A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

'Tarım ülkesi' Almanya

Kategori Kategori: Makale | Yorumlar 0 Yorum | 27 Eylül 2016 01:35:19

Bu yazı, küçük ve büyükbaş hayvanlarının bir zamanlar ihraç edilmekle kalmayıp, komşu ülkelere kaçakçılık konusu olduğu, şimdilerde ise kimi köylerinde tavuk kümesi bile kalmamış; hektarlarca ekilebilir arazisi boş duran, traktörleri kenarda paslanmış, ya da köylülerin ulaşım aracı haline dönüşmüş bir ülkenin yurttaşları için yazılmıştır.



Almanya bir tarım ülkesi mi? Evet! Ülke çapında çalışanların sadece yaklaşık %2’sini istihdam eden bir tarım ülkesi olur mu? Bir anlamda olur! Tüm topraklarının %48’i tarıma ayrılmışsa, bu da yaklaşık 16,7 milyon hektar ederse; bunun da 6,5 milyon hektarında tahıl, 2,5 milyon hektarında mısır, 1,3 milyon hektarında kanola yetiştiriliyorsa... Bu sayılar da yetmiyor mu? O zaman, tarım ürünleri ihracatında ABD ve Hollanda’dan sonra Fransa’yı bile geride bırakarak dünya üçüncüsü olan bir ülkeden bahsedildiğini not edelim.

İnsan sormadan edemiyor: “Almanya gibi, gereksinimi için tarım ürünleri ithal etmek zorunda olan bir ülke neden kendi ürünlerini ihraç etmek için çırpınır ki?”

Nedeni basit: Milyarlarca insanın beslenme kaynakları da ele geçirilecek. Böylece emperyalizmin dünya hakimiyetine bir payanda daha vurulacak! Başta gelen emperyalist ülkeler bu amaçla, kendilerine bağımlı kıldıkları ülkelerde tarım ve hayvancılığın belini kırmak için kendi merkezlerinde bu alanlarda da verimliliği alabildiğine yükseltiyor ve ürünlerini ihraç ediyorlar.

Emperyalizm 2. Dünya Savaşı’nın hemen ertesinde, 1948’de yürürlüğe giren Genel Gümrük ve Ticaret Anlaşması (GATT: General Agreement on Tariffs and Trade) ile bunun ilk önlemini almış bulunuyor. Bundan sonra da Dünya Ticaret Örgütü (WTO: World Trade Organization) kurulmuş. Amaç, bağımsız ülkelerin tarım ürünlerinde koruyucu önlemlerini, gümrük vergilerini, dahası, gümrük duvarlarını kaldırmak.

Dünyanın en gelişkin endüstri ülkeleri arasında başta gelen Almanya, tarımda üretimi ve ihracatı daha da geliştirmek için yıllar önce özel önlemler almaya başladı. Tarımın tekelleşmesini kapitalizmin doğal sürecine bırakmadılar. 1980’in başında küçük ve orta büyüklükte çiftlik sahiplerini devletten belli miktarda ikramiye alarak emekliye ayrılmak ve çiftliklerini kapatmak –politikacılar adına teşvik dedi ama- zorunda bıraktılar. Hayvancılıkta danaların “delirmesi”, kanatlıların “grip” olması da bu sürece özel katkılarını sundu. Ve... Böylece tarım ve hayvancılık, sıçramalı olarak dev birimlerde toplandı. Şu anda Almanya’da sadece Bavyera bölgesinde –biraz da coğrafi zorunlulukla- küçük ve orta büyüklükte çiftlikler belli bir oranda yaşamaya devam ediyor. İşgal edilen eski Demokratik Almanya toprakları zaten tarihsel olarak büyük toprak sahiplerinin, Junkerlerin bölgesiydi. Çoğunu “eski sahiplerine” iade ederek hemen o noktaya geri döndürdükleri o bölgede şimdi ülkenin en büyük, devasa tarım işletmeleri kurulu.

“Avrupa Birliği’nin tarımı destekleme politikasının çekirdek unsuru ’Doğrudan Ödemeler’dir. Tarımsal işletmeler bu araçla, üretimden bağımsız olarak yapılan ödemelerle desteklenir. Tarımdaki oldukça yüksek fiyat çalkalanmaları böylece yumuşatılır.” Tarım Üreticileri Birliği’nden gelen bu cümleleri okuyanlar, sakın ola ki, zavallı küçük çiftçi ve rençberlere yardım edildiği kanısına varmasınlar! Bütün destek bu alanı neredeyse tümüyle kaplamış olan tekellere!

2000 yılında Almanya’nın tarım ihracatı 28 milyar Avro iken, bu rakam 15 yıl içinde 65,4 milyar Avro’ya ulaştı. Almanya’nın geleneksel müşterileri olan ve son 30 yıldır aralarına Rusya’nın da katıldığı ABD ve Avrupa müktesebatına yenileri katılıyor. Başta Afrika ve Asya’daki az gelişmiş ülkelerin bu ticaretteki payı son yıllarda giderek hızlanarak yukarılara tırmanıyor.

