
Bir dost meclisinde çocukluk anılarımızı tazelerken hatırımıza gelir hep çocukluk oyunlarımız. Çünkü çocuk demek oyun demektir. Çocukken neler oynamazdık ki. Bir daire şeklinde yere bağdaş kurar, ayaktaki ebe ile ‘Al satarım, bal satarım, ustam öldü ben satarım’ oyununu oynardık örneğin. Anımsar mısınız bu oyunu?. Ebe dairenin etrafında dolaşırken hem bu şarkıyı söyler, hem de bezi oturanlara fark ettirmeden bir çocuğun arkasına bırakırdı.
Ebe tekrar bir tur atıp aynı yere gelinceye kadar çocuk farkına varamazsa, bezi alır, yerde oturan çocuğa bezle vurur, bir tur dönüp aynı yere geri döner ve ebelik el değiştirirdi.
“İstop” adlı oyun ise topla oynanan bir oyundu . Aslında dur anlamına gelirdi, top havaya atılır, bir oyuncunun ismini söyleyerek, havaya atılan topun onun tarafından tutulması istenirdi. Çocuk topu tuttuğu anda stop der, kaçışan çocuklardan birisine topu atarak vurmaya çalışırdı. Fazla bir maharet gerektirmese de “istop” oyununu çok severdim.
‘Menekşe mendilim köşe köşe bizden size kim düşe’ oyunu vardı bir de. İki sıra halinde çocuklar saf tutarlar, birbirlerinin kollarına zincir gibi kenetlenirler, bir taraftan bir çocuk diğer takımın zincirini kırmak için olanca hızı ile koşup çarpardı. Eğer zincir kırılırsa kıran çocuk, bir çocuğu karşı takımdan alıp kendi takımına getirirdi. Eğer bu zinciri kıramazsa, kendisi o takımın halkasına katılmış olurdu.
‘Kör Ebe’diye başka bir oyunda ise, bir çocuk ebe olur, gözleri bağlanır, diğer çocuklar onun etrafında dolaşır, ses çıkartırlar, ebenin yakaladığı çocuğun ismini ebe bilirse, ebelik el değiştirirdi.
Bir de sadece kızlar tarafından oynanan “evcilik “ oyunları vardı ki , oyuncak bebek, bebeğin giysileri, kibrit kutularından tencere, büyük palto düğmelerinden tabak yapılması, kız çocukları için bir küçük öğreti içerikli oyun gibi merdiven aralıklarında oynanırdı. Bina içinde yaz günleri nispeten serin bir ortamda bu merdiven aralığı oyunları tercih edilirdi. Şimdiki gibi yaz tatili seyahatleri olmayan dönemlerdi bunlar.
Bu çocuk oyunlarımızı ilkokulda da ders aralarında iyi havalarda bahçede öğretmenler nezaretinde oynardık. Çocukların beyin gelişmesinde bu oyunların çok faydası olduğuna inancım tamdır. Bilhassa çocukların uyku ve beslenme düzenine ek olarak, arkadaş edinerek, sosyal dayanışmalayı pekiştiren bir uğraş olduğuna inanırım.
Siz de benim gibi oyun çağı olan 6 yaşında bir kız çocuğu hangi mantıkla bir cemaat şeyhinin müriti olan bir adama nikahlanır diye düşündünüz. ÇOCUK adı üstünde tam 6 yaşında bir kız çocuğu, sokaklarda ip atlayacak, okula gidecek. Laik Cumhuriyet okullarında öğrenime başlaması gerektiği bir yaşta bir çocuğu 30 yaşındaki bir yobazla evlendirmenin, hangi mantık olduğunu sizin de benim gibi düşünmekte olduğunuza inanıyorum.
Anayasamızda var olan temel hak ve hürriyetler içinde kadınların korunduğu dile getirilerek, kadınların temel yaşam haklarını koruyan İstanbul sözleşmesinden bir ERKEK Cumhurun kararı ile çıkmış olduk.
Ne için? 6 yaşında bir kız çocuğunu evlendirilmesi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin onaylamış olduğu bir sözleşmeden, CEMAAT baskısı ile çekilmenin tezahürü olsa gerek. Uluslararası bir sözleşmeden çekilmek bence bir döneklik.
Çocukların beyin gelişmesine en fazla etken olan beslenme ve uyku kadar oyun oynamalarının bir ihtiyaç olduğunu unutmamak gerekir. Bu yaşlarda kız çocuklarının başlarını bağlamaları, ileri yaşlarda bir çok problemleri birlikte getirmekte. Bir de anayasa ile baş örtüsünü koruma amaçlı kanun maddesi dayatılmasının kime yarar getireceği konusunda derin endişelerim bulunmakta. Bütün her şey bitti, işsizlik sorununa çare bulduk, geçim derdini kökünden çözdük, ekonomik değerler çok olumlu gelişme gösterdi, fert başına milli gelir $ 20,000 üzerinde seyretmeye başladı da, al yarım metre bezi nereye koyarsan koy derler adama.
Nerede benim Milli Eğitim ile ilgili bakanım, son 20 senede 28 defa eğitim sisteminde değişiklik yapıldığını unutmayınız. Genç nesil, cemaatlerin baskısı ile şekillendirilmeye çalışılmakta. Bunu görmemek için kanımca kör olmak bile gerekmez. Bence çocuk denen yaşta ve de bütün çocukların çocukluklarını yaşadığı ortamlarda, bir kız çocuğunun evlendirilmesi ve bu konuda devletin yeterli hassasiyet göstermemesi, utanç vericidir. Din görevlilerinin toplumun çarpık yapılaşmasına çanak tutmalarının engellenmesi gerekir ki aile yapısı sağlam oluşsun.
Oyun çağında gencecik kız çocuklarının makus talihleri yobazların elinde olmamalı, onların vebalini kimlerin üstleneceğini gerçekten merak etmekteyim. Oyun çağındaki bu çocukları hangi yobaz beyinler ne amaçla reşit olmadan, çocukluklarını yaşamadan evlenmeye zorlamakta?
Devlet içinde çörekli, bağnaz, beyinleri örümcek ağla kaplı, dini alet ederek toplumda kapanmayacak derin yaralar açanlardan ülkemin kurtulmasını arzu etmekteyim. Birilerinin bu çarpık düzenin hesabını sorması gerekmez mi? Hem balık her zaman baştan kokarmış, bu benim ülkemin fıtratı olmasa gerek, makus kader kimi kime şikayet edeyim bilemem, diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına .