![]() |
|
![]() |
|
![]() |
![]() |
![]() |
|
Sevgi Açılımı
![]() Önce bir sevgi açılımı gerekiyor bize. Topluca olacak bir şey değil bu. Sırayla olacak bir şey değil. `Önce sen açıl sonra ben` diye olacak bir şey asla değil. Başkaları için başkalarından dolayı başkaları yüzünden olamıyor sevgi açılımı. Ta en derindeki kendinden, kendin ile, kendinden dışarı doğru, önce damla damla sonra ince ince, derken bir kez yatağını kurunca çağıl çağıl olabiliyor. Ama nasıl? Sevgi Mektubu Sevginin ne olduğunu bilmeden öğrenmeden, sevgiye açılmak olası mı? Ana kucağında, aile ocağında yaşamadan, yüreğine işlemeden sevgi bilinebilir mi? Öte yandan sevgi belki de doğuştan yüreğimize işli, yalnızca uyarılmak gerekiyor. Birinci yüzyılda yazılmış bir mektup var. Sevgi üzerine yazılmış en taşkın, en sınırsız, en coşkun anlatımlardan biri. (Kim kime yazmış hiç bir önemi yok. Yine de merak edenler için dipnota ekledim.) Eğer insanların ve meleklerin dilleri ile konuşursam, fakat sevgim olmazsa, yalnızca çınlayan bir çan, yahut öten bir zil olurum. Eğer kehanet yeteneğim olsa, bütün gizemleri, bütün bilgileri kavrasam, ve dağları yerinden oynatabilecek imanım olsa, fakat sevgim olmazsa, bir hiçim. Sahip olduğum herşeyi yoksullara dağıtsam ve bedenimi alevlere teslim etsem, eğer sevgim yoksa, hiç bir şey elde edemem. Sevgi sabırlıdır, lütufla muamele eder, sevgi kıskanmaz, sevgi övünmez, kibirlenmez, sevgi kaba değildir. Sevgi kendi yararını gözetmez, hiddetlenmez, kötülüklerin kaydını tutmaz; haksızlığa sevinmez, fakat hakikat ile beraber sevinir. Sevgi her zaman korur, her zaman güvenir, her zaman umutludur, her zaman sabırla katlanır. Sevgi asla başarısızlığa uğramaz. Fakat kehanetler varsa, onlar sona erecek, diller varsa onlar susacak, bilgi varsa sıfırlanacak. Çünkü şimdi kısmen biliyoruz, kısmen kehanetlerde bulunuyoruz, fakat mükemmel olan geldiğinde, kısmi olan silinecektir. Çocukken, çocuk gibi söylerdim, çocuk gibi anlardım, çocuk gibi düşünürdüm; adam olunca, çocukça şeyleri bir kenara bıraktım. Şimdi aynadan hayal meyal görüyoruz, fakat o zaman yüzyüze göreceğiz. Şimdi kısmen biliyorum, fakat o zaman tam olarak bileceğim tıpkı tam olarak bilindiğim gibi. Şimdi üç şey kalıyor geriye: iman, ümit, sevgi. Fakat bunların en büyüğü sevgidir. (1) Aşk bir güneşe benzer Sevginin tanımını ne kadar belleğine kazısa da, sevilmeden, değer görmeden, kendini bilmeden, kendini nasıl bileceğini bilemeden, dört bir yana saçılan zavallı insan nasıl sevgi açılımı yapabilir? Korkularımız, acılarımız, kırıklıklarımız ile paramparça düğüm düğüm… Cinsel, ulusal, dinsel kimliklerimiz ile aklımız, yüreğimiz körelmiş.. Ya bir tarihe hesap vererek, ya