![]() |
|
![]() |
|
![]() |
![]() |
![]() |
|
New Scientist'a göre 2099
![]() 2099 yılında küresel sıcaklığın 4 derece artması bekleniyor. New Scientist'te yayınlanan ve bu sıcaklık artışı durumunda 2099 yılı öngörülerini içeren rapora göre Dünya her geçen gün bu "sona" yaklaşıyor. Sera gazı emisyonunun önlenmesine yönelik çalışmaların başarısız olması durumunda küresel ısınma artacak. Belki de arkası alınamayacak. Bilim adamları, ekonomistler böyle bir tabloda kayıpların ardından hayatta kalanların dünyayı yeniden organize edeceğine inanıyor. ![]() İyi bir haber ise hayatta kalmayı sadece 100 çift başarabilirse bile türümüz devam edebilecek. Fakat şu anda yaşayan hemen hemen 7 milyar insanın kaybedilmemesi için şimdiden ciddi bir planlama yapılması gerekiyor. Bu senaryonun gerçek olması için sadece 4 derecelik ısı artışı yeterli olacak.Global ısı değerlerinde yaşanacak 4 derecelik bir artış aslında çok başka bir konu, gezegende yaşayanlar daha önce hiç tanımadıkları bir ortalma karşılaşacaklar.Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli'nin 2007 raporuna göre 4 derecelik bir artış kolayca meydana gelebilir.Yapılması gereken ise daha sıcak bir dünyaya ne kadar zaman içinde uyum sağlayabileceğimiz. Modellemelere göre m2100 yılında dünya 4 derecek daha "pişmiş" olacak. Bazı bilim adamları ise bu ısınmanın 2050 yılında gerçekleşeceğinden endişe ediyor.Dünyada bu büyüklükte sıcaklık yükselişi en son 55 milyon yıl önce gerçekleşmişti. Ozaman sıcaklıklar 5 ila 6 derece artmış, deniz seviyesi bugünkünden 100 metre daha fazla yükselmiş ve çöller Afrika'nın güneyinden Avrupa'ya kadar uzanmıştı. Bugün ise bu tür olayların gerçekleşmesi için ısının ne kadar daha yükselmesi gerektiği, ne kadar daha buzun eriyeceği üzerine sanaryolar oluşturuyor. Böyle bir durumla karşılaşıldığında ilk çözülmesi gereken problem bu kadar çok insanın yaşayabileceği yer bulmak ve bu kadar insanı besleyebilmek olacak.Daha sonra buzları erimesiyle birlikte okyanuslar genişleyecek ve su seviyesi yükselecek. Tahmin edilen yükselmenin kıyı bölgelerinde 2 metreye ulacağı yönünde. Ancak bu faktöre Grönland ve Antartika'nın büyük bölününün erimesi eklenince suların yükselişinin çok daha fazla olacağı tahmin ediliyor. İçinde bulunduğumuz yüzyıl tamamlanırken Batı Antartika'nın buz tabakalarının erimesi, en az 1 ya da 2 metre denizlerin yükselmesi anlamına geliyor. Hiç buz tabakası kalmayan bir Dünya ise bugünküne göre 80 metre daha yüksek deniz seviyesi anlamına geliyor ki böyle bir durum "korkunç" olarak nitelendirebilir. Dünyanın yarısı tropik iklimde (artı 30 eksi 30 derece arası) yaşıyor ki bu alanlar iklim değişikliğinden en çok etkilenecek bölgeler olacak. Örneğin Hindistan, Bangladeş ve Pakistan şu anda bile musonların meydana getirdiği yıkıcı sellerin etkisinde can çekişiyor. Bu bölgeler ısındıkça su çok daha hızlı bularlaşacak ve Asya genelini kuraklık alacak. Mesela Bangladeş yu anki topraklarının üçte birini kaybedecek. Afrika'da ise Sahra Çölü'nün çok daha geniş bir alana, yayıldığını düşünmek yeterli. Diğer modeller Afrika için çok daha kötümser, neredeyse bütün Afrika'nın çölleşmesinden korkuluyor. Taze içilebilir su bulabilmek sıcaklıkların artmasıyla dünya için büyük problem olcak. Çin, Güney Batı, Amerika, Orta Amerika, Güney Amerika'nın neredeyse tamamı ve Avustralya topraklarında nemin azalmasıyla susuzluk korkunç bir hal alacak. Dünyanın diğer yerleri bu bölgeler kadar olmasa da suya hasret kalacak. Dünyanın bütün çölleri genişleyecek. Özellikle Sahra Çölü'nün etkisi, Orta Avrupa'ya kadar genişleyecek. Avrupa'daki dağlarda bulunan buzullarla beslenen Tuna, Ren gibi nehirler buzulların erimesiyle küçülecek. Peru Andları, Himalayalar ve Karakurum bölgesi için de benzer bir durum söz konusu. Bunların sonuçları ise Afganistan, Pakistan, Çin, Bhutan, Hindistan ve Vietnam'ın su kaynaklarının hemen hemen yok olması. ![]() Yine uzmanlara göre eğer uzaylılar Dünya'ya gelseydi Pakistan, Mısır gibi kurak