![]() |
|
![]() |
|
![]() |
![]() |
![]() |
|
Çatlı Yasası
![]() Tasarı yasalaşırsa Fidan için geçerli olup olmayacağı yeni bir tartışma başlatmışken, yasalaşması halinde mahkemenin geri adım atmayarak Danıştay’a yasa değişikliğinin iptali için başvurabileceği konuşuluyor. Tüm bu hukuki ve siyasi krizi, eski başsavcı CHP Denizli Milletvekili İlhan Cihaner ile konuştuk. ![]() Genel bir yaklaşım hatası var. Bu yaşananlara bir sistem sorunu değil de yasalardan kaynaklanan bir sorunmuş gibi ele alınarak palyatif bir çözüm aranması yanlış. Sorun, Özel yetkili yargı düzeninden ceza hukukunun evrensel ilkelerinden baştan beri ihlaline ses çıkarılmaması nedeniyle özel yetkili yargı düzeninin adeta hukuk tanımayan bir frankeştayn’a dönüşmesi sorunudur. Sadece yasalarla bu durum düzeltilemez. Erzincan’da cemaati rapor ettiği için tutuklanan MİT mensuplarına niye kimse ses çıkarmadı? Ama süreç ‘biz demiştik’ süreci değil o yüzden çözümü söyleyeyim: Artık düşman ceza hukukunu bir yargı pratiği haline getiren özel yetkili yargı düzeninden artık Türkiye’nin kurtulması gerekir. CMK 250-251-252 ve TMK’nin adil yargılamayı ve CMK’deki diğer ihlal edilen maddeleri temizlemeden bu iş temizlenmez ama AKP bu yaklaşımdan çok uzak. Ancak kendisini ilgilendiren bir kriz çıktığında yanlış biçimde sanki yasada sorun varmışçasına yasa değişikliğine gidiyor. - Peki AKP’nin getirmek istediği tasarının hukuki niteliği nedir? Örneğin MİT mensuplarına kalkan getirmesi eşitlik ilkesiyle bağdaşıyor mu? Düzenleme, yasa tekniğinin ve ceza hukukunun bir çok kuralına aykırı. Ve sorunu çözmeyecek hatta daha çözümsüz kılacak. Öncelikle kişiye özel bir yasa niteliğinde. Eşitlik ilkesine aykırı. Yasalar sadece metinlerden ibaret değildir, hangi koşullarda çıkarıldıkları da yorumlama aşamasında önemlidir. Herkes biliyor ki bu Hakan Fidan ile ilgili çıkarılıyor. Ama herkes de şunu bilmeli ceza muhakemesine ilişkin hükümler, ‘derhal uygulanırlık ilkesi’ gereği önceden başlamış hukuki prosedürleri başa döndürmez. Yani maddi ceza hükümleri gibi geçmişe uygulanmaz. Öncesinde yapılan işlemleri geçersiz hale getirmez. - Ama tasarının Fidan için de geçerli olabilmesi için hükümetin tasarıya ‘emredici bir hüküm’ ekleyebileceği konuşuluyor? Hayır öyle bir şey olamaz. Zaten o da olursa bizim sürekli söylediğimiz Türkiye’deki hukuk sisteminin ucubeleştiği teşhisimizin çok keskin bir ispatı çıkar ki var olan hukuk düzeni bile ortadan kalkar. Ceza hukuku tekniği açısından oraya koyacağınız böyle bir madde işin içinden çıkılmayacak çok büyük sorunları beraberinde getirir. Usul açısından vahim bir ihlal olur. Ayrıca o zaman tüm süreç mi geriye gidecek? Erzincan’daki Mitçiler için yeniden izin mi isteyecekler? Öte yandan zaten yasada bir sorun yok ki. Özel hüküm olduğu için zaten izin prosedürünün işlemesi gerekirdi. - Peki tasarıda sizin gözlemlediğiniz sorunlar nedir? Bu yasa değişikliğinin çok sorunu var. 1: MİT mensuplarını kapsıyor, 2: Başbakan tarafından özel görevlendirilmiş insanları kapsıyor. Başbakan tarafından özel görevlendirilen teriminin yer alması, bu değişikliğin sadece MİT mensuplarını kapsadığını düşündürse de zaten ilk cümlede MİT mensupları diye açıkça söylenmiş. Yani demek ki 2. Hüküm diğer tüm görevlileri kapsıyor. Bu hukukun kökünden iflası anlamına geliyor çünkü Başbakan’ın istediği kişiye dokunulmazlık vermesi gibi bir şey. Başbakan tarafından özel görevlendirme diye bir olgu bizim hukukumuzda yok. İdaremize göre kaynağını anayasadan almayan hiçbir yetki ve görev kullanılamaz. - Böyle bir hukuki dokunulmazlık, derin olayların sorgulanamaması anlamına da gelmiyor mu? Tabii ki. Siz herhangi bir kişiyi herhangi bir suçtan yargılamaya çalıştığınızda Başbakan “Bunu ben görevlendirdim” dediğinde bu iş bitmiştir. Bu aslında Abdullah Çatlı yasasıdır. Buna gladyoyu koruma yasası diyebiliriz. Diyelim ki “Sen git şuraya bomba at, falancayı infaz et” dediniz ve bu açığa çıktı. Demokratik