A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

Kalan : Ergani - İstanbul'dan

Kategori Kategori: Yaşam | Yorumlar 0 Yorum | Yazar Yazan: M. Şehmus Güzel | 02 Kasım 2011 01:21:09

Çocuk çocukken çocuk olduğunu bilmiyordu. (Wim Wenders'in felsefeyle yoğrulmuş filmlerinden birinden, belki birkaçından birden). İyi ki bilmiyordu. Yaşamının kalan (ne kadarı kalan?) dilim(ler)inin de belki aynen ve hep böyle olacağını sanıyordu. Saf çocukluk. Hiç te öyle olmadı.

Gaye’ye

1960’ların başında İstanbul’da Haydarpaşa Lisesi’nde öğrenciydim ve her tatil dönüşü Ergani’den İstanbul’a « Anadolu Ekspresi » (sadece ismi ekspres, kalanı her ağaç gölgesinde mola veren, oflayan, puflayan ve püfür püfür püfleyen karatren, acı acı öterdi Anadolu’nun yoksul köylerini uzaklarda bırakarak) ile ve ancak üç gün üç gece yolculuktan sonra varabiliyordum.

« Kuşetli »de en tepedeki kuşetin jeostratejik önemi oraya, o makama, istediğin zaman çıkıp Orhan Kemal’leri, Yaşar Kemal’leri, Sait Faik’leri, Panait İstrati’leri yutmak, bazen, ve hele ilham gelmişse mutlaka, iki satır patlatmaktı. Varlık Yayınları’nın cep kitaplarının avantajlarından biri de buydu :  O dar alanda sayfaları kolayca çevirmek « Tabutta Rövaşata » atmaktan daha kolay, işin neresinden bakarsan bak.

Poker oynamayı, pokerde hile yapmayı, siyaseti ve daha pek çok şeyi (Yolçatı’dan-Elazığ’dan trene belinde bıçağı, gözleri kan çanağı, feleğini şaşırmış ve birkaç kişiyi mutlaka « çizmiş » pezevengiyle binen Fellini’nin bir filminden kesin firar topal « orospuyu » örneğin hiç unutmuyorum) karatren yolculuklarımda öğrendim. Anadolu’nun halklar kapısı, ne kapısı beee, evi, yurdu olduğunu da.

« Ustalarımız » sayesinde zaman ve cografyamız genişler ama yolculuk asla uzamazdı ve üç gün üç gecenin bitiminde aniden büyük bir gürültü, çoksesli, çokdilli, çokkimlikli, çokkültürlü bir dünyakent, camiler, minareler, kiliseler, sinagoglar, tapınakların bini bipara, açık ve kapalı çarşılar, köprüler, kütüphaneler, koskocaman binalar ve canımın içi Bogaziçi çıkıverirdi önümüze : « Son durak herkes inecek ! ». Al sana İs-Tan-Bul ! Bulabilirsen ! Bu dünyakent alırdı sözü ve « Dağılın lannnn ben İstanbul’um ! » derdi. Yüreğimiz pırpır çarpar, nefesimiz kesilir, heyecanlanır, bir parça perişan ama yine de memnun olur ve insan dalgasına kapılırdık aniden. Merhaba Marmara. Merhaba Adalar. Merhaba Süheyla. Esmer ve mis kokulu  saçları upuzun. Gözleri kapkara. Gögüsleri cömert. Kağıthane Şişli’den sonra gelir. Deresi bok kokmuyordu ve Dersaadet Ormanı’ndan miras birkaç ağaç gölgesini görmüş geçirmişlerin azizliğiyle ihsan ediyordu. Zaman çetveli 1960’ların başını gösteriyordu takvimlerde. Sadece takvimlerde. Nedim ortalıktan çekilmiş, kadınlı ve erkekli çiftler salına salına yerlerini almışlardı, tarih sahnesinde boşluğa tahammül nâ–mümkün.

Haydarpaşa Lisesi aynı adla anılan Gar’a komşudur. Yürüyerek en çok yarım saat. Ama beni iyi dinle, tepeden çıkma, çabuk yorulursun ve yol yol değildir. Futbol sahası hariç.

