
Dersim ovası görünür, boğazdan geçerken. İçimde ayrılık acısı, dumandan gözlerim yanar, sabah ayazında kömür zerreleri yüzümü yakar. Makinist düdük koluna asılır... Erzincan'a doğru uçarız. Acı çığlıklarla... Kendi gurbetime dalarım, buruk!.. Sivas düş gibi kalır geride.
Yazgımla baş başa!

Sınavı kazanıp
Okula girmeliyim
Başarısız eve dönemem…
Erzincan’ın orta yerinde
Öğrenci Yurdu,
Yataklar serilmiş yerlere.
Boş yataklardan birini seçerim.
Yurt, sınavların dışında
Öğrenci kantini olur hafta sonları.
Caddeye bakan avlusunda kanepeler,
Ortada bir havuz…
Caddenin karşı tarafında Ordu Evi.
Bir gün birkaç çocuk
Fırat’a yüzmeye gidiyoruz.
Beyaz donlarla,
Fırat’ta yüzülmez
Merzifon’daki
Çilingir gölü değil…
Sınavlar başlıyor,
Her gün bir dersten yazılı.
İki gün sonra
Nizamiye kapısında toplanıyoruz
İsmi okunan demir kapıdan içeri!
Kazanamayanlar dışarıda kalıyor
Ağlayan çocuklar var…
Sınavı kazananları
Müdüriyetin önünde topluyorlar
Okul Komutanı
kazananları kutluyor,
Hepimiz sevinçliyiz…
Benim ismim okunuyor,
Okul Komutanı,’’Sınavı kazandın, ama
Geldiğin yerde orta okul var,
Seni okula alamayız!’’ diyor,
Başımdan aşağı kaynar sular…
Hiç beklemediğim bir şey.
Çabuk topluyorum kendimi,
“Evet efendim orta okul var ama
Benim babam Alıcık nahiyesinde
Köy katibi, orta okula gidemem,’’
Demem kurtarıyor beni,
Okula giriyorum.
Bunu düşünüp söylediğim için
Seviniyorum, eve dönmeyeceğim…
Okula her alınanın şanslı olmadığını
Çok sonra anlayacaktık!..
Sevinç içinde eve mektup yolluyorum…
Okulda giyeceğimiz
Dahili elbise dediğimiz
Elbise, çamaşır, ayakkabı veriliyor.
Üstümüzdekileri bırakıyoruz.
Berbere yolluyorlar
Saçlar üç numara…
Gıcır gıcırız…
Dershaneler belli oluyor
Yabancı dil Fransızca ve Almanca
Ayrım ona göre…
Kahvaltı, öğle yemeği, akşam yemeği,
Disiplin alabildiğine, sert, sıkıcı.
Ders aralarında bilye oyunu, fındıklarla,
Sporcular için büyük bir alan
Futbol oynanıyor.
Harici elbiselerimiz lacivert
Şapkalarımızın teli gergin…
Cumartesi öğleden sonra,
Pazar günü kente gidiyoruz.
İkinci sınıf öğrencileri dahil
Bütün üstlerimize altı adım kala
Selam, birkaç adım geçinceye değin.
Fransızca hocamız
Dersleri aksatıyor,
Boş geçiyor…
Yine yok öğretmen
Gürültü ediyoruz…
Aniden kapı açılıyor,
Sınıf subayımız yüzbaşı,
Herkes yerine.
Sınıf çavuşu Dursun…
Benim odama git orada bir sopa var
Al gel!.. Diyor,
Korku içinde bekliyoruz.
Dursun sopayla geliyor,
Aç elini! Dursun elini uzatıyor
Yüzbaşı bütün gücü ile
Eline indiriyor sopayı,
Dursun eli kopmuş gibi…
Sırayla gidiyoruz önüne.
Avuçlar açılıyor…
Elim yere düştü sanıyorum…
Ertesi güne kadar sızlıyor
Askeri disiplinin ne demek olduğunu
Tanımaya başlıyoruz…
Dışarıya hoparlör bağlı
Haberleri dinliyoruz
Hitler Polonya’ya saldırmış…
Gelecek felaketin bilincinde değiliz…
Küçük dünyamızda yaşıyoruz.
