A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri Ekitap Radyo

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

Hint-Pasifik'in az bilinen gerçeği: Manşetlerin Arkasındaki Stratejik Oyunlar

Kategori Kategori: Medya | Yorumlar 0 Yorum | 13 Ekim 2025 18:27:22

Günümüz haber akışı ABD-Çin gerilimi, Tayvan Boğazı'ndaki askeri hareketlilik ve AUKUS gibi yeni bölgesel ittifaklarla dolu. Bu manşetler, Hint-Pasifik'in 21. yüzyılın jeopolitik merkez üssü haline geldiğini açıkça gösteriyor. Ancak bu tanıdık başlıkların gölgesinde, bölgenin geleceğini asıl şekillendiren daha derin, şaşırtıcı ve genellikle gözden kaçırılan dinamikler yatıyor. Bu yazının amacı, bu karmaşık jeopolitik satranç tahtasındaki en çarpıcı ve az bilinen altı gerçeği ortaya çıkararak manşetlerin ardındaki güç mimarisini deşifre etmektir.



"Tek Çin" Politikasının İki Yüzü: Anlaşmazlığın Kaynağındaki Kavram Karmaşası

Uluslararası ilişkilerdeki en temel yanlış anlaşılmalardan biri, Çin'in "Tek Çin İlkesi" ile Avustralya gibi Batılı ülkelerin benimsediği "Tek Çin Politikası" arasındaki farktır. Bu iki kavram sıklıkla birbirinin yerine kullanılsa da, aralarındaki nüans, bölgedeki diplomatik esnekliğin ve aynı zamanda gerilimin de anahtarıdır.

Lowy Institute'e göre Çin'in "Tek Çin İlkesi" net ve tavizsizdir: "Dünyada tek bir Çin vardır, Tayvan Çin'in ayrılmaz bir parçasıdır ve Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti tüm Çin'i temsil eden tek meşru hükümettir." Bu, Pekin'in Tayvan üzerindeki egemenlik iddiasının temelini oluşturur.

Buna karşılık, Avustralya gibi ülkelerin benimsediği "Tek Çin Politikası" ise çok daha farklıdır. Avustralya'nın 1972 tarihli Ortak Bildirisi'ne göre Canberra, Pekin'deki hükümeti Çin'in tek yasal hükümeti olarak tanımakta, ancak Tayvan'ın bir Çin eyaleti olduğu yönündeki Çin pozisyonunu sadece "kabul etmektedir" (acknowledges).

Bu "kabul etme" ifadesi kritik bir diplomatik esneklik alanı yaratır. Avustralya'ya ve benzer politikalara sahip diğer ülkelere, Pekin'in egemenlik iddiasını resmen onaylamadan Tayvan ile gayriresmi ancak anlamlı ticari, siyasi ve kültürel bağlar kurma imkânı tanır. Bu kavramsal fark, bölgedeki pek çok gerilimin ve aynı zamanda diplomasinin temelini oluşturmaktadır. Bu kavramsal gerilim, bölgedeki bir diğer sessiz ama etkili aktörün, ASEAN'ın, diplomatik arenada nasıl bir rol oynadığını daha da önemli kılmaktadır.



ASEAN'in Sessiz Gücü: Başarısızlıkların Küllerinden Doğan Beklenmedik Diplomat

Birçokları tarafından zayıf bir "konuşma kulübü" olarak görülen Güneydoğu Asya Uluslar Birliği (ASEAN), aslında bölgedeki en karmaşık sorunların çözümünde kilit rol oynayan beklenmedik bir diplomattır. ASEAN'ın bu gücü, SEATO, ASA ve MAPHILINDO gibi kendisinden önceki başarısız bölgesel örgütlerin yarattığı hayal kırıklığı ve kaos ortamından ders çıkararak inşa edilmiştir.
Başarısının sırrı ise kasıtlı olarak bir savunma paktı veya askeri ortaklık olmaktan kaçınmasıdır. Bunun yerine, barışçıl ve şeffaf politikalar ile uzlaşmaya dayalı bir sistem kurarak, üye devletler arasında güven tesis etmiştir.

Bu yaklaşımın ne kadar etkili olduğunun en somut örneklerinden biri, ASEAN'ın Güney Çin Denizi meselesindeki rolüdür. Başlangıçta bölge ülkelerine açıkça düşmanlık besleyen Çin, ASEAN'ın diplomatik çabaları sayesinde, Kasım 2002'de konuyla ilgili çok taraflı bir anlaşmayı ilk kez kabul ederek bir bildirge imzalamıştır. Bu durum, manşetlerde sıkça 'etkisiz' olarak yaftalanan bir örgütün, kapalı kapılar ardında bölgenin en istikrarsızlaştırıcı gücünü nasıl masaya getirebildiğinin altını çizer. Örgüt, bölgesel sorunların çözümünde yegâne adres konumuna gelmiş ve büyük güçleri bile diplomatik yollarla etkileyebilmiştir. ASEAN'ın bu diplomatik başarısı, bölgedeki büyük güçlerin müttefiklerinin karşılaştığı daha da karmaşık bir denge oyununa zemin hazırlamaktadır.

