A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

La Bastille : Efsane ve Gerçek

Kategori Kategori: Yaşam | Yorumlar 1 Yorum | Yazar Yazan: M. Şehmus Güzel | 15 Ocak 2011 01:17:41

Kötü şöhret sahibidir La Bastille. Bir kaleydi. Tarih içinde hapishaneye dönüştürülen bir kale. Başa bela bir hapishane. Bir zindan. Binbir işkencenin yapıldığı pespaye bir mekandı. Seine Nehri kıyısına kurulu olması da bir tesadüf değildi. İşkencede öldürülenlerin cesetlerinin karanlıklarda Seine'in karanlık, pis ve berbat sularında yitirilmesi içindi. Rezillik ! Pes !

14 Temmuz 1789’da « baldırı çıplakların » ve bilhassa Bastille’in hemen yanı başındaki Saint-Antoine’ın esnaf ve emekçi takımının hücum edip zindanı yıkması, T büyük harfle Tarih’te en önemli özgürlük eylemi olarak simgeleşmiştir. Nitekim yıkılan zindanın yerine Özgürlük Anıtı kurulmuştur.  Ve bu Anıt şimdi kollarını gökyüzüne ve güneşe açmıştır. Hani tutmasan uçtu uçacak. Güneşi  fethetmeye koşacak. « Akın var  çocuklar akın... »

Bu eylem aynı zamanda Büyük Fransız Devrimi’nin başlama vuruşu olarak ta Tarih’e geçmiştir. Laf aramızda zindanı basan ihtilalcilerin amacı aslında ateşli silah ve baruttu. Evet çünkü ihtilal yola çıkıyordu, silahsız ihtilal nâ–mümkündü ve ihtilalcilere o nedenle silah ve barut lazımdı tezelden. Evet ihtilalcilerin ateşli silahlara ve onları tıkır tıkır çalıştırabilmek için baruta ihtiyaçları vardı ve onu orada bulabileceklerini sanıyorlardı...

İhtilalciler zindana girdiklerinde sadece yedi mahkumla karşılaştılar : Dört kalpazan, iki zır deli, bir de cani adıyla sanıyla Solanges kontu... Hepsi bu kadar.

Orada en iyi yapıtlarını kaleme alan, « yazar olan » Marquis de Sade birkaç gün önce Charenton Akıl Hastanesi’ne nakledilmişti... O ancak 2 Nisan 1790’da özgürlüğüne kavuşacaktır... Marquis de Sade’ın naklinin nedeni 1 Temmuz 1789’da kapatıldığı « Özgürlük Kulesi »ndeki hücresinin penceresini açıp « Bizi boğazlıyorlar, bizi öldürüyorlar, kurtarın bizi ! » diye bar bar bağırmasıydı, bütün mahalleyi ayaklandırmasıydı... O günkü Bastille Müdürü (« gouverneur ») Marquis de Launey’in yazdığına göre, bağırıp çağırmasını bütün geçenler, bütün « komşular » duymuştu ve onu artık orada tutmak mümkün değildi...

Evet kötü  şöhret sahibidir La Bastille. O kadar ki bu sözcükten embastiller fiili, yani Bastille zindanına hapsetmek fiili türetilmiştir. Bu da zaman içinde anlamının genişletilmesiyle zindana tıkamak anlamına gelir olmuştur. Bunun eylemi anlamında da embastillement ismi üretilmiştir.

Gel zaman git zaman, 14 Temmuz 1789’da ihtilalcilerin darmadağınık ettikleri, zindanın çevresindeki hendeklere, sokaklara savurdukları belgeler konuştular. Aslında o ilk günkü heyecan dalgası geçince, Paris belediyesi ve yerel yöneticiler belgelerin biraraya getirilmesi için hemen harekete geçtiler. Bu arada ilk gün belgeleri, yükte hafif bahada ağır şeyleri « götüren » Paris halkının cömert çocukları da aldıklarının tümünü veya tümüne yakınını iade ettiler. Böylece belgelerin neredeyse tümü toparlanabildi. Az buz şey de değil hani : 600 bin sayfa içeren, 60 bin dosya... Belgeler 1798’de Bibliotheque de L’Arsenal’de  (Tersane Kütüphanesi) biraraya getirildi : İsmini zamanında Seine Nehri kıyısında kurulu Tersane’den alan Kütüphane Bastille Meydanı’na iki adımlık mesafede, 4. Arrondissemnet’da (ilçede). Meraklıları için işte adresi : 1, rue de Sully.

