
İnsanın kültürünün doğuştan olmadığı muhakkak. Yani profesör bir baba ve kültürlü bir annenin çocuğu doğuştan kültürlü olmamakta. Küçük yaşta aile içinde anne ve babasından aldığı terbiye ve gözlemlerinin, kapasitesince kültürüne katkı mayaladığı bir gerçektir. Genlerin yapısı içinde hafıza fazlalığı, insanın algılama kabiliyeti ve öğrenme merakı düzeyinde kültür yapısının geliştiğine inanırım. Bu yaşamın bir yönüdür.
Bir de tabiatta bir dengenin var olduğuna, insanların her yaşta bazı konuları öğrenebildiğine, bazı becerilerin de ömür boyu öğrenilemediğine şahit olmuşumdur. Eskilerin söylediği ‘’ağaç yaşken eğilir’’ sözüne kalben katılırım. Öğreti çocukken başlar ve gençlik çağlarında ağaca son rötüşler verilir. Bazen insanlar maksadını aşan sözler söyler. Bir zaman sonra başına öyle hadiseler gelir ki, hayatı içinde bu sözleri söylediğine pişman olur. Böyle durumlara çok şahit olduğumu hatırlarım. Her yaşta hayatta dersler aldığım bir hakikattir.
Bir çok kişi böyle durumlardan ne ders alır ne de hayatının her hangi bir döneminde ‘’ Ben burada hata yaptım’’ diyebilme cesaretini gösterebilir. İşte bu durum bir insan için korkutucudur. Çünki kendi icraatının mükemmel olduğuna inanır, bir başkasının fikrine hiç dikkat etmez. İşte bu durumun dünya tarihinde bir çok yerde , ülkemizde bazı iktidar dönemlerinde oluştuğunu düşünmekteyim.
Anne ve babalar evlatları ile konuşurken dikkatli olmalıdır, söyleyeceği bir söz ve bir kelime bir zaman sonra kendilerine çocukları tarafından hatırlatılabilir. Bu nedenle ulu orta bir cümle söylemenin doğru olmadığına inanırım. Çocuk yetiştirmenin çocuk üretmekten çok daha zor olduğu doğrudur. Türkiye’nin doğusunda üreme oranının batısına nazaran 7 kat daha fazla olduğunu, nüfus sayımlarındaki oranlardan öğrenmekteyiz. Mühim olan kaç tane çocuk olduğu değil, kaç tane eğitimli çocuğun yetiştiğidir.
Doğuda ailelerde çocuk sayısının ortalama 8-9 olduğu bir gerçektir. Gelir düzeyi düşük olan kırsal alanda veya şehirlerde çoğalan bu tür bir aile yapısından en fazla 1 veya 2 çocuğun kültür seviyesi ancak ortalama düzeye erişmekte , geri kalan % 70 kendi halinde yetişmekte. Şehirlerde ve kırsalda bu kesimin kendine buyruk yaşamakta, kontrol dışı eylemlerde bulunmakta olduğunu görmekteyiz. Kimileri de eşkiya takımına katılmakta, bunların her türlü kanunsuz işlere bulaşması kaçınılmazdır.
İşte insan yaşamı boyunca, çocukluk ve gençlik çağı süreci içinde manevi duygularını değerlendirir, inandığı veya inanmadığı bir inanca hitab eden bir düşünceye yönelir. Bu genelde aile içinde başlar, çocukluk ve gençlik sırasında gelişir.
Çocukluğumu hatırlarım. Kimse bana sabah ezanda kalkıp camiye git dememişti. Daha okula gitme çağımdan çok evvel her ezanda kalkıp evin karşısında olan camiye namaza giderdim. Camide en ön sırada saf durmama izin vermelerinden çok hoşlanırdım.
Kurtuluş Cami’nin imamı Nusret Hoca’nın hemen arkasında saf dururdum. Yatılı okula gittiğimizde kiliseden bozma bir cami vardı Talas’da, kimi zaman oraya giderdim. Bilhassa ramazan sürecinde caminin en arkasında oturur namaz kılardık. Talas’daki mahalle halkı okuduğumuz okul hakkında pek olumlu düşünmezlerdi. ‘’Dini bütün olmayan çocuklar’’ olduğumuz konusunda fikirleri olduğunu düşünürdük. Bazı ramazanlarda oruç bile tuttuğumuz olmuştu. Fakat hiç bir konuda bir kimsenin telkinine uyarak bu maneviyata yönlenmediğimiz bir hakikattir.
Zaman içinde eşimle evlendiğim ve ailemin oluştuğu tarihlerde kimi zaman Bahçelievler’deki Çarşı Camiine cuma namazına gittiğimde, yatılı okuldan Yurtdaşlık Bilgisi öğretmenim Gıyasettin Hocam’la yan yana namaz kıldığım günler oldu. Oğlum ve kızımın yetişmesinde hiç bir dini telkinde bulunmadığım bir gerçektir. Oğlum ramazan ayında orucunu tutar, kendi ibadetini kendisi yapar.
Kimsenin benim maneviyatımın bütün olmadığı konusunda söz söyleme hakkı olmasa gerek. İmanla paranın kimde olduğunu bilmek mümkün değildir. Kimsenin yırtık bezden çıkarcasına ‘’Bundan sonra dini bütün gençler yetiştireceğiz’’ diye söz sözleme hakkı olmadığına inanmaktayım. Sanki bundan evvel yetişen gençliğin dini bir çeyrek de, bir tek hazretin mi dini bütün diye bir sözüm geldi söyledim, hem nalına hem mıhına.