A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri Ekitap Radyo

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

Benim Adım İşsiz

Kategori Kategori: Yaşam | Yorumlar 3 Yorum | Yazar Yazan: Tayfun Şahin | 16 Mayıs 2009 06:43:19

Aslında çok kötü değilim. Bakmayın siz suratımın asık, gözlerimin kederli olduğuna. Hatta bayağı iyi sayılırım diğer arkadaşlarla karşılaştırılınca. Mesela Ali Abi var, mahalleden, 4 yıldır işsiz o. Geçen gün kahvede gördüm, sanki her yıl daha çok yaşlanıyor gibi... Henüz 30'unda değil ama çok yaşlı görünüyor bana.

Bilmiyorum…

Belki de çok sigara içtiği için ya da ben onu hep kahvede yaşlı adamlarla gördüğümden öyle düşünüyorum.

Sonra Sabire Teyzenin kızı var Ayça. (Laf aramızda Ortaokuldayken âşıktım ona) O da işsiz ama geçen sene bana “Artık iş aramıyorum. Diplomalı ev kızı oldum! Koca bekliyorum.” dediğinden beri yolda görünce kaldırım değiştiriyorum. Konuşmak istemiyorum onunla. Suçlu hissediyorum kendimi o koca gözleriyle bana bakınca. Bilmiyorum işte.

Tamam! Mesela, Kasap Salih Amcanın oğlu var Rıdvan Abi. Gıda Mühendisi ama babasının yanında, tıpkı çocukluk yıllarında olduğu gibi, çıraklık yapıyor. Oysa hatırlıyorum, Salih Amca bütün mahalleye mangal yakmıştı Rıdvan Abi üniversiteyi kazanınca. “Ailemizin ilk üniversiteli üyesi!” demişti rakı kadehini kaldırırken, sevinç içinde ve büyük bir gururla. Akşam eve dönünce annem, ancak annelerin yapabileceği kadar anaç bir bakışla, “Benim oğlum da çok çalışıp üniversiteye gidecek.” demişti de benim yüreğim burkulmuştu üniversiteyi kazanamazsam annem üzülür diye. Ama galiba o gün karar vermiştim çok çalışmaya.
 
Hiç unutmuyorum, üniversiteyi kazandığım gün babam erkenden eve gelip, kocaman sarılmıştı bana ve annemin tam gözlerinin içine bakarak, “Emeklerimiz boşa gitmedi, değil mi?” diye sormuştu. Galiba gözleri nemliydi ikisinin de. O gün çok gururlandığımı hissetmiştim ama bugünkü üzüntümün sebebi de belki o cümle. Şimdi de aynı şeyi düşünüyor mu acaba babam ve annem onaylıyor mu başıyla onu ‘Emeklerinin boşa gitmediği’ konusunda?

Aslında babamla aram çok iyidir benim. Ama son dönemlerde para isteyemiyorum artık. Bilmiyorum neden? Anneme söylüyorum param bitince ve o alıyor babamdan parayı benim adıma. Sanki böylesi daha kolay gibi geliyor bana. Zaten hep annemdir arada kalan. Sık sık kavga ediyorum, bağırıyorum anneme. Biliyorum o hep benim için üzülüyor ama kontrol edemiyorum duygularımı bazen. Saçma sapan gerekçelerle bağırıp, çağırıyorum ve vurup kapıyı sokağa atıyorum kendimi. Hemen her gün Taksim’e gidiyorum. İstiklal’in bir başından öbür başına dolaşıp duruyorum saatlerce. Kendimi iyi hissediyorum orada. Kalabalıklarda kaybolmayı seviyorum. Kimsenin benim farkımda olmadığını hissetmek rahatlatıyor beni. Benim gibi amaçsızca gezen binlerce genci görünce sanki anlıyoruz birbirimizi konuşmasak da.