Konuşan veya araştırmacıların sıkı ve hakiki sorgulaması sonucu bütün bildiklerini bülbül gibi şakır şakır şakırdayan belgeler neler söylediler peki ? İnanmayabilirsiniz ama bilinenlerin yanlış veya eksik olduğunu. Bastille Hapishanesi’nin söylendiği kadar « kötü olmadığını ». Efsaneler böylece yerle eksan oluyor, tarihi dönemlerin izinde Fransa  tarihi ve Bastille mahkumlarının ahvali ortaya çıkıyor. Elbette inanmak kolay değil. O kadar efsane üretilmiş, dünya kadar şey yazılmış ve söylenmişken. Ama belgeler var ve belgeler ispatlıyor yaşamı, yaşanılanları, çekenleri ve çektirilenleri : İşte birkaç örnek :

Bastille’de her gün her mahkuma iki şişe şarap veriliyormuş. Tamam birinci derecede kaliteli Bordeaux şarabı değil ama yine de şarap. Hem de en kırmızısından. Hele bir de hücre pencerenizden Seine Nehri’ni görebiliyor ve yolunu şaşırmış martılara ya da arada bir yükseklere çıkmayı da akıllarından geçiren güvercinlere de gözünüz takılıyorsa sizden daha mutlusu olamaz(mış) !.

İkincisi, yine araştırmacıların yalancısıyım, meğerse Bastille’de mahkumlara sunulan « yemekler göreceli olarak diğer hapishanelerde sunulanlardan iyi »ymiş. Nasıl oluyorsa ? Abidin Dino yanımda olsaydı « Ne var bunda şaşacak, derdi, diğer zindanlarda taş yediriliyorsa burada belki toprak yediriliyordu, bu mu iyi yemek ? » Doğru söze ne denir ? Hiç bişey.

Aslında Bastille’de asılzadelerin mahkum edidiği yazıldı, söylendi ama bu da doğru değilmiş, çünkü belgeler her toplumsal tabakadan,  her sınıftan mahkumun bulunduğunu gözler önüne seriyor. Katledilenler, değişik binbir işkence aletiyle öldürüenler ama hep « alt tabakalardandı » elbette ve halkın ortak hafızası öyle kolay kolay da silinemez. Dolayısıyla Paris halkı, emekçileri, kadın ve erkekleri ve Gavroş türü çocukları Bastille’e elbette diş biliyorlardı ve dişlerini geçirip taşlarını tek tek kaldırıp atmasını da bildiler. Zamanı gelince. Tarihin zaman çetveli güneşi gösterdiği anda. Evet aynen öyle.

Bizde bu kadar övgüye dayanamayıp kalkıp postumuzu Bastille Zindanı’nın kapısının önüne seriyoruz, ama dikkat otomobiller hızla geliyo...

Aaa Bastille Zindanı diye bişey de yok zaten. Otomobillerin vızır vızır geçtiği yollarda bir iz var yine de, kaldırımlarda ve yan sokaklardaki minik parklarda birkaç kule kalıntısı da... Hepsi bu kadar. Zindan yokedilmiş Paris halkının dişleri arasında.  

Şaka bir yana, bana ve burada yazılanlara inanmayanlar varsa, adını andığım Tersane Kütüphanesi’nde (Bibliothèque de L’Arsenal’de) 9 Kasım 2010’da açılan ve 11 Şubat 2011’e kadar sürecek olan « L’Enfer des Vivants ou La Bastille » («Yaşayanların cehennemi veya La Bastille ») başlıklı sergiyi dolaşabilir, ya da adı geçen kütüphanenin bağlı olduğu Bibliothèque Nationale de France’ın (Fransa Ulusal  Kütüphanesi) sitesine girip uzaktan  da olsa şöyle bir göz gezdirebilirler. Vaktiniz olursa kaçırmayın. Paris’i Paris yapan hem tarihidir. Hem çocukları. Hem de gizli kalmış köşeleri. Paris’i sobelemenin tam zamanıdır kardeşlerim. Haydi kalkın sobeleyelim.


Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: Henüz oy verilmedi / 0 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar

mustafa alagöz { 16 Ocak 2011 10:04:00 }
Her şey bulunduğu anda tüm geçmişinin doruğunda bulunur. Geçmiş bize kaçınılmaz olarak geleceği hatırlatır. Geçmişe olan özsel bağımız gelecekten bildirilen sorumluluklarla iç içe geçer. Yaşam denen sürecin bir aktörü olduğumuzu fark ederiz. Fark ediş bizi rahat bırakmaz; hem bir şeyler yapmak zorunda bırakır, hem de bir takım düşünce ve yargılar üretmemizi bize dayatır. Vefa ve fedakarlık insana özgü en erdemli duygulardan; bu iki duygu insanı
Diğer Sayfalar: 1.