Emperyalist ülkelerin ekonomik ve politik nüfuz altına aldığı az gelişmiş ülkelere ihraç ettiği her kilo buğdayın, her litre yağın, her konserve kutusunun –en başta Afrika’da- zaten büyük sorunlarla boğuşmak zorunda olan tarımı tamamen çökertmeye bir katkı olduğunu bilmek gerekiyor. Emperyalist yağmadan elde edilen ek kârlardan ve emperyalist merkezlerdeki halkların vergilerinden yararlanarak tekellere aktarılan destekle –bu sadece doğrudan ödemelerle sınırlı da değildir- oluşturulan fiyatlarla yoksul ülkelerdeki yerli üreticilerin asla rekabet şansı yoktur. Her yıl milyonlarca insanın açlıktan öldüğü bilinen Afrika ülkelerine yapılan gıda yardımları bile yerel tarım ve hayvancılığı hançerlemekte, küçük üreticinin idam ipini örmektedir.

Başta öne sürülen, Alman emperyalizminin dünya gıda kaynaklarını ele geçirmek üzere yola çıktığı iddiası açısından yukarıda verilen ihracat rakamları çok büyük önem taşımayabilir. Ne var ki, tarım ürünlerinin yanısıra kimya ve farma endüstrisinin, gen teknolojisinin, tarımsal ilaçlar, kimyasal gübre ve tohumlar ve hayvan yemleri ile de işin içinde olduğu bilinirse, gelecekteki felâketin hangi boyutlara ulaşabileceğini düşünmek mümkün olabilir.

Geçenlerde soL Haber Portalı'nda, merkezi Almanya’nın Leverkusen kentinde olan Bayer’in Monsanto’yu satın aldığı haberini okuduk. Bu anlaşmanın imzalandığı gün, dünya tarımı açısından bir “Kara Gün” olarak not edilmelidir. 2015 yılında toplam ciroları 23,1 milyar Dolar’ı bulan şirketlerin evliliğinden dünya çapında rakipsiz bir dev doğdu. Bu dev şimdi pestisitlerde dünya pazarının yaklaşık %25’ine, gen teknolojisine bağlı bostan tohumlarında %30’una, genetik bitkilerde de neredeyse %90’ına hükmediyor.

Bir süre önce iki birleşme daha olmuştu: Syngenta ile ChemChina (14,8 milyar Dolar), Dupont ile DOW (14,6 milyar Dolar). Bu sıralamada dördüncü konuma düşen BASF ise 5,8 milyar dolar ciroyla pek arkalardan geliyor. Ama... Bu dördünün tarım, hayvancılık ve bunlara bağlı gıda endüstrisindeki hakimiyetinin doğrudan ve dolaylı sonuçlarının boyutlarını rakamlarla ölçmek daha şimdiden olanaksız.

Dahası da var: Uluslarası tekeller, az gelişmiş ülkelerde uçsuz bucaksız araziler satın alarak, kendi programlarına uygun (örneğin, yağ üretimi amacıyla) tarım alanları ya da otlaklar açıyorlar. Dayattıkları tohumlarla kimi geleneksel ürünleri tamamen ortadan kaldırıyorlar. Böylece yoksullar açlıkla karşı karşıya kalırken, o bölgelerde oluşan mono-kültürle doğa da çölleştiriliyor.

Uluslarası tekellerin dünya çapındaki bu saldırısında, gizli kapaklı ve dolaylı olarak ele geçirilen ve yaşamsal önemi olan bir şey daha var: Su! Tekellerin tatlı su kaynakların da teker teker tapu altına aldığını ekleyelim. Bu iş, kısmen satın alınan ya da uzun süre için kiralanan araziler yoluyla oluyor. Araziye sahip olan oradaki suyun da sahibidir. İstediğince üretimde kullanıyor. Böylece dolaylı yoldan o ülkenin yağmalanan suyunu da ihraç etmiş oluyor. Örneğin, bir hesaba göre, Almanya ithal ettiği gıda maddeleri üzerinden kişi başına 1500 litre su da ithal etmiş oluyor. İçme suyu kaynaklarının doğrudan satın alınması da işin bir başka yanı. Bu alanda da dünya pazarını eline geçirmiş olan uluslararası tekeller, en başta Nestle, Danone, Coca Cola ve Pepsi önde gidiyor. Ve bu gidişle, bazı tahminlere göre 2030 yılında dünya çapında insanların yarısı suya ulaşamayacak duruma düşecek.

Böylece, korkutucu bilim-kurgu filimlerine taş çıkaracak bir gelecek manzarası ortaya çıkıyor: Yaşamın olmazsa olmazı su ve gıda kaynaklarının uluslarası tekellerin kontrolü altına düştüğü, kimi bölgelerin tamamen çölleştiği, milyarlarca insanın açlıkla tehdit edilerek köleleştirildiği bir dünya hazırlanıyor. Bu hayal değil, hızla yaklaştığı şimdiden görülebilen somut bir gelecektir.