her ülkede bunun hesabı sorulurken, biz de Başbakan’ın “Ben görevlendirdim” demesi yargılamayı durduracak. Örneğin Başbakan “Git Suriye sınırında birilerini öldür, provokasyon çıkar bunu da Esad yapmış gibi göster” dedi, bu açığa çıksa bile biz bunu soruşturamayacağız.Ve bunu getirmek istedikleri ‘devlet sırrı’ yasasıyla birlikte değerlendirdiğimizde; söz konusu açığa çıkan olaya bir de buna devlet sırrı adı koyulacak ve buna da çete devletine dönüşme yasası denir. Olağanüstü tehlikeli bir durum. - Zaten talimatları uygularken bir suç işleyen kişinin yargılanması için o talimatları veren kişiden izin istemek mantıksız değil mi? Mantıkla da, hukukla da bağdaşmaz ve Başbakan’a bu yetki verilirse bunu çok kötü kullanacağı da yakın geçmişimizle ortada. Belki artık tetikçiler yargılanamayacak. Zaten yargılanmıyordu ama bunu hukuki bir kalkan da getirilmiş olacak. Bakın MİT müsteşarı Başbakan’a bağlı ve ona hesap veriyor. Bu demektir ki bir iddia gündeme geldiği zaman asıl muhatap o talimatı veren kişidir. Hem hukuken hem siyaseten. Ama şimdi siz asıl sorumluya soruşturma izni vermeme yetkisi veriyorsunuz yani aslında kendisine kendisini koruyan bir hak tanıyorsunuz. Onun için bu yetki en azından başka makama bırakılabilirdi mesela Cumhurbaşkanlığı, Danıştay’ın bir dairesi ki batı ülkelerinde böyledir. - Peki hukuki boyutundan çıkıp mevcut duruma gelirsek; ortadaki tablonun Emniyet ve yargıda güçlenen Gülen ile MİT’teki iktidarını bırakmak istemeyen Erdoğan arasındaki bir çekişme olduğu söyleniyor. Sizce? Bu aslında Türkiye için büyük bir fırsat. Yıllardan beridir biz gölge boksu yapıyoruz. Olan biten her şey cemaate atfediliyor. Her komplo, her hukuksuzluk cemaatten biliniyor oysa demokratik ülkelerde birinci sorumlu iktidardır. Bu anlayışın şöyle bir sıkıntısı var: iktidar muktedir olduğu halde sorgulanamaz hale geliyor. 10 yıldır her şey siyasi sorumluluğu olmayan ve açıkta da olmayan bir cemaate atfediliyor. Bu fırsat olabilir çünkü cemaat mensupları, cemaate gönül vermiş insanlar bunu cemaatin legalize olması için bir fırsata çevirebilir. Ne deniyor cemaat emniyet ve yargıda, AKP MİT’te güçlü, biz bunu sorgulamalıyız, bunu kanıksayıp ortadaki kavgayı doğal görmemeliyiz. Cemaat kim? Yakalama emrini çıkaran savcılar mı? O zaman o mekanizmayı ortaya çıkarmalıyız. Ya da bunun böyle olmadığını cemaat ispat etmeli. Asıl görev onlara düşüyor, ortaya çıkıp böyle bir kombinasyonun, görevlendirmenin olmadığını söylemeleri gerekiyor. Bunun inandırıcı bir şekilde ortaya çıkarılması gerekiyor. Asıl yargı kapsamlı bir soruşturma başlatıp gerçekten böyle bir kadrolaşma var mıdır diye araştırmalı. Yada kapsamlı bir Meclis araştırılması yapılmalı. Yoksa bu sanırım Türkiye’de herkesin hoşuna gidecek bir şeydir. Bu çağrıyı buradan cemaate tarihi bir çağrı olarak yapıyorum. Kimlikleriyle ortaya çıksınlar yaptıkları suç değilse zaten ortada bir sorun yok. Bu gündemimizden derhal çıkmalı. Türkiye'nin bu tartışmadan kurtulması, bu hayaletin de Türkiye'den çıkması gerekir. Emniyette, yargıda böyle bir yönlendirme varsa bunun hukukta yeri yoktur. Zaten MİT’in kendi yönetmeliği sorunlu Aslında yasa Mit mensupları tanımında da sıkıntı var ve o da çok tehlikeli. MİT mensubu dediğimiz olgu, MİT yasasında tanımlanmış. Orada bir kadrolular var, bir de sözleşmeliler var. Ama oradaki “yasa ve yönetmeliklerle görevlendirilmiş diğer görevliler” tanımı çok belirsiz. Muhbirler olabilir mesela. Ayrıca MİT yönetmelikleri zaten gizli, yayınlanmıyor. Yani siz kimin ne şekilde, ne için görevlendirildiğini kimse bilmiyor. Bu çok tehlikeli bir durumdu zaten bir de üstüne bu yapmak istedikleri son değişiklik bunu daha da tehlikeli hale getirecek. Yani sömürge hukukunun yaygın olduğu devletlerdeki gibi bir madde çıkarılmak isteniyor.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
![]() ![]()
| Tüm Yazarlar |
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
|
![]() |