 

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







Erişim engeli sonrası X'te Ekrem İmamoğlu akımı
Papa Françesko yaşamını yitirdi.
Yunanistan Türk yatırımcıların adalara ilgisinden endişeli
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi'den Avrupa'ya İmamoğlu ile dayanışma çağrısı
Yüzlerce öğrenciden ABD'yi terk etmeleri istendi.

Hindistan-Pakistan Savaşı Senaryosu
Hindistan - Yeni Zelanda: Sessiz ama Kritik Bir Ortaklık
Gazze'de gıda stokları tükendi: Açlık krizi derinleşiyor
Suriye nasıl kutsallaştırıldı? Suriyeliler umutlu olabilir mi?
Penguen ve foklara da vergi uygulaması…

Trump: Çin'den ithal edilen mallara uygulanan gümrük vergisi oranı % 125'e çıkarılacak
Trump yeni gümrük vergisi tarifelerini açıkladı.
Avrupa’nın en az et yiyen ülkesi Türkiye: Fiyatlar 5 yılda % 1230 arttı!
Türkiye'de ekonomi bir kez daha belirsizlik döneminde
ABD-Çin hattında ticaret savaşı: “Soğuk Savaş’tan beri görülmemiş bir rekabet”

Avrupa gözünü ABD'li akademisyenlere dikti.
Türkiye'de Covid-19 salgını yaşam süresini azalttı.
Uzmanlar uyardı: "Uzun yaşayanlardan tavsiye almayın"
Fahri Kiamil
İki annenin başlattığı akıllı telefon karşıtı hareket çığ gibi büyüdü

JAK İHMALYAN'DAN: “RESİM ANLAYIŞIM”
Jak İhmalyan sergisi İstanbul'da
MADELEİNE RİFFAUD, 1924-2024
KOLLEKTİF OYNAMALI KAZANMAK İÇİN
Oxford Sözlüğü yılın kelimesini seçti: Beyin çürümesi

Yapay Zeka Felsefesi
Tutunarak kalmak mı? Bulanmadan donmadan akmak mı?
Tokyo’dan Hasanlar’a, Kudüs’te bir mahkemeden bizim buralara…
“KADERİMİZ DIŞARDAN YAZILAMAZ - DIŞARI KADERİ BELİRLEYEMEZ…”
Niyetime İlham

Dünyanın hareket halindeki en eski buzdağlarından biri yaban hayatı cenneti ile çarpışabilir
Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.
Su üzerindeki iklim değişikliği baskısı Türkiye'yi su fakiri olmaya sürüklüyor.

Çin, HDMI ve DisplayPort alternatifini piyasaya sürdü.
Telefonlar depremi 30 saniye önce bildirdi…
Çin'den gövde gösterisi: Yarı maratonda robotlar insanlarla yarıştı…
Çin'in 10 yıllık yüksek teknoloji planı nasıl işledi?
Devrimsel Bir Teknoloji: Kaykay Şasi

NASA'nın en kuvvetli teleskobu, evrendeki beklenmedik gelişmeyi ortaya koydu.
İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.
Antik Mısır'daki popüler masa oyununun şaşırtıcı kökenleri ortaya çıktı.
At binmenin kökenine dair ezber bozuldu.

AP'den Türkiye'ye sert mesaj: Kriterler müzakere edilemez
Af Örgütü: Türkiye'de yargıya müdahale derinleşti
"Türkiye'de gazeteciler baskı ve yıldırma ile karşı karşıya"
Uluslararası Şeffaflık Örgütü tarafından 2024 yılı yolsuzluk algı endeksi açıklandı!
Türkiye OECD’de gelir eşitsizliğinin en yüksek olduğu 4. ülke

Bu sistemdeki bir kusur değil, sistemin kendisi
Post-truth dünyada adalet nedir?
1919-1922'de Bir Mayıs’lar, Gösteriler, Yürüyüşler
Türkiye halkı otokrasiye direniyor. Sessizlikten daha fazlasını hak ediyorlar.
Kakao Endüstrisinde Çocuk İşçiliği: Tadı Kadar Tatlı Değil

KURBANIM BUGÜN
KAZ DAĞI
GÜNÜN HABERİ
NE İSEN O
KILAVUZ KARGA

Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git