Müttefik İkilemi: Güvenlik İçin ABD, Zenginlik İçin Çin

Avustralya ve Japonya gibi Hint-Pasifik'teki kilit ABD müttefikleri, modern jeopolitiğin en keskin ikilemlerinden biriyle karşı karşıyadır: Ulusal güvenliklerini ABD ittifakıyla, ekonomik refahlarını ise Çin ile olan bağlarıyla sağlamak zorundadırlar.

Bu ülkelerin en büyük ekonomik ortağı ve zenginlik kaynağı Çin'dir. Ancak aynı zamanda, ulusal güvenliklerini garanti altına alan en önemli müttefikleri de ABD'dir. Bu durum, bu ülkeleri hassas bir denge politikası izlemeye zorlamaktadır. Bu stratejik açmaz, farklı kavramlarla tanımlanmaktadır:
• Avustralya için "ikicilik" (dualism): Bir yanda ekonomik çıkarlar için Çin ile ilişkileri sürdürürken, diğer yanda güvenlik için ABD ile ittifakı koruma stratejisi.
• Japonya için "çok boyutlu riskten korunma" (multidimensional hedging): Belirsizlik ortamında riskleri dengelemek ve çıkarları maksimize etmek için birden fazla ve bazen çelişkili politikaları aynı anda izleme yaklaşımı.
Bu ikilem, Hint-Pasifik'teki ABD müttefiklerinin dış politikalarını anlamak için merkezi bir öneme sahiptir. Onların kararları, basit bir taraf seçme eylemi değil, sürekli değişen bir ortamda hayati çıkarları dengelemeye yönelik karmaşık hesaplamalardır. Bu durum, bu ülkelerin her dış politika kararını—bir teknoloji standardı seçiminden bir liman yatırımına kadar—hem Washington'da hem de Pekin'de nasıl yankılanacağını tartan hassas bir ip cambazlığına dönüştürmektedir. Bu stratejik ip cambazlığının en gerilimli sahnelerinden biri de, genellikle büyük güç rekabetinin bir piyonu olarak görülen, ancak aslında çok daha fazlası olan Tayvan üzerinde yaşanmaktadır.

Tayvan Bir Piyon Değildir: Ekonomik Dev ve Tarihsel "Yaşam Hattı"

Tayvan'ı sadece ABD-Çin rekabetinin bir piyonu olarak görmek, adanın bölge için taşıdığı çok yönlü ve derin anlamı gözden kaçırmaktır. Tayvan, farklı aktörler için ekonomik, stratejik ve hatta duygusal bir öneme sahiptir.
• Avustralya için: Tayvan, dev bir ekonomik ortaktır. Lowy Institute'e göre, Avustralya'nın en büyük 10 ihracat pazarından biri olmasına rağmen, henüz bir serbest ticaret anlaşması bulunmayan tek pazardır. Bu durum, ilişkilerde ne kadar büyük bir potansiyel olduğunu göstermektedir.
• Japonya için: Tarihsel bağları ve coğrafi konumu nedeniyle Tayvan, Japonya'nın deniz ticaret yollarının güvenliği için bir "yaşam hattı" (lifeline) olarak görülmektedir. Tayvan Boğazı'ndaki herhangi bir istikrarsızlık, Japon ekonomisini doğrudan tehdit etme potansiyeline sahiptir.
• Çin için: Tayvan meselesi, Çin Komünist Partisi ve Çin kamuoyu için sadece rasyonel bir stratejik hedef değil, aynı zamanda "derinden duygusal" bir ulusal birleşme ve kimlik meselesidir. Bu durum, konuyu son derece hassas ve öngörülemez kılmaktadır.
Dolayısıyla, Tayvan'ı sadece bir jeopolitik mücadele alanı olarak ele almak, bölgedeki dinamikleri eksik anlamaktır. Adanın kendi ekonomik gücü ve diğer ülkeler için taşıdığı stratejik ve tarihsel anlam, denklemin vazgeçilmez bir parçasıdır. Ancak Tayvan ve diğer bölgesel aktörler arasındaki bu derin ekonomik bağlar, barışın bir garantisi olmaktan çok uzaktır; aksine, bu bağlar yeni bir rekabet alanının ta kendisidir.



