyorum. Fakat şu anda yazımı, mutluluğun ya da esenliğin, bence, genel bir doygunluk ve gönül rahatlığı hali olduğunu söyleyerek bitirmek istiyorum. Rol yapmayan ‘ben’i besleyen kaynakları yaşamında bulmuş olma hali. Başkalarına ve kendine karşı iyi olma hali. Kolay değil fakat hep birlikte çabalamaya değer.


Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: 9.7 / 3 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar

Aynur Ibrisim { 18 Kasım 2015 21:04:15 }
Benim de kendime gore mutluluk tanimlamalarim var.Soyle ki: Mutluluk;cok aciktiginda istedigini yiyebilecek saglik durumunda olmaktir...Mutlu insanin en mutlu oldugu anlardan biri ,uykuya daldigi andir....Bazen de gecenin bir yarisi ,uykunun en tatli yerinde gordugun kabusun etkisi ile yatagindan sicrayip,kosar adimlarla mutfaga gidip,ictigin bir bardak suyun yarattigi ferahlik hissi ve gordugunun sadece bir kabus oldugunu anladigin andir....Bazen unutabildigi , bazen de hatirladigi kadar mutludur insan....Ben cocukken,iyi kalpli insanlarin daha mutlu oldugunu soylerdi annem...Cok dogruymus! Onlarin daima gulumseyen ve etraflarina pozitif enerji ve mutluluk sacan insanlar oldugunu cogumuz gibi ben de farkettim....Cunku insan kendisiyle mutluysa kimseyle bir derdi olmaz....
Fugen { 21 Ağustos 2015 10:07:29 }
Saba'cigim cok guzel bir konuya degindin.Mutluluk konusundaki dusuncelerine yurekten katiliyorum.
bencede dogal olmak kendimizi bilmek maskesiz yasamdan uzak durup basit seylerle mutlulugu yakalamaktan daha guzel bir hayat olabilirmi.
sevgiyle kal
Mustafa Alagoz { 17 Haziran 2015 16:57:46 }
farkında olalım ya da olmayalım; insanların yaşamı boyunca tüm etkinliklerinin iki motivasyon merkezi var; bu merkez hem kaynak hem erek anlamında. Bunlar ölümden kaçınmak ve mutlu olmak. birincisinden kaçınmak mümkün değil ve iradeyle çözülecek bir sorun değil, ancak bunu kabullenen insan pek çok gerilimden ve korkudan kurtulur. ama mutluluk böyle değil. Haz, Mutluluk, coşku (yazıda esenlik olarak ifade edilen) bunlar birbirinden farklı. Haz bedenseldir, mutluluk ruhsal-psikolojik, coşku (esenlik) ise varlıksal. haz hayvani, mutluluk insani, coşku ise ilahi; nedensiz, niteliksiz, koşulsuz sevinç anlamında.

günlük yaşamda mutluluk diye ifade ettiğimiz ruhsal deneyim zorunlu olarak geçicidir ve genellikle arkasından hayal kırılığı ve mutsuzluk gelir. çünkü o bir şey için ve bir şeyden dolayı başımıza gelir, yani dış koşulların beklentimize karşılık vermesine, arzularımızı doyurmasına, amaçlarımızın gerçekleşmesine bağlıdır. dış koşullara bağlı bu mutluluk diye ifade ettiğimiz hal doyuma ulaştıktan sonra genellikle bir boşluk yaşanır.

küçük-büyük mutluluk ayrımı son derece görecelidir. mutluluğu büyük ya da küçük kılan ona vesile olan aracın gücüne göre mi, yoksa insanın bu duyguyu ne derece yoğun yaşadığına mı bağlı?

sevgili Saba incelemelerine, gözlemlerine ve deneyimlerine dayanarak samimi ve sahici düşünceler ortaya koymuş. modern dönemin, özellikle günümüz insanının arayıp ta bulmakta zorlandığı bir soruna dikkat çekmesi, en azından kendi adıma söylersem güzel bir paylaşım girişimi.

yazıyı zevkle ve ilgiyle okudum. Sevgili saba yazının arkasını da geleceğini söylüyor, eminin o yazıda bunun kadar zevkle okunacak lezzetle olacaktır.
A.Asker { 15 Haziran 2015 06:30:17 }
Saba kendine özgü örneklemeleriyle 'mutluluk' ve 'tüketim' ilişkisine değinmiş. Yaşadığımız döneme dair önemli mesajlar veriyor. Kapitalizmin tüketim çılgınlığına eleştirel yaklaşıyor ve uyarıyor. Aynı mihvalda devam etmesini bekliyorum. Felsefi esintiler de daha keyifli okunur hale getirmiş metini.
Diğer Sayfalar: 1.