O üç gün ve üç gece süren yolculuk için anam Ganime Güzel mübarek elleriyle beş veya altı gün önceden « yol yiyecekleri » hazırlığına başlardı : Peynirin her türü, zeytin, bal, reçel, dolmalar, içli köfteler, köfteler, peynirli ve kıymalı börekler, puf börekleri, çörekler, baklavalar, kadayıflar, kuru yemişler, pestil, sucuk (üzüm şırasından yapılan cevizli veya bademli sucuk), taze mevyeler artık ne varsa, ve daha bilmemneler. Üç gün üç gece yolculuğu yiyecekleri koskocaman bir bolluk halinde sepetlerde, çantalarda, paketlerde benimle trene biner ama Haydarpaşa Garı’na varınca ben onlarsız inerdim. İnsanoğlu işte. Yiyecekleriyle biner yiyeceksiz iner(di).

Hani üç gün üç gece yolculuğu da öyle kolay iş değildi. Hele kimi zaman kar yağmış olur Malatya, Sivas taraflarında ve karatren nazlanır, iki adım bile atmazdı. Katır inadından beterdir inadı karatrenin. O zaman « rötar yapardı ». İşte anamın o koskocaman bolluğu, o anlarda Hızır gibi yetişir, yiyeceklerle tıka basa dolu sepetler, çantalar, paketler sonuna kadar orta yere dökülürdü, ve hem bana hem birlikte yolculuk yaptıklarımdan « tedbirli davranmamış » olanlara ilaç gibi gelirdi. Kış soğuğunda yenilen bir parça pestil çok iyi ısıtır. Bilen bilir.

Aman unutmadan söyleyeyim karatren tekleyince varolduğu varsayılan (böylesi diplomatik açıdan daha makul, daha önemlidir çünkü « Devletimiz ve şirketi vatandaşını düşünür karda ve kışta bile », TCDDY’nin açımını, anlamını artık size bırakıyorum) « ısıtma tesisatı » da « istop » ederdi, üşürdük kışta, kırda. Ayazda daha çok üşürdük. Bütün bunlar aramızda kalmalı şişşşt, dört duvarın ve karatrenin kulağı var, bilirsiniz. Devlet ve şirketi eleştiri kaldırmaz. Haşşa huzurdannnnn !



Bazen karatren bile sanki yorgunluktan bir parça yana kaykılmış gibi duruverirdi.
« Suyu bitmiştir » lafı yayılırdı karatrenin bir ucundan öbürüne.
« Suyu bitmiştir !»
Yahu filan istasyonda almamış mıydı suyunu ?
Almıştı.
Eeeee o zaman ?
Demek ki makinist uyuyordu ?
Uyuyor muydu ?
Yok daha neler !??
Ama belli olmaz bu işler, makinist te belki kısa dalgaya takılmış olabilir Dörtyol’da, Malatya’da, Sivas’ta...

Şafak saatlerinde tek başına dağ başında terkedilmiş bir şato, bir kale, ışıksız bir köy sanabilirsin karatreni böylesine yana yatmış görünce. O anda ne okuduğuna bağlıdır bu. Belki o yan yatmış karatreni soluklanmaya çalışan bir emekçi sanırsın ...

Ama ne olursa olsun İzmit’ten sonrasında gözünü sevdiğimin karatreni Marmara ile, Adalar ile ve çeşit çeşit gülleriyle küçük ve şirin bahçeli evleriyle ünlü varoşlarla köşe kapmaca oynar, hızlanır, « rötarını kapatmak » için koşar ha koşar ve birdenbire Haydarpaşa Garı’nın dev binasına davetsiz misafir gibi aniden giriverir ve dumanlar içinde tıssssssssssss diye « istop » ederdi. Bıraksan Marmara’ya atlayacak sanki ! Yolcular derin bir nefes alır ve acelesiz inerlerdi. Aniden acaip bir yaygara kopar, kimse bağırmamıştır, şakası yok bu işin, herkes aynı anda çoksesli konsere başlamıştır coşkuyla. Üç gün üç gece yürümekten alıkonmuş ayaklar, bacaklar, kaslar ve kaşlar garipserdi « peronları », kaldırımları. Ama karşılamaya gelenlerle birlikte yeni bir dünyaya girilirdi hepten ve karatrene bir teşekkür, bir eyvellah bile denilmeden çekilip gidilirdi. İnsanoğlu kadir bilmez. Bu da olmadı kurban, iki gözüm, canım, cancağızım.
 
İşte, sevgili Gaye, dün geceki kuru fasulya, pilav ve turşulu nefis akşam yemeği, ayvalı tatlı ve sohbet ve o güzelim az şekerli kahve 1960’lı yılların başındaki o günlerin ve gecelerin bolluğunu anımsattı bana. Davetlerde en önemli noktalardan biri mutlaka budur diyorum : Davet edenin cömertliğinin en dogal biçimde serilmesi masaya, odaya ve eve. İşte bütün bunlar ve dahası için binbir teşekkür binbir geceden sonra. Sevgilerim ve selamlarım kalıcıdır. Güzel bir çocukluk anısı gibi.
 

Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: 10 / 1 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar


Henüz Yorum Yazılmamış

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







Erişim engeli sonrası X'te Ekrem İmamoğlu akımı
Papa Françesko yaşamını yitirdi.
Yunanistan Türk yatırımcıların adalara ilgisinden endişeli
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi'den Avrupa'ya İmamoğlu ile dayanışma çağrısı
Yüzlerce öğrenciden ABD'yi terk etmeleri istendi.

Hindistan-Pakistan Savaşı Senaryosu
Hindistan - Yeni Zelanda: Sessiz ama Kritik Bir Ortaklık
Gazze'de gıda stokları tükendi: Açlık krizi derinleşiyor
Suriye nasıl kutsallaştırıldı? Suriyeliler umutlu olabilir mi?
Penguen ve foklara da vergi uygulaması…

Trump: Çin'den ithal edilen mallara uygulanan gümrük vergisi oranı % 125'e çıkarılacak
Trump yeni gümrük vergisi tarifelerini açıkladı.
Avrupa’nın en az et yiyen ülkesi Türkiye: Fiyatlar 5 yılda % 1230 arttı!
Türkiye'de ekonomi bir kez daha belirsizlik döneminde
ABD-Çin hattında ticaret savaşı: “Soğuk Savaş’tan beri görülmemiş bir rekabet”

Avrupa gözünü ABD'li akademisyenlere dikti.
Türkiye'de Covid-19 salgını yaşam süresini azalttı.
Uzmanlar uyardı: "Uzun yaşayanlardan tavsiye almayın"
Fahri Kiamil
İki annenin başlattığı akıllı telefon karşıtı hareket çığ gibi büyüdü

JAK İHMALYAN'DAN: “RESİM ANLAYIŞIM”
Jak İhmalyan sergisi İstanbul'da
MADELEİNE RİFFAUD, 1924-2024
KOLLEKTİF OYNAMALI KAZANMAK İÇİN
Oxford Sözlüğü yılın kelimesini seçti: Beyin çürümesi

Yapay Zeka Felsefesi
Tutunarak kalmak mı? Bulanmadan donmadan akmak mı?
Tokyo’dan Hasanlar’a, Kudüs’te bir mahkemeden bizim buralara…
“KADERİMİZ DIŞARDAN YAZILAMAZ - DIŞARI KADERİ BELİRLEYEMEZ…”
Niyetime İlham

Dünyanın hareket halindeki en eski buzdağlarından biri yaban hayatı cenneti ile çarpışabilir
Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.
Su üzerindeki iklim değişikliği baskısı Türkiye'yi su fakiri olmaya sürüklüyor.

Çin, HDMI ve DisplayPort alternatifini piyasaya sürdü.
Telefonlar depremi 30 saniye önce bildirdi…
Çin'den gövde gösterisi: Yarı maratonda robotlar insanlarla yarıştı…
Çin'in 10 yıllık yüksek teknoloji planı nasıl işledi?
Devrimsel Bir Teknoloji: Kaykay Şasi

NASA'nın en kuvvetli teleskobu, evrendeki beklenmedik gelişmeyi ortaya koydu.
İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.
Antik Mısır'daki popüler masa oyununun şaşırtıcı kökenleri ortaya çıktı.
At binmenin kökenine dair ezber bozuldu.

AP'den Türkiye'ye sert mesaj: Kriterler müzakere edilemez
Af Örgütü: Türkiye'de yargıya müdahale derinleşti
"Türkiye'de gazeteciler baskı ve yıldırma ile karşı karşıya"
Uluslararası Şeffaflık Örgütü tarafından 2024 yılı yolsuzluk algı endeksi açıklandı!
Türkiye OECD’de gelir eşitsizliğinin en yüksek olduğu 4. ülke

Bu sistemdeki bir kusur değil, sistemin kendisi
Post-truth dünyada adalet nedir?
1919-1922'de Bir Mayıs’lar, Gösteriler, Yürüyüşler
Türkiye halkı otokrasiye direniyor. Sessizlikten daha fazlasını hak ediyorlar.
Kakao Endüstrisinde Çocuk İşçiliği: Tadı Kadar Tatlı Değil

KURBANIM BUGÜN
KAZ DAĞI
GÜNÜN HABERİ
NE İSEN O
KILAVUZ KARGA

Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git