Ekonomik Bağımlılık Barış Getirir mi? Aslında Yeni Savaş Alanı

Ekonomik karşılıklı bağımlılığın savaşı önleyeceği yönündeki yaygın kanı, Hint-Pasifik'teki gelişmelerle çürütülmektedir. Ekonomi, artık sadece bir iş birliği alanı değil, aynı zamanda devletlerin birbirlerine baskı kurmak için kullandıkları yeni bir "savaş alanı" haline gelmiştir.

Bu tezin somut örnekleri oldukça fazladır:
• Çin'in Yaptırımları: Avustralya'nın COVID-19'un kökenine yönelik bağımsız bir soruşturma talep etmesi ve Huawei'yi 5G altyapısından yasaklaması üzerine Çin, Avustralya'dan yapılan kömür, arpa ve kereste gibi ürünlerin ithalatına yönelik ekonomik yaptırımlar uygulamıştır. Bu adımlar, Pekin'in "kendisine bağımlı bir Avustralya" yaratma isteğini ortaya koymuştur.
• ABD'nin Ekonomik Çerçeveleri: Biden yönetimi, Çin'in etkisine karşı koymak amacıyla "Hint-Pasifik ekonomik çerçevesi" gibi alternatif ekonomik ortaklıklar kurarak ekonomiyi bir rekabet aracı olarak kullanmaktadır. Amaç, müttefikler arasında Çin'e alternatif ticaret ağları oluşturmaktır.
• Riskten Korunma Stratejileri: Avustralya ve Japonya gibi ülkeler, Çin'e olan aşırı ekonomik bağımlılıklarını bir risk olarak görmekte ve bu riski azaltmak için Tayvan gibi aktörlerle ekonomik ilişkilerini geliştirmeyi bir riskten korunma stratejisi olarak benimsemektedir.
Bu, küreselleşmenin barış getireceği yönündeki liberal tezin sonunu ve ekonomik ağların, tıpkı geleneksel askeri ittifaklar gibi, birer güç ve baskı enstrümanına dönüştüğü yeni bir jeo-ekonomik çağın başlangıcını işaret etmektedir. Ekonominin bir silah olarak kullanıldığı bu yeni çağda, ABD'nin Çin'e yönelik büyük stratejisinin de sanılandan çok daha katmanlı olması şaşırtıcı değildir.

ABD'nin Gerçek Stratejisi: Çin'i Değiştirmek Değil, Oyun Alanını Şekillendirmek

ABD'nin Çin'e yönelik stratejisi, kamuoyunda genellikle sanıldığı gibi Çin'in iç rejimini değiştirmeye odaklanmamaktadır; daha incelikli ve uzun vadeli bir hedefi vardır. Biden Yönetimi'nin Hint-Pasifik Strateji Belgesi bu amacı net bir şekilde ortaya koymaktadır:

"Amacımız Çin Halk Cumhuriyeti'ni değiştirmek değil, faaliyet gösterdiği stratejik çevreyi şekillendirmek, dünyada ABD, müttefiklerimiz, ortaklarımız ve paylaştığımız çıkar ve değerler için azami derecede elverişli bir etki dengesi kurmaktır."

Bu stratejinin anlamı şudur: ABD, Çin'in iç politikasına doğrudan müdahale etmek yerine, onu çevreleyen ittifaklar (AUKUS), ortaklıklar (QUAD) ve kurumlar ağını ("latticework") güçlendirerek Çin'in hareket alanını kısıtlamayı ve davranışlarını etkilemeyi hedeflemektedir. Amaç, Çin'in genişlemesini veya agresif adımlar atmasını, kendisi için stratejik olarak daha maliyetli ve zor hale getirmektir.

Bu yaklaşım, Soğuk Savaş dönemindeki basit "çevreleme" politikasından çok daha karmaşık ve modern bir büyük stratejidir. ABD, Çin ile doğrudan bir çatışmadan kaçınırken, bölgedeki güç dengesini kendi lehine çevirecek bir "oyun alanı" tasarlamaktadır. Bu strateji, 21. yüzyıl güç rekabetinin doğasını anlamak için kritik bir anahtardır.

Hint-Pasifik bölgesi, manşetlerde görünenin çok ötesinde, tarihsel bağlar, ekonomik zorunluluklar ve stratejik ikilemlerden oluşan karmaşık bir ağdır. "Tek Çin" politikasındaki ince farklardan ASEAN'ın sessiz diplomasisine, müttefiklerin yaşadığı ikilemden ekonominin bir silah olarak kullanılmasına kadar, bu dinamikler küresel güç dengelerini derinden etkilemektedir. Bu güçlü akıntılar yön değiştirmeye devam ederken, 21. yüzyılın kaderini bu az bilinen gerçeklerden hangisi belirleyecek?