Ama bazen, tesadüf işte, üniversiteden arkadaşlarla karşılaşıyorum yolda. Sırf onlarla karşılaşmamak için aksam saatlerinde değil gündüz saatlerinde gidiyorum Taksim’e ama ne yapalım karşılaşıyorum işte. Yapmacık bir gülümseme takıyorum yüzüme, kendim bile inanmasam da güldüğüme. Hoşbeş çabuk bitiyor ve yine o iğrenç soru çıkıyor karşıma; “Ne yaptın? İş bulabildin mi?” O zaman kalbimin, değirmen taşlarının arasındaymış gibi, ezildiğini hissediyorum. Bir yumruk gelip yerleşiyor boğazıma. Avazım çıktığı kadar bağırmak, ağlamak geliyor içimden, koşmak, kaçmak, her önüme gelen şeyi yıkmak gerektiğini söylüyor bir ses bana ama tam aksine, hiç önemsemiyormuşum gibi, “Bakıyoruz işte. Bir iki yerden haber bekliyorum. Olacak gibi!” diyorum ve bir bahane uydurup kaçıyorum yanlarından eski arkadaşların.

Herkes ‘çok alıngan’ olduğumu söylüyor son dönemlerde. Bilmiyorum gerçekten öyle mi! Ama bazen insanların benimle dalga geçtiğini, bana ‘kıs kıs’ güldüklerini hissediyorum. O zamanlar içimde tarifsiz bir öfke birikiyor. Yaşadığım her an zehir oluyor bana. Dişlerimi sıkıyorum ölesiye, duvarları yumrukluyorum ve itiraf ediyorum, ağlıyorum gizli gizli. Yine de ruhumdaki fırtına dinmiyor.

Aslında çok kötü değilim. Bakmayın siz suratımın asık, gözlerimin kederli olduğuna. Hatta bayağı iyi sayılırım diğer arkadaşlarla karşılaştırılınca. Fırat var mesela, benimle aynı dönemden. Onun durumu en kötüsü. Okuldayken bir kız arkadaşı vardı, Ece. Hepimiz evleneceklerini düşünürdük mezun olunca. Ayrıldılar! “Sebebi yok!” demişti Fırat. Ama çok içtiğimiz bir gece ağlayarak “Ben onu kendi çaresizliğime ortak edemezdim!” dedi. Hala çok sevdiği belliydi Ece’yi. Şimdi hem işsiz hem eşsiz olarak yaşamak zorunda…

Sultan Teyzenin oğlu Aydın, rahmetli oldu. Yeni evliydi ve küçük kızı Dilara’yı her pazar sabahı parkta sallanmaya getirirdi. Anlamıştım aslında kötü bir şeyler olduğunu ama sormamıştım kimseye. Sonra öğrendim acı haberi. Meğer o çok sevdiği işinden atılınca, bunalıma girmiş. Borçlar, alacaklar derken çıkamamış işin içinden. Elinde Dilara’nın saç bandı varmış bulduklarında.

Yok yok! Vallahi iyiyim. Aslında o kadar çok işsiz var ki etrafımda ben kendi derdimi anlatmaya bile utanıyorum. Hepsinin derdini, hepsinin çaresizliğini ben de hissediyorum içimde.

Bakın minibüse binip eve dönüyorum şimdi. Öndeki tekli koltuk da boş şansıma… Şoför amca bayağı yaşlı, eski tüfeklerden. Ben sağa sola bakarken bir kaset koyuyor teybe. Galiba eski bir İbo şarkısı. Burun kıvırıp dönmek istiyorum ama sözler beynime işliyor. “ Ne yapalım demekle olmuyor dostum. Artık çaresini bulmamız gerek!” Sözler beynimin her kıvrımında ayrı bir iz bırakıp yoluna devam ederken yenilerini duyuyorum “ Bitsin artık acımız. Bitsin artık yasımız. Bambaşka yarınlar kurmamız gerek!” Ruhum allak bullak olmuş şekilde iniyorum minibüsten. ‘Bambaşka yarınlar!’ diyorum kendi kendime ve duvardaki bir afişe takılıyor gözüm “ Zincirlerimizden başka kaybedeceğimiz bir şey yok!” diyor sol eli havada güçlü bir işçi. Ayaklarım mı bedenimi sürüklüyor yoksa yerin bir kaç santim üzerinde süzülüyor muyum fark edemiyorum. Daha bir kaç metre ilerlemişken bu sefer yolu boydan boya kesen bir bez afişten bana doğru bakan bir çift, derin mavi gözle karşılaşıyorum. “Cumhuriyet kimsesizlerin kimsesidir.” diyor bana. Şaşkınlığım heyecana, mutluluğa dönüşüyor hızla.
   
