|
|
İNANÇKategori: Yaşam | 2 Yorum | Yazan: Gündoğdu Gencer | 29 Ocak 2012 14:28:54 İnternette birçok gruba üyeyim. Yalnızca kendi düşüncelerimiz doğrultusunda olanları değil, bize ters gelen düşünceleri de bilmemiz, öğrenmemiz gerektiğine inanıyorum. Bunlardan bir tanesi de inanmış Müslümanların oluşturduğu "inanç" grubu. Bu gruptakiler Türkiye'ye ne zaman ve nasıl şeriat geleceğini tartışıyorlar, Kuran'da kadınların örtünmesiyle ilgili ayetlerin inceliklerinden dem vuruyor, sakalın önemini vurguluyorlar, İncil'in tahrif edilmiş olup olmadığı konusunda kafa yoruyorlar.
Ancak “yiğidi öldür, hakkını ver” derler ya, bu gruptakiler karşı fikirde olanların yazdıklarını okuyorlar ve inançları çerçevesinde yanıtlıyorlar. Örneği Fethullah Gülen konusunda epeyce tartışma var. Kimileri kendisini çok önemli bir din adamı sayarken, kimileri de onun Amerika’nın bir oyuncağı ve aleti olmakla suçlamaktan kaçınmıyorlar. Ancak, dinin temel inançları söz konusu olduğunda genellikle dincilere karşı “herkesin inancına saygım var” diye yaklaşan kişiler, inananları rencide ederim korkusuyla dinî inançları eleştirmekten kaçınıyorlar, çok kez de korkuyorlar. Oysa akılcı bir temeli olmayan inançlar insanları bu inançları adına öldürmekten, kol bacak kesmekten, taşlamaktan, kırbaçlamaktan, zorlamaktan, baskı altına almaktan alıkoymuyor. Aşağıda bu gruba gönderdiğim bir iletiyi aktarıyorum: Sayın arkadaşlar, İncil, dediğiniz gibi tahrif edilmiş olabilir. Ama kesin olarak tahrif edildiğini iddia edebilmek için tahrif edilmemiş bir İncil’in de bulunduğunu kanıtlamak gerekir. Bildiğiniz gibi, elimizdeki İncil Bizans İmparatoru ve Istanbul’a Konstantiniyye adını kazandıran Konstantin’in buyruğuyla İznik’te toplanan papazlar tarafından 4. yüzyılda derlenmiş bir kitaptır. Bugün İncil olarak ellerde dolaşan kitap Eski Ahit (Old Testament) ve Yeni Ahit’ten (New Testament) oluşur ve ne Eski Ahit’in ne de Yani Ahit’in Allah’ın kelâmı olmak gibi bir iddiası yoktur. Bu konuda her kim Sayın Muhammed’e bunların Allah’ın gönderdiği kitaplar olduğunu söylemişse (muhtemelen bir Asûrî papazı olan dayısı) kendisine yanlış bilgi vermiş ve yanıltmıştır. Eski Ahit Orta Doğu, Filistin ve çevresindeki İsrailoğullarının ve onların etrafındakilerin masalsı hikayelerini anlatır. Eski Ahit’in 5 bölümü Tevrat adı verdiğimiz kitabı, bir bölümü de Zebur adı verilen kitabı oluşturur. Yeni Ahit ise dört kitaptan oluşur ve bunlara “The Gospel according to John / Matthew / Luke / Mark” adı verilir. Yani bunlar, Sayın İsa’nın havarilerinden dördünün Sayın İsa’nın yaşamı ve yaptıklarını öykülemesidir. Sonuçta bu kitaplardan hiçbiri kendilerinin Allah’ın kelâmı olduğu iddiasında değildir. Sayın İsa’nın “Allah’ın oğlu” olduğu martavalı, dediğiniz gibi Aziz Paul tarafından uydurulmuştur. Bugün bile nasıl bizde “Allah Baba”dan söz ediliyorsa o günlerde de Allah’ın herkesin babası sayıldığı, ve Sayın İsa’nın da bu bağlamda “ben Allah’ın oğluyum” demiş olması muhtemeldir. Sayın İsa’nın gündeminde yeni bir din getirmek gibi bir amaç yoktu. O, bir Musevi olarak yalnızca kendi kavmi olan İsrailoğullarının Eski Ahit’e ve Sayın Musa’nın getirdiği 10 emire uymaları çabası içindeydi ve Romalıların işgali altındaki Filistin’de yabancı işgaline ve yönetimine karşı çıkan bir bağımsızlıkçıydı. Anasının gözü