bir tarihi okuyup yazmaya çalışarak… Hep boyundan büyük işlere öykünüp, ıssı olabileceğimiz biricik anları, o küçük anları kaçırarak… Sürekli bir çocuk gibi gözetim altında, hesap sorularak yaşarken… İnsan kendini nasıl bilecek? Kendini bilmeyi kimden öğrenecek? Sıkı bir top atışı altında akıl yetilerimiz. Her yandan türlü bilgiler, yorumlar, dayatmalar, koşullamalar geliyor. Hepsi birilerinin bir yerlerde nefsine hizmet etmek için. Bir de insanlığın evvelinden ezeline uzanan bilgelik var. Hani okullarda ders kitaplarında önümüze konur. Belleğimizde bir ad, bir iki dize kalır. Ama yüreğimize işlemez sanırız. Kimsenin nefsine hizmet etmeyen, arada sırada orada burada alıntılanan, slogan gibi kullanılan sözlere dönüşürler. Eski yaşamlardan eskimiş sözler… Yalnızca incindiğimizde, bir başına, garip kaldığımızda kulağımıza çalınır uzaklardan ya da usumuzun derinliklerinden sızarlar yine yüreğimize. Çünkü bilgelik yüklü çünkü aşk, sevgi örülü yüreklerden akıp, nice çile dolu yaşamların imbiğinden damıtılmışlar… İstesek, sevgi açılımına giden yola oradan da çıkabiliriz. İşitin ey yarenler, aşk bir güneşe benzer Aşkı olmayan kişi, misali taşa benzer Taş gönülde ne biter, dilinde ağu tüter Nice yumuşak söylese, sözü savaşa benzer Aşkı var gönlü yanar, yumuşanır muma döner Taş gönüller kararmış sarp kah kışa benzer Ol sultan kapısında hazreti tapısında Aşıkların yıldızı her dem çavuşa benzer Geç Yunus endişeden gerekse bu pişeden Ere aşk gerek evvel, ondan dervişe benzer (2) İçmişem bir dolu olmuşum ayık Ne bedeni ne yüreği, durmadan, dinlenmeden koşturuyoruz. Durdurmamız gerektiğini bilmiyoruz. Zaten durdurmayı da bilmiyoruz. Sır da orada zaten. Yavaşlayıp durabilmekte… Yavaşla, bakın, gör, dokun, duyumsa… Sus, dinle… Zihnini değil, yaşamı dinle… Durmak, koşturup kovalamamak ise; görmek, derinden, hayranlıkla, hiç de kıyamadan sevmek ise... Bakın şu deyişin güzelliğine. İçmişem bir dolu olmuşum ayık Düşmüşüm dağlara olmuşum geyik Sana derim sana sürmeli geyik Kaçma benden kaçma avcı değilim Avcı değilim ki düşem izine Kaça kaça kanlar indi dizine Sürmeler mi çektin kömür gözüne Kaçma benden kaçma avcı değilim Sana derim sana geyik erenler Bize sevda sana dalga verenler Dilerim Mevla'dan onmaz vuranlar Kaçma benden kaçma avcı değilim Eyder Şah Hatayi'm uçan kaçandan Zerrece korkmazız bu tatlı candan Gidip da'vac' olma atana benden Kaçma benden kaçma avcı değilim (3) Ne dersiniz? Gerçek bir açılım gerekmiyor mu bize? Yaşama açılım… Sevgi açılımı. (1) PAVLUS'UN KORİNTOSLULAR'A 1. MEKTUBU (1.yüzyıl) (2) Yunus Emre (13. yüzyıl) (3) Şah İsmail (Hatayi) (1486 – 1524)
Yorumlarzeynep
{ 25 Nisan 2012 16:38:02 }
sevgi anlatılamaz.