Kaynak: radio.ayorum.com
Hint-Pasifik'te Stratejik Satranç: ASEAN, Tayvan Kartı ve ABD-Çin Rekabetinde Japonya ile Avustralya'nın Çok Boyutlu Risk Yönetimi

Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: Henüz oy verilmedi / 0 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar


Henüz Yorum Yazılmamış

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







BİZİM RADYO
radyo.ayorum.com'a HOŞ GELDİNİZ
Erdoğan'ın tek hedefi iktidarını korumak…
İşçiyi Bırak Kutlasın
Erişim engeli sonrası X'te Ekrem İmamoğlu akımı

Hayatta kalma mücadelesinden kesintisiz şiddetin itici gücüne.
Demokrasi Krizde mi? Gözden Kaçırmamanız Gereken 5 Sarsıcı Gerçek
10 soruda Trump'ın Gazze için sunduğu barış planı
İngiltere, Avustralya ve Kanada, BM Genel Kurulu öncesi tarihi adımla Filistin’i tanıdı.
Nepal, Bangladeş ve Sri Lanka’da halk liderleri devirdi.

Türkiye'de yoksulluk sınırı 88 bin liraya dayandı.
KKM'nin ülkeye maliyeti ne kadar oldu?
ABD'de gümrük gelirlerindeki artış, Temmuz'da rekor harcamalarla yükselen bütçe açığını frenleyemedi…
Çin yapay zekayla “yumuşak gücünü” artırıyor.
Avrupa nasıl Çin'le ABD'nin arasında kaldı?

Gençlerden sonra emekliler de yurtdışına gidiyor.
Cilt kanseri oranında dünyada başı çeken Avustralya'da güneş kremi skandalı.
Dünya Sağlık Örgütü: '7 Ağustos'ta Türkiye'de maymun çiçeği tespit edildi'
Yeni Zelanda'dan yeni turist politikası…
Dünyanın en eğlenceli 40 ülkesi seçildi.

Osman Hamdi Bey’i bilmeyen varsa bile herhalde Kaplumbağa Terbiyecisi’ni bilmeyen yoktur ya “Mihrap” tablosu...
JAK İHMALYAN'DAN: “RESİM ANLAYIŞIM”
Jak İhmalyan sergisi İstanbul'da
MADELEİNE RİFFAUD, 1924-2024
KOLLEKTİF OYNAMALI KAZANMAK İÇİN

Adalet Kavramına Filozofların Gözünden Bir Yolculuk
KE.KE.ME. (KKM)
Yapay Zeka Felsefesi
Tutunarak kalmak mı? Bulanmadan donmadan akmak mı?
Tokyo’dan Hasanlar’a, Kudüs’te bir mahkemeden bizim buralara…

Yeryüzünü fırına çeviren atmosfer olayı: Isı kubbesi
Dünyanın hareket halindeki en eski buzdağlarından biri yaban hayatı cenneti ile çarpışabilir
Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.

WhoFi: Wi-Fi sinyaliyle kimlik tespiti dönemi başlıyor.
500 yıllık Da Vinci çizimi sessiz drone teknolojisine ilham verdi.
Çin, HDMI ve DisplayPort alternatifini piyasaya sürdü.
Telefonlar depremi 30 saniye önce bildirdi…
Çin'den gövde gösterisi: Yarı maratonda robotlar insanlarla yarıştı…

Amerika kıtasında 'olmaması gereken' yeni bir insan türü keşfedildi: Checua nedir? Türkler ile bağlantıları var mı?
NASA'nın en kuvvetli teleskobu, evrendeki beklenmedik gelişmeyi ortaya koydu.
İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.
Antik Mısır'daki popüler masa oyununun şaşırtıcı kökenleri ortaya çıktı.

Türkiye’de üniversite mezunlarının geliri Avrupa’nın en düşük seviyesinde…
Gerçek işsizlik yüzde 29,6!
Türkiye’de tek kişilik
UNICEF raporunda Türkiye'deki çocuklar son sıralarda
AP'den Türkiye'ye sert mesaj: Kriterler müzakere edilemez

AKIL...
KISA KESİLMİŞLER, AĞUSTOS 2025
ÖZERK, FEDERAL, KONFEDERAL
MÜNİH, 30 EYLÜL
DİL DEMİŞKEN

HUKUK KARGAŞASI
HAİN Mİ ARARSINIZ
KANAS
Kayyum
BU VATAN

Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git