olan Tarsuslu Yahudi Paul Sayın İsa’nın İsrailoğulları için verdiği çabayı evrenselleştirme çabasıyla “Christianity” diye bir din icat etmiştir. “Christ”ın anlamı “mesih”, “kurtarıcı”dır. Aslında Hıristiyanlık yerine “Mesihçilik” dememiz daha doğru olur. Paul, bu icat ettiği dini yayabilmek için Museviliğin bir takım kurallarını sulandırmış, önce Anadolu’da, sonra da başka diyarlarda daha popüler hale getirmiştir. Buna birkaç örnek verebiliriz. Anadolu halkı, Hititler ve sonrakiler Hıristiyanlık öncesi sünnet olmuyor, hatta sünnet olan Mısırlılarla dalga geçiyorlardı. Paul Museviliğin sünnet olma koşulunu kaldırdı. Bu halk domuz da yiyordu. Paul Museviliğin domuz yememe kuralını kaldırdı. Sayın İsa kadınlara ikinci sınıf insan muamelesi yapmıyordu. Oysa dönemin ataerkil toplumları için kadın aşağı bir varlıktı ve Paul kadını Musevilikteki ikinci sınıf insan mevkiine indirgedi. Sayın İsa’nın gözdesi Mary Magdalene’i bir fahişe olarak tanıttı. Sayın İsa’dan 1280 yıl önce yazılmış olan Mısır “Ölüler Kitabı”nda Tanrı Horus’un Tanrı Osiris’in oğlu olduğu ve bakire bir anneden doğduğu, vaftizci Anup tarafından vaftiz edildiği, hastaları iyileştirdiği, ölüleri dirilttiği, 12 havarisi olduğu, çarmıha gerilerek öldürüldüğü, 3 gün sonra yeniden canlandığı yazılıydı. Sayın İsa’dan 1000 yıl önce Hindu tanrısı Krişna Sayın İsa gibi marangozdu ve onun da bakire bir anadan doğduğuna, bir ırmakta vaftiz edildiğine inanılıyordu. Sayın İsa’dan 600 yıl önce Pers Tanrısı Mithra’nın da 21 Aralık’ta doğduğuna, kendisine “Mesih” (Kurtarıcı) dendiğine, öldükten sonra dirildiğine inanılıyordu. Paul, yeni dinine daha çok müşteri çekebilmek için bütün bu antik inançları Sayın İsa’ya yakıştırdı. Pagan dinlerde gün dönümü olarak binyıllar boyu kutlanan günü İsa’nın doğum günü ilan etti, bu da Noel (Christmas) oldu. Tüm tek tanrılı semavi dinler uygarlığın beşiği olan Orta Doğu’daki insanlarının masallarıdır ve bu bağlamda tarihsel ve edebi önemleri vardır. Ancak bunların herhangi birinin (Kuran dahil) Allah’ın kelâmı olduğu iddiasına inanmak en hafif deyimiyle safdilliktir. ABD’nin kurucularından Thomas Jefferson 1820’de İncil’i (Yeni Ahit’i) elden geçirmiş, efsanelerden, masallardan arıtmış ve Sayın İsa’nın saygıdeğer yaşamının bir öyküsü haline getirmiştir. Kuran’ın da böyle bir ayıklamaya ihtiyacı olduğu açıktır. Masallardan, hurafelerden, içindeki çelişkilerden, kadın düşmanlığından arınmış bir Kuran’ın ahlâki öğretileri elbette değerini koruyacaktır. Saygılarımla Gönderdiğim ileti burada bitiyor. Yukarıda belirttiğim noktaya gelebilmek olası mıdır derseniz, ben pek iyimser değilim, çünkü İslâm’ın temel taşı olan “Hazret-i Muhammed Allah’ın elçisidir ve Kuran-ı Kerim de Allah’ın kelâmıdır” inancı buna olanak tanımaz. “Kuran’ın tek harfi değiştirilemez, çünkü Allah’ın kelâmıdır”. Hıristiyanlığın 500 yıl önce geçirdiği reform bugünkü bilimsel düşüncenin yolunu açmışsa İslâm’ın bu temel inancı eleştirel yaklaşımın yolunu kapatmaktadır. Yapılacak şey bence Hıristiyan kökenli ateistlerle elele vererek akılcı düşüncenin hurafelere galebe çalması için uğraş vermektir. Bu konularda Amerikalı komedyen Bill Maher’in Religulous adlı belgesel filminden yararlandığımı da belirtmeliyim: http://www.youtube.com/watch?v=7f8fMmMhwRg Jefferson’ın İncil’i için: http://americanhistory.si.edu/JeffersonBible/the-book/?view=scan&page=3#dl