Emperyalizmin ve onu yaratan kapitalizmin insanlığa ne getirdiğini gördük, görüyoruz: Sömürü, baskı, savaşlar, ölüm ve yıkım! İnsanlık bunlara karşı mücadeleyi bir an önce yükseltmez, bu düzene son vererek sosyalist devrimini gerçekleştiremezse, yarınlar çok daha karanlık olacak.  

Cemil Fuat Hendek | sol.org.tr

Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: 1 / 1 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar


Henüz Yorum Yazılmamış

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







Papa Françesko yaşamını yitirdi.
Yunanistan Türk yatırımcıların adalara ilgisinden endişeli
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi'den Avrupa'ya İmamoğlu ile dayanışma çağrısı
Yüzlerce öğrenciden ABD'yi terk etmeleri istendi.
Avrupa'da İmamoğlu çıkmazı: Çıkarlar mı değerler mi?

Gazze'de gıda stokları tükendi: Açlık krizi derinleşiyor
Suriye nasıl kutsallaştırıldı? Suriyeliler umutlu olabilir mi?
Penguen ve foklara da vergi uygulaması…
Trump'ın politikaları ABD'nin 50 eyaletinde protesto ediliyor.
Dünyadaki boykotlar: Kim neyi hedef aldı?

Trump: Çin'den ithal edilen mallara uygulanan gümrük vergisi oranı % 125'e çıkarılacak
Trump yeni gümrük vergisi tarifelerini açıkladı.
Avrupa’nın en az et yiyen ülkesi Türkiye: Fiyatlar 5 yılda % 1230 arttı!
Türkiye'de ekonomi bir kez daha belirsizlik döneminde
ABD-Çin hattında ticaret savaşı: “Soğuk Savaş’tan beri görülmemiş bir rekabet”

Türkiye'de Covid-19 salgını yaşam süresini azalttı.
Uzmanlar uyardı: "Uzun yaşayanlardan tavsiye almayın"
Fahri Kiamil
İki annenin başlattığı akıllı telefon karşıtı hareket çığ gibi büyüdü
Afganistan'da onlarca arkeolojik alan buldozerle yıkılarak yağmaya açıldı.

Jak İhmalyan sergisi İstanbul'da
MADELEİNE RİFFAUD, 1924-2024
KOLLEKTİF OYNAMALI KAZANMAK İÇİN
Oxford Sözlüğü yılın kelimesini seçti: Beyin çürümesi
"İNEK BAYRAMI" ekitap

Yapay Zeka Felsefesi
Tutunarak kalmak mı? Bulanmadan donmadan akmak mı?
Tokyo’dan Hasanlar’a, Kudüs’te bir mahkemeden bizim buralara…
“KADERİMİZ DIŞARDAN YAZILAMAZ - DIŞARI KADERİ BELİRLEYEMEZ…”
Niyetime İlham

Dünyanın hareket halindeki en eski buzdağlarından biri yaban hayatı cenneti ile çarpışabilir
Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.
Su üzerindeki iklim değişikliği baskısı Türkiye'yi su fakiri olmaya sürüklüyor.

Telefonlar depremi 30 saniye önce bildirdi…
Çin'den gövde gösterisi: Yarı maratonda robotlar insanlarla yarıştı…
Çin'in 10 yıllık yüksek teknoloji planı nasıl işledi?
Devrimsel Bir Teknoloji: Kaykay Şasi
Türkiye, kişisel verileri en çok sızdırılan 19.ülke

NASA'nın en kuvvetli teleskobu, evrendeki beklenmedik gelişmeyi ortaya koydu.
İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.
Antik Mısır'daki popüler masa oyununun şaşırtıcı kökenleri ortaya çıktı.
At binmenin kökenine dair ezber bozuldu.

"Türkiye'de gazeteciler baskı ve yıldırma ile karşı karşıya"
Uluslararası Şeffaflık Örgütü tarafından 2024 yılı yolsuzluk algı endeksi açıklandı!
Türkiye OECD’de gelir eşitsizliğinin en yüksek olduğu 4. ülke
2023 yılında Türkye’de çocukların cinsel istismarı hakkında 40.000'den fazla dosya açıldı.
Çalışanların geliri son 20 yılda azaldı.

Kakao Endüstrisinde Çocuk İşçiliği: Tadı Kadar Tatlı Değil
Dan O’Dowd, Tesla’nın Zehirli Kültürü, Başarısız Abartı ve BYD’nin Yükselişi Üzerine
ANALAR(IMIZ) SİZLER ÇOK YAŞAYIN
Amerika dış yardım yumuşak gücünden vazgeçiyor mu?
Zelenski: Kolezyum Politikasının Kurbanı

KURBANIM BUGÜN
KAZ DAĞI
GÜNÜN HABERİ
NE İSEN O
KILAVUZ KARGA

Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git