bölgelerde yaşayan insanların su sorunu çektikleri halde yetişmesi için bol su isteyen pirinç ektikleri, az su isteyen mısırı ise ithal ettiklerini görselerdi muhtemelen insanoğlunun deli olduğunu düşünürlerdi. Bilim adamları dünyanın uzak güney ve kuzey bölümlerinde yağış artışı olacağını ifade ediyor. Kanada, Sibirya, İskandinavya, Grönland'ın buzsuz kısımları, Patagonya, Tazmanya, Avustralya'nın kuzeyi, Yeni Zelanda ve Antartika'nın batı kıyıları bu bölgeler içine giriyor. Diğer bir deyişle bu saydığımız bölgeler diğerlerine göre daha yaşanabilir olacak ve göç olacak. Bir insanın minimum yaşanabilir alanını 20 metrekare olarak kabul edersek, 9 milyon kişinin yaşayabilmesi için 18 bin kilometrekare alan gerekir. Kanada tek başına 9.1 milyon kilometre kare alana sahip. Diğer yüksek enlemdeki bölgeler Alaska, Britanya, Rusya ve İskandinavya'yı da eklersek deniz seviyesinde artış olsa bile herkes için yeterince yaşam yeri var. Su erişim olan bu araziler olası senaryonun gerçekleşmesi durumunda gıda da üretilebilen değerli bir hale gelecek ve insanlar bu bölgelere göç edecekler. Eskiye göre daha kısıtlı bir alan olduğu için insanların birbirine bu kadar yakın yaşaması sorunları da beraberinde getirecek. Hastalıklar daha kolay yayılacak. Salgınların izlenebilmesi için erken uyarı sistemleri kurulması gerekecek.Bu kadar insanın aynı yerde yaşamasıyla hava daha da sıcak olacak. Şehirler normal hava değerlerine ek olarak 2 derece daha fazla ısı üretiyor. Bu sıcağa karşı binaların çatıları yansıtıcı özelliğe sahip renklere boyanmalı ve çatılara bitkiler ekilmeli ki aşırı sıcaklık artışı önlenebilsin.Su azalacağından daha verimli tarım yöntemlerinin uygulanması gerekecek. Bununla birlikte ürünlerin büyüyeceği mevsimler kısalacak. Bu nedenle ısıya ve kuraklığa dayanıklı ürün çeşitleri ekilmesi gerekecek. Belki de pirinci tamamen unutup patatese de veda etmek zorunda kalacağız. Muhtemelen dünya daha vejetaryen bir gezegen olacak. Asitli denizler, aşırı sıcak insanoğlunu balıklardan yoksun bırakacak. Yumuşakçalar tükenecek. Tavukçuluk sadece tarım alanlarının kenarlarında yapılabilen sınırlı bir sektör olacak çünkü bu hayvanları besleyecek ne yeterli ürün ne de uygun yer olmayacak. Aynı durum hayvancılık için de geçerli.Hayvanların ve hayvancılığın azalması sonucu alternatif gübreleme için insan atıkları işlenmek zorunda kalacak. Sentetik etlere ve diğer gıdalara yönelinecek. Kentlere enerji sağlayabilmek için maceracı fikirlere ihtiyacığımız olacak. Kuzey Afrika üzerinde kurulu devasa güneş enerjisi toplayıcı platformlar. Orta Doğu ve Güney Amerika'da dev güneş kuşakları kurulabilir. Buralarda elde edilen enerji yüksek gerilimli mevcut iletim hatlarıyla şehirlere taşınabilir veya hidrojen olarak nakledilerek daha sonra güneş enerjisi kullanarak suyu ayrıştırıp depolanabilir. Burada şöyle bir soru ortaya çıkıyor "Peki güneşten elde edilen bu enerji, bu kadar insanın tüketimini karşılayacak mı?"Normal şartlarda bu sorunun cevabı hayır. Ancak enerji üretimi için kullanılan yöntemler ve yeni yaşam tarzıyla artık çok daha az enerjiye ihtiyacığımız olacağı unutulmamalı. Yapılacak montajla binaların kendi enerjilerini elde etme imkanı da sağlanabilir ki bugün bile bunun bazı örnekleri var. Eğer toprağı, enerjiyi, gıdayı ve suyu verimli bir şekilde kullanabilirsek bunca nüfusun hayatta kalma şansı var. Ancak bunda bir süreklilik olmalı ve insanlar buna uyum sağlamalıBütün bunların insanların yaşayabilmesi için... Ancak bu olası felaket durumunda ekosistemlerin kaybolacağı, suyun azalacağı, sıcaklıkların yükseleceği, biyoçeşitliliğin hemen hemen yok olma noktasına geleceği unutulmamalı. İnsanlar aslanların kaplanların soylarını korumasını unutmak zorunda kalacaklar, çünkü insanlar onlara göre yaşamak için çok daha fazla şeye ihtiyaç duyuyor ve çok daha çaresiz.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
![]() ![]()
| Tüm Yazarlar |
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
|
![]() |