YorumlarMünir Kebir
{ 11 Temmuz 2012 20:50:33 }
Sayın Gencer,
Sizi bahsettiğiniz "inanc" grubundan tanıdığımı bilirsiniz.Herşeyden önce şunu söylemeliyim ki,bu yorum bahsine yazacaklarımı,sizin eleştriye açık,gerçeği araştıran kişiliğe sahip olmanızdan aldığım güven sayesindedir.Yoksa,siz de bilirsiniz ki,"kör inat" sahibi kimselere fazla yanaşmam. Öncelikle Doğrularınızı teyid etmek istiyorum.Bugünkü Hiristiyanlığın mimarıHiristiyanların kutsadığı Tarsuslu haham St.Paul'dur nam-ı diğeri Pavlos... Hz.İsa yeni bir din getirmemiştir.O,sizin anlattıklarınızın bir özeti karşılığında olmak üzere "tahrif edilmiş Tevrat hükümlerinin " doğrulayıcısıdır. Yanlışlarınıza gelince;Bahsettiğiniz bakireden olma 3 olayı Hz.İsa'nın babasız doğması nedeniyle onu da aynı kefeye koymanızdır.Zira,Hz.İsa (AS) doğar doğmaz.Hz.Meryem büyük bir bunalım içerisine girmiş,içinde yaşadığı Yahudi toplumuna masumiyetini kanıtlaya-ma-yacağı endişesine girmiştir.Tam bu sırada henüz yeni doğmuş olan Hz.İsa (AS) annesiyle konuşmaya başlamıştır.Bu konuşmada; kendisinin masumiyetini gelenlere kendisinin anlatacağını bildirmiş ve 3 gün boyunca herkesi hayretler içerisinde bırakan bir mucizeyi gerçekleştirmiştir.Malumunuz olduğu üzere Hz.Musa Yahudileri Firavunun elinden kurtararak koca bir denizi yarma mucizesi ile daha nice mucizeler göstermesine karşın,bu yolculuğun sonunu 40 günlük bir itikafa bağladığında,bu sure bitmeden Yahudiler altından bir buzağı yaparak ona tapınmaya girişmişlerdir.Bu millet bu mucizelere karşı bunu yaptıktan sonra,Hz.İsa'nın bu mucizevi konuşmasına MI itibar edeceklerdi? Bu hiç mümkün mü? Bunu sizin takdirinize bırakarak,Hz.İsa'nın 19 yaşına kadar bir daha konuşamadığı tevatiren sabittir.Dahası,Körleri iyileştirmesi,ölüyü diriltmesi,gökten sofra getirmesi gibi mucizeler acaba anlattığını diğer 3 olayda da gerçekleşmişmidir?Bence siz bir şeyi diğeriyle özdeşleştirirken ayrıntılara da biraz dikkat etmelisiniz. İkinci yanlışınız.Hz.Muhammed (SAV) Hiristiyanlığı dayısından öğrenmemiştir.Sizin bahsettiğiniz şey.Hz.Muhammed (SAV)'in Hira dağı dönüşünde yaşadığı olayı ,eşi Hz.Hatice2ye nakletmesinin ardından,onun bu durumu amcasına danışmasıdır. O da,İncil'de ahir zaman peygamberine işaretle Hz.Muhammed(SAV)'in peygamberliğini teyid etmiştir.Bu savınızı Kur'anda Hiristiyanlıkla ilgili ayetlere havale etmekle yetiniyorum. Sayın Gencer, Ben sizi yanlış tanıma-mış-sam siz bir filmin etkisi altında kalarak,bilgi ve belgeleri yok sayamazsınız.Yazınızda filmden yararlandığınızı söylemekle yoruma açık bir durum sergiliyorsunuz.Çünki,nasıl etkilendiniz?Niçin etkilendiniz? Etkilendiğiniz konular araştırmaya açık iken bu araştırmaya girişmediğiniz durumunu sergilemeniz sizin kişiliğinizle örtüşmez.Bence etkilenin ama etkilenmeyle yetinmeyin.Hele ki, "bence" diyerek objektif değerlendirmediğiniz ortadayken Kur'an hakkında hissi hükümler vermeniz,inandırıcılığınızı olduğu kadar güvenirliğinizi de zedeler.Sizin bu iki haslete ihiyacınız olsa gerek diyorum. Saygılarımla, Münir Kebir Mert
{ 09 Haziran 2012 22:04:24 }
Jefferson'un düzeltilmiş İncil'i için teşekkürler.
Diğer Sayfalar: 1. Emek ve cesaretiniz için de farazi ama yürekten destekler..
Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|