
Hayatının bir bölümünü bildiğimiz, fakat diğer bölümünü hiç bilmediğimiz tarihi bir karakter vardır ki, kimi zaman aklıma gelir, hayatını inceler, muhasebe yapmaya çalışırım. Gelin, bu karakterin doğumundan Almanya'nın başına geçinceye kadar olan hayatına kısaca bakalım. 20 Nisan 1889 yılında Avusturya'nın Braunau am Inn kasabasında dünyaya gelen Adolf Hitler'in incelenmeye değer bir yaşamı olduğuna inanıyorum. Deutsche Arbeiter Partei'nin kuruluşunda hizmeti geçen Alfred Rosenberg ve Baron Sebottendorf, partinin yeni, genç bir yüze ihtiyacı olduğunu düşünerek, Münih'e gelen Adolf Hitler'i 1919 yılında partiye üye yaparlar.
1921 senesinde parti başkanlığına seçilir. Genç ve etkileyici bir hatip olduğu için kitleleri arkasından sürükleyen bir karaktere sahip olduğu fark edilir.
Bu nedenle, 9 Kasım 1923 tarihinde Münih'te birahanedeki konuşması sonrası isyan başlatır. Benito Mussolini'nin Roma yürüyüşünü taklit ederek Münih'te hükümeti devirmek için yaptığı bu çıkış, ordu ve polisten destek bulamayınca Bavyera hükümeti tarafından yakalanır ve 5 yıl hapis cezasına çarptırılır. Münih'ten alınıp Augsburg'un güneyindeki Landsberg hapishanesine gönderilir.
Burada yazdığı "Mein Kampf" yani "Benim Kavgam" adlı kitap, kendi fikirlerini topluma yansıtmak için yol haritası niteliğindedir. Rudolf Hess tarafından yayınlanması, birçok yerde yankı uyandırır. Bu arada Almanya'da kurulan "Thule Gesellschaft" adlı cemiyet, ülke için savaşçı bir lidere ihtiyaç olduğunu savunmaktadır. Bu nedenle Hitler'in üzerinde çeşitli kurgular yapılır.
Hitler beş yıl hapiste yatmaz. I. Dünya Savaşı sonrası ve sanayide ekonomik kriz yaşanması sırasında Thule Cemiyeti kurucusu Rudolf von Sebottendorf'un Bavyera Halk Mahkemesi başkanına yazdığı bir mektupla Hitler'in serbest bırakılmasını istemesi sonucunda, Hakim Georg Neithardt tarafından dosyanın yeniden incelenmesiyle 20 Aralık 1924 tarihinde serbest kalması sağlanır.
Kısa zamanda partinin yeniden başına geçen Hitler, gençleri heyecanlandırır. Etkili bir hatip olan lider, bilhassa Münih'teki birçok salonda yaptığı konuşmalarda partiyi yeni bir kimliğe kavuşturmak adına ismini "Nasyonel Sosyalist Alman İşçi Partisi" yani "Nationalsozialistische Deutsche Arbeiterpartei" olarak değiştirir. Bu değişiklik Hitler'i Almanya'nın Şansölyesi yapmaya yetmez. Avusturya doğumlu olan Hitler'in Alman vatandaşlığını kazanabilmesi için Thule Cemiyeti üyesi Bakan Dietrich Klagges, Hitler'i Brunswick temsilciliğine atar ve böylece Alman vatandaşlığını kazanmasını sağlar.
Dünyanın içinde bulunduğu durumu çok iyi tahlil eden Adolf Hitler, 1932 tarihine kadar girdiği seçimlerde başarı elde edemez. Ancak propaganda sürecinde milliyetçilik, sosyalizm, anti-semitizm ve anti-komünizm üzerine yaptığı konuşmalarla taraftar kazanır. 31 Temmuz 1932'de üçüncü kez girdiği seçimde toplam oyların %37'sini alarak parlamentoda en fazla sandalyeye sahip olur.
Devlet Başkanı olarak seçilen Hitler, aynı zamanda Başbakan ve Cumhurbaşkanılığının sorumluluklarını da üstlenerek kendisinin "Führer" olarak anılmasını ister. Devlet başkanlığı görevlerini yeniden düzenleyerek bütün yetkileri kendi elinde toplar. Hitler, mevcut ortamdan yararlanarak alt ve orta tabakanın ekonomik beklentilerine hitap eden propagandalarıyla toplumu etkiler.
Devlet başkanı olan Führer adım adım saldırgan bir dış politika izler. "Lebensraum" adı altında Almanlar için yaşam alanı geni genişletmek adına Polonya'yı işgal eder. Bu onun ilk büyük saldırgan hareketidir.
Ülke içinde sayısız tutuklamalar yaptırır. Bir polis devleti oluşturması, Alman ırkı dışındakilere uyguladığı acımısızlık, anti-semitizim hareketi ile bilhassa Yahudileri toplatarak katletmesi ile yüzyılların silemeyeceği bir soykırıma imza atar ve tarihe unutulmayacak bır insanlık suçu bırakır.
Hatta Şubat 1933 senesinde Cumhurbaşkanı Paul Von Hindenburg ‘a, milliyetçi Nazi Partisi dışındaki bütün partilerin çalışmalarını durduran bir kararname imzalatarak, 5 Mart 1933 senesinde yapılan seçimde %44 oy alarak Nazi partisinin parlamentoda çoğunluğu temin etmesini sağlamıştı.
23 Mart 1933de özel yetki yasası çıkartarak yasama ve yürütme yetkilerini eline almış olduğunu görmekteyiz. 2 inci Dünya harbinin fitilini ateşler, ancak hikayenin sonunda Almanya kayıtsız şartsız teslim olur, Hitler intihar eder.
Bir başka örnek de Nikolay Çavuşesku ve Romanya'dır. Tarihten ders alınsa hiç tekerrür eder miydi, diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.