Görebiliyor musunuz siz de? Sanki hayat bana çağrı yapıyor ‘mücadeleye’ başlamam konusunda. Benim gibi milyonların biraraya gelip ‘hesap soracağı’ bir düşsel gün düşüyor yüreğime. Ve inanıyorum artık ‘bambaşka yarınlar’ mümkün! Biraraya gelince ‘kimsesizleştirilmiş’ benim gibilerle, kırınca sahip olduğumuz zincirleri ‘dayanışmanın’ yardımıyla; insanın insanca yaşayacağı ‘bambaşka yarınlar’ mümkün!



Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: 10 / 6 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar

ibrahim { 29 Mayıs 2009 05:22:46 }
:) walla tek solukta okudum iyi gidioduk cabuk bitti
phoenix { 22 Mayıs 2009 09:32:34 }
Çok güzel bir yazı olmuş Tayfun abi...Bende bu sıkıntıları 8,9 aydır yaşıyorum hemen hemen benzer duygular.en son özelleşen ir yerde çalışıyordum özelleşir özelleşmez ilk defettikleri adamlardandım.Neden mi dik durmaktı sorun.Bu dik duruşun en güzel simgesi alkoldü...Sakın bana ne alak demesinin birileri mahalle baskısının kralını gördüm ama aç kalsamda bir şekilde onların ne yapacağını umursamayacağımı anlatmam gerekliydi.bu memlekette ya akp li ya cemaatçi ya da tarikatçi mi olmak zorundayım.ben uzaydan falan mı gelmiştim diye çok düşündüm.yaptığımda sadece ve sadece devletimin reesmi ideolojisini savunmaktı,bağımsızlığı savunmaktı.öyle değilmiş demekki...şimdi pişman mısınderseniz? hayır şimdi olsa aynılarını yapardım.çünkü niyetim yok bu heriflere bu ülkeyi bırakmayı.belki birçok arkadaşım bana enayi bile demiştir o kadar para varken neden çeneni tutmuyor musun diye?sizlerinde bunu yapması gerekir her yerde dediğimde kıs kıs gülerler ama gün gelir yine onlar atatürkçü olur yine onlar ılımlı islamcı olur...en çok da bu dönek tayfaya kızgınlığım....
Hülya Eroğlu { 20 Mayıs 2009 11:33:33 }
Süper bir yazı...
Tebrikler..
Diğer Sayfalar: 1.

 

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







Barınma Krizi Değil, Sınıf Savaşı, Türkiye’de Konut, Kira ve Kentsel Dönüşüm Üzerinden Yürütülen Sessiz Tasfiye
Karadeniz Alarm Veriyor, İHA Olayları, Tanker Patlamaları ve Sessizce Derinleşen Bir Güvenlik Krizi
Kahramanmaraş’ta Polis Tatbikatı ve Toplumsal Çatışmanın Anatomisi
Coca-Cola’nın “Pair Bottle” Deneyi Kapitalizmin İnsan İlişkilerine Müdahalesi
Türkiye’de Bahis Depremi, Peki Diğer Spor Dalları Gerçekten Güvende mi?

Narva’da Sessiz İhlal, Rus Sınır Muhafızları Estonya Toprağında, Dünya Yine Seyirci
Avustralya'dan Bondi Plajı saldırısı sonrası silah yasalarını sertleştirme hamlesi
Trump 2.0'ın Gölgesinde Diplomasi
Sadece İsimde Ateşkes: Gazze'nin Uzun Süren Araf Dönemi
Çin Japonya'yı Test Ediyor ve Amerikan Kararlılığının Sınırları…