Cumartesi akşamları kantinde
Azıcık neşelenmemize izin var
Bazı çocuklar taklit yapıp
Güldürüyorlar
En ünlü taklitçimiz
Miki Yaşar
Miki fare taklitleri yapıyor,
Yaşar bizim sınıfta…
Bazı akşam nöbetçi subay
Kantinde toplar
Kötü şeyleri yapmamamız için
Bizi uyarır, sigara içmeyin, der
Mastürbasyonun
Kötülüklerini anlatır
Ne demek bilmem
Soramam…
Öğretmenler çok sert…
Coğrafya dersinde,
Hepimiz heykelleriz.
Gözlerine bakarız
Eller sıranın üzerinde …
Nasıl uykum gelir!
Saffet Kurt
Acımasız…
Tarih öğretmeni üsteğmen
Neden sevdiremezler tarihi?
Askerlik dersi sıkıcı,
Sağa dön, sola dön
Selam ver…
Hiç bireyliğimiz yok
Her an her yer aranır.
Korku yerleştirilir beyinlerimize.
Kişiliklerin önemi yok
Robot eğitimi…
Abdullah’la arkadaşız
Almanca kısmında
Paydoslarda buluşuruz.
Pazar izinlerine birlikte çıkarız.
Tanıdığı bir binbaşının evine
Götürür beni
Kapıyı eşi açar
İçeri almaz elimize para tutuşturur,
Neden gittik anlayamam!..
Öğle saatinde okula dönüyorum
Bir üçüncü sınıf öğrencisi
Eldivenlerini verir
Bunları bizim sınıfa bırak!..
Çocuklar birbirimize alışıyoruz
Askerliğin sert disiplinine alışıyoruz.
Her ne kadar zor gelse de
Başka seçeneğim yok.
Üçüncü sınıfta Merzifon’dan
Tanıdıklarım çıkıyor
Uzun paydoslarda onlarla buluşup
Özlem gideriyoruz…
Yaşamımız bir düzene girdi
Eve yazıyorum, onlar da bana.
Havalar soğuyunca
Kaputlarımızı veriyorlar
Renkleri gri- mavi
Önde altışardan iki sıra
Sarı metal iri düğmeler…
Yaramazlık yapanlara
İzinsizlik cezası veriyorlar
Hafta sonları okuldan çıkamıyorlar.
Avrupa’da süren savaş
Umurumuzda değil
Neler olduğunu izlemiyoruz bile !
Yaşamımız tek düze…
Sık sık hastalanıyorum
Revire gidiyorum,
Doktor ateşime bakıyor 39
Revire yatırıyor
Aspirin veriyorlar
Günde üç beş kez atuşman!
Tendürdiyota batırılmış pamuk
Şişmiş bademciklerime sürülüyor
Çok tatsız bir şey…
Üç beş gün kalıyorum revirde
Ateşim düşünce taburcu ediliyorum.
Havalar biraz daha soğuyunca
Karlar düşmeye başlıyor.
Okulun damları ve yerler karlar içinde
Erzincan’ın dolaylarındaki dağlar
Bembeyaz, bir tanesi sararmış gibi görünüyor.
Akşam yemeklerimizi
Bir mütalaadan sonra veriyorlar
Yemekten sonra bir mütalaa daha var
Ondan sonra koğuşlara gidiyoruz.
Yataklara girmek en güzel saat!..
Yat borusu çalınana dek yatmaya hazırlık,
Nöbetçi subayı geliyor! lafıyla
Yataklara koşuyoruz.
Koğuş sobalarla ısıtılıyor…
Geceleri sırayla nöbet tutuyoruz.
Haftada bir kez
Okulun hamamına gidiyoruz…
Yıkanacak çamaşırlarımıza
Numaralarımızı yazıyoruz.
Her şey düzene girmiş gibi,
Arada bir sıralarımız,
Dolaplarımız aranıyor,
Yasaklar çok…
Samsundaki arkadaşım
Orhan’la mektuplaşıyoruz.
Seyrek te olsa evden mektup geliyor
Okunduktan sonra veriliyor,
Yazdığımız mektupları da
Zarfları kapatmadan veriyoruz.
Askeri kurallara uymaya çalışıyorum,
Derslere de çalıştıktan sonra
Sorunumuz yok.
Evden üç beş lira harçlık geliyor,
Hangi ihtiyaçlarından artırarak!
Onunla idare ediyorum…
Programlanmış robotlar gibiyiz,
Yavaş yavaş her şeye alışıyoruz…