![]() ümit yılmaz
{ 25 Temmuz 2010 10:51:33 }
Sevgili kardeşim biraz kafanız karışmış galiba..herşey dağınık ve düzensiz bir biçimde ifade edilmiş..malesef ki sitede ki yorumların çoğu böyle..bu kadar yetkin olmayan ve dağınık ifadeler Türk aydınının eskiden beri olan bir sorunu .umarım eleştiriye açık bir kişisinizdir..böyle bir birine karışmış açık seçikliği olmayan düşünce yapılanmaları .ülkemizin içine düştüğü bir cehennemi andırıyor..üniversitelerde ki bir çok öğretim üyesi aynı şekilde bir temelsizlik sorunu yaşıyor..anektodları biriktirerek sonrada aktarmak bir düşünce etkinliği olmamalı..bu tavır hepimizin geleceğini karatan bir unsur...lütfen bir aydın olarak kendinizi bu durumun dışına taşıyın..düsüncelerimizi sistematize edebilmeyi başarmalıyız..yoksa bir sözcükler salatası ile karşı karşıya geliyoruz...eleştirim sadece size değil ..bir düşünce platformu olan bu site deki Metin bobaroğlu hariç tüm yazılar böyle bir dağınıklık ve yetkinsizlik içinde .oysa buradaki tüm yazarların çok daha iyi şeyler üreteceğini biliyorum..sevgiler
oğul
{ 24 Ocak 2010 17:25:00 }
Bukadar çok çeşidi varken; bazen birini bile yapamamak nekadar acı.
1. (Genel olarak) Hoşa giden bir şeye eğilim; tutkuya dek varabilen bir ruh durumu. Türlü biçimleri: a. Karşı cinse karşı duyulan sevgi. b. Çocuğa karşı duyulan sevgi. c. Bir nedene dayandırılamayan duygudaşlık (sympathie), d. Uzun süre içinde oluşup gelişen kişisel gönül dostluğu, e. Doğaya vb. lerine duyulan sevgi. 2. (Felsefede) Eski Yunan felsefesinde sevgi evrende birleştirici ilkedir (Empedokies), Platon'da güzele duyulan sevgi (Eros) ideaların bilgisine götüren yoldur. Hıristiyanlıkta: yardım elini uzatma anlamındaki sevgi (Caritas) ve hastalara, acı çekenlere, yoksullara duyulan sevgi (agape), yakın sevgisi, giderek hiç bir ayırma yapmaksızın tüm insanlara gösterilen sevgi (insanlık sevgisi) ve Tanrı sevgisi; çağımızda Max Scheler'in felsefesinde sevgi temel kavramlardan biridir; Scheler'in baş sorunu olan kişiliğin asıl özü sevgi olduğu gibi, insanları birbirine bağlayan da sevgidir; kendi içine çekilmiş ayrık yaşayan kişi değil, dünyaya ve insanlara sevgi ile yönelen kişi, yine böyle kendisi gibi sevebilen kişilerle kendini bir-duyan kişi değer taşır. oğul
{ 23 Ocak 2010 16:07:11 }
beğendim. haddimse eğer.
cemil eren
{ 09 Ocak 2010 03:06:07 }
sevgili denizcigim
Sevgi yureklere verilmis en buyuk armagandir diye dusunuyorum... buyuk dusunur cok degerli ozan, Asik Veysel ne diyor; ''guzelligin bes para etmez bendeki ask olmasa!'' her seyin cozumu sevgide degil mi? her yurekte sevgi var mi! Olsa dunya boyle mi olurdu? birbirimizi sevsek acilmaz miyiz! Yureklerimize sevgi tohumlarinin ekilmesi dilegiyle... yazin cok guzel her zaman oldugu gibi. cok cokoperim canim ümit yılmaz
{ 03 Ocak 2010 08:49:39 }
Bravo çok iyi bir anlatım
Gündoğdu
{ 02 Ocak 2010 16:40:36 }
Sevgili Deniz,
Diğer Sayfalar: 1. Doğru, hemi de çok güzel ama neden yapamıyoruz bunu, nasıl yapabiliriz biri yer biri bakarken?
Yorum Yazın
|
![]() ![]()
| Tüm Yazarlar |
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
|
![]() |