Türkiye’de konkordato alarmı: 2025’te başvurular tarihi zirveye gidiyor
Dijital Yuan Etki Aracı Olarak: Güneydoğu Asya'nın Para Egemenliği ve Stratejik Özerkliği
ABD-Avustralya Kritik Mineraller Anlaşması Pasifik Tedarik Zincirlerinin Geleceğini Nasıl Yeniden Şekillendiriyor?
Kalkınma Hakkında Yanlış Bildiğiniz Şaşırtıcı Gerçek
Avustralya - Çin İlişkileri: Avustralya'da Kavga

Avrupa’da en fazla Türk’ün yaşadığı ülkeler hangileri?
"En ciddiyetsiz nesil": Z kuşağı neden kasten gülünç olmayı seçiyor?
Güney Karolina'nın Unutulmuş Osmanlıları: Sumter Türklerinin Şaşırtıcı Gerçeği
Köpek ve insanların bazı duyguları aynı genetik kökene sahip
Motokuryelerin Sessiz Çığlığı: Sokağın Gölgesinden Yükselen Sınıf Mücadelesi

Osmanlı İmparatorluğu'nda Kahvehaneler: Bir Sosyo-Politik Etki
Osman Hamdi Bey’i bilmeyen varsa bile herhalde Kaplumbağa Terbiyecisi’ni bilmeyen yoktur ya “Mihrap” tablosu...
JAK İHMALYAN'DAN: “RESİM ANLAYIŞIM”
Jak İhmalyan sergisi İstanbul'da
MADELEİNE RİFFAUD, 1924-2024

Einstein'ın hayran kaldığı filozof: Spinoza'nın aklınızı başınızdan alacak radikal fikri
Adalet Kavramına Filozofların Gözünden Bir Yolculuk
KE.KE.ME. (KKM)
Yapay Zeka Felsefesi
Tutunarak kalmak mı? Bulanmadan donmadan akmak mı?

Yeryüzünü fırına çeviren atmosfer olayı: Isı kubbesi
Dünyanın hareket halindeki en eski buzdağlarından biri yaban hayatı cenneti ile çarpışabilir
Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.

Avustralyalı teorik fizikçiler: 'Paradoks olmadan zaman yolculuğu yapmak mümkün'
Axiom Raporu: Siber Güvenlik ve Çin-ABD İlişkilerine Etkisi
WhoFi: Wi-Fi sinyaliyle kimlik tespiti dönemi başlıyor.
500 yıllık Da Vinci çizimi sessiz drone teknolojisine ilham verdi.
Çin, HDMI ve DisplayPort alternatifini piyasaya sürdü.

Bilim insanları beynin beş farklı yaşam evresinden geçtiğini açıkladı: Kritik dönüm noktaları 9, 32, 66 ve 83 yaş…
Amerika kıtasında 'olmaması gereken' yeni bir insan türü keşfedildi: Checua nedir? Türkler ile bağlantıları var mı?
NASA'nın en kuvvetli teleskobu, evrendeki beklenmedik gelişmeyi ortaya koydu.
İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.

Türkiye’de üniversite mezunlarının geliri Avrupa’nın en düşük seviyesinde…
Gerçek işsizlik yüzde 29,6!
Türkiye’de tek kişilik
UNICEF raporunda Türkiye'deki çocuklar son sıralarda
AP'den Türkiye'ye sert mesaj: Kriterler müzakere edilemez

Hasidut ve Marxizm, Kutsalın Diyalektiği
Uzayda Yeni Sömürü Alanı: Yörüngesel Yakıt İstasyonları, Uzay Ekonomisi ve Türkiye’nin Küresel Uzay Kapitalizmine Eklemlenmesi
Yıldızlara Bakanlar ve Adaleti Seçenler: Sâbiî Kozmolojiye Karşı Yahudi Etik Devrimi
Mişka Yaponçik Yahudi Mafya Babası
Tankların dili, halkların sessizliği… Tarihi toprak yalanı ve savaşın meşrulaştırılması

UTANMA
Boydan Kısa
TEZKERE
Hangisi Yaşken Eğilir
Büyük Konuşmak

Paranın, Lidya Sikkesinden Dijital Cüzdanlara Uzanan 5000 Yıllık Hikayesi
Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git