 

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







Dünyanın gözü kulağı Ortadoğuda: İran-İsrail gerilimi tırmanıyor.
İsrail, Gazze'de yardım konvoyunu hedef aldı: Biri Avustralyalı 7 kişi öldürüldü
DEVLET-ULUSTAN FEDERASYONA, ekitap
Dünyada altın madenciliği nasıl yapılıyor, kazalar ne kadar yaygın?
Afganistan: Aktivistlerden kadınlar için online dergi

AB, Türkiye'ye verdiği mülteci fonunun nasıl harcandığını öğrenemiyor.
Avustralya Dışişleri Bakanı Wong: Filistin'i tanımaya hazırız.
İngiltere'de polis, silah ruhsatı almak isteyenlerin eşleriyle de mülakat yapmaya başladı.
Beterin beteri var!
Sağ popülistler ilk kez AB Parlamentosu'nun kontrolünü ele geçirebilir…

Yoksulluk sınırı bir yılda 24 bin TL arttı.
Türkiye son 20 yılda faize 563 milyar dolar ödedi
Uber Avustralya'da taksi şoförlerine 178 milyon ABD dolar tazminat ödeyecek
Çin 2024 ekonomi hedeflerini açıkladı
Almanya'daki Türk doktor sayısı 2 bin 600'ü geçti

Fahri Kiamil
İki annenin başlattığı akıllı telefon karşıtı hareket çığ gibi büyüdü
Afganistan'da onlarca arkeolojik alan buldozerle yıkılarak yağmaya açıldı.
Franz Kolschitzky: Viyana Kuşatması'ndan Kalan Kahveleri Değerlendiren Girişimci
Kış güneşi arayan Britanyalıların adresi Türkiye

Dünya tarihini şekillendiren 6 içecek türü
Taş Kağıt Makas Oyunu (Jan Ken Pon)
"DUHOK KONUŞUYOR" ekitap
ENTERNASYONAL
REMZİ RAŞA’YI ANMAK İÇİN

KİBİRLİ GÜÇ ZEHİR - ERDEMLİ BİLİM PANZEHİR
KARARLILIK - KİŞİSEL ALTYAPI
TARİHSEL KİŞİLİK
TARİHSEL İNSAN
SÜREÇ VE TARİHSEL ÖZNE

'Yeşil İslam' Endonezya'yı iklim çöküşünden kurtarabilir mi?
İsviçreli kadınlar AİHM'de görülen iklim değişikliği davasında zafer kazandı.
Yorgun dünya artık yavaş dönüyor
Avustralya’daki dev yosun ormanlarını yapay zekâ koruyor
2023'te sıcaklık rekoru kırıldı

Apple otomobili ABD'de üretime bir adım daha yaklaştı.
Yaşgünün Kutlu Olsun James Webb Uzay Teleskobu
Su ve deterjan olmadan çalışan bir çamaşır makinesi
Akıl okuyabilen robot tasarladılar
Sanal Gerçeklik, Artırılmış Gerçeklik , Metaverse, Sanal Uzay Nedir?

Beynine çip takılan kişinin düşünceleri 25 dakika boyunca okundu.
14 Mart Pi Günü, Günün Kutlu Olsun Pi !
Tüm canlılar için en ideal sıcak
Avustralya’da 350 kişinin konuştuğu yeni bir dil gelişti
İnsanlık için küçük ama Türkiye için çok büyük bir adım

2023'te 282 milyon insan açlık yaşadı.
Servet dağılımı adaletsizliği: Türkiye'de %1’lik kesim servetin %40’ını alıyor
BM Raporu: İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırısında soykırım suçu iddiası
Doğurganlık oranında 'büyük düşüş': Ülkelerin % 97'sinde nüfusun azalması bekleniyor
Dünya Mutluluk Raporu yayınlandı: Avusturalya listenin 10., Türkiye 98. sırasında yer aldı.

GEÇİTKALE'DEN GELİYORDU...
GENÇ BİR YAZARA BİRKAÇ TAVSİYE
DEĞİŞİYOR, YOKSULLAŞIYOR
“KİRAZ ZAMANI” SERÇELER, KİRAZ AĞACIMIZ, RAZZİA
Enflasyon Rehberi

UCUZ ET
Hesap
---İST
SANDIK
TAKSİ DURAĞI

İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi
Dünyanın İlk Destan Kahramanı: Gılgamış


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git