|
KültürKategori: Berlin Günceleri | 0 Yorum | Yazan: Gültekin Emre | 17 Nisan 2011 10:35:57 Yurtdışında dergi, gazete çıkarmak hem çok sıkıntılı, hem de zor. Ekonomik sıkıntıları bir yana dağıtım sorunu bel büküyor. Onun yanında aydınlarımız, öğrencilerimiz, okumayı sevenlerimiz ilgisiz bu tür yeni yayınlara. Görmezden geliyorlar, görmüyorlar, görmek istemiyorlar. Bu tür yayınlar cep yakmaz ama halkımıza ağır geliyor nedense bu tür şeyler. Bakalım kaç sayı daha çıkabilecek Kültür kültürü bol bir ortamdaki kısırlıkta.
28 Mart – 3 Nisan, 2011 28 Mart, Pazartesi Ahmet Şık’ın yayınlanamayan kitabı İmamın Ordusu, kâğıt yüzü görmeden imha edildi. Onca emek yok oldu. Bu nasıl bir vahşettir! Bu nasıl bir aymazlıktır! Daha yayınlanmamış bir kitaptan korkan bir zihniyet nasıl olur da ülkemizi yönetmeye yeniden aday olabilir? Onca baskıyı, yasa dinlememeyi ve bildiğini okumayı... sonsuza kadar sürdüreceklerini mi sanıyorlar acaba? Hangi iktidar sonsuzu görmüştür? Ortadoğu ülkelerinin perişan halleri ortada. Onca baskı işe yaradı mı? 29 Mart, Salı Uzun şiirimin sonu şöyle mi kalacak acaba? “Ormanın bir diyeceği var, dinle Kuruyan nehirlerin yürekleri paramparça Kadırgaların yangını sönmüş ‘Kekliği düz ovada’ arama Köyleri koyduğu yerde bulana Daha neler geçer gider başımdan Akşamı olmayan gençliğim Sesinin yurdu neresi” 30 Mart, Çarşamba Bugün emeklilik başvurumu yaptım resmen. Haydi hayırlı olsun! İçimdeki tüm kuşlar özgürlüklerine kavuştular, çığlık çığlığa havalanıp gittiler. Sıkıntım bitti, tutsaklığım da. Ne sıra, ne zil, ne kara tahta, ne suratsız meslektaşlar, ne yaramaz öğrenciler, ne geçmek bilmeyen dakikalar... Otuz beş yıla varan (Türkiye dahil) çalışma yaşamımı böylece noktaladım. Beş yıl daha çalışacak gücü kendimde bulamayacaktım, öyle de oldu. Emeklilikte işsiz kalırım korkum yok. Çünkü işim çok benim. Sabah erken kalkıp kahvaltıyı hazırlıyorum özene bezene. Rahime ile kahvaltımızı konuşa konuşa yaptıktan sonra o kendi işlerine dalıyor, ben de çalışma odama yollanıyorum hemen. Öğlen yemeğine kadar sıkı çalışıyorum. Dünya ile internetten haberleşiyorum. Gazetelerimi okuyorum. Oh be, bu ne mutluluk. 31 Mayıs’ta, tam doğum günümde resmen emekli olacağım. Sonra da, 15 Haziran’da ver elini İzmir / Ayvalık! 31 Mar, Perşembe “Karadut Gözlü Haydut” başlığı değişti, içime sinmemişti zaten bu başlık. Fazla abartılı gelmişti ama yerine başka bir başlık bulamadığımdan kaldı öylece. Bugün, bu şiirin Berlin’le ilişkisini keşfettim birden bire. Oysa içinde hiç Berlin sözcüğü geçmiyor. Ama bu şiir Berlin’i ve bu kentteki beni anlatıyor. Çağrışımlar bu kente ilişkin. Şimdi rahatladım işte. “Avcılar yola çıkar mı gece olmadan Yok bunun bir atımlık barutu Eski bir kasabanın eksik başına gelenler Ya, eprimiş kaşkolün boynundan geçenler Sanki eşkıyalar basıyor gelin alayını Halı tezgâhındaki kızların memeleri Uf, uf ter basıyor ilmeklerin gözesini” “Kayadan kayaya şahin uçurmakla” 1 Nisan, Cuma “gözümde göz kalmadı Yunuslarım dal dal” Bu iki dize nereye, ne kadar yürüyecek bakalım. Böyle de kalabilir, kıpkısa, kendine upuzun bir yol da çizebilir. Şiir böyledir işte, bir yol açar kendine, duyumsatır kendini bir esinle, sonra ya arkası gelir ya da orada kalır. İçimde bahar yelleri, kuş cıvıltıları, tomurcukların yaprağa dönüştü o kutsal anlar... 2 Nisan, Cumartesi Kültür dergisinin yeni sayısını almak için düşüyorum yollara. Üç aylık Türkçe bir derginin dağıtımı çok kısıtlı olduğundan Kruzberg’teki Türk kitapçısına gidiyorum iki üç metro otobüs aktarması yaparak. Derginin bu sayısında 50 yıllık göç kültürüne ağırlık verildi. Benim de uzunca bir denemem yer alıyor. “ ‘Yerleşik Yabancı’nın Türküsü” ana başlık. Yurtdışında dergi, gazete çıkarmak hem çok sıkıntılı, hem de zor. Ekonomik sıkıntıları bir yana dağıtım sorunu bel büküyor. Onun yanında aydınlarımız, öğrencilerimiz, okumayı sevenlerimiz ilgisiz bu tür yeni yayınlara. Görmezden geliyorlar, görmüyorlar, görmek istemiyorlar. Bu tür yayınlar cep yakmaz ama halkımıza ağır geliyor nedense bu tür şeyler. Bakalım kaç sayı daha çıkabilecek Kültür kültürü bol bir ortamdaki kısırlıkta. 3 Nisan, Pazar Bugün bit pazarında satış yaptık. Hep alışveriş yapacak değildik ya! Rahime pek çok şeyin biriktiğini, bunları bitpazarında elden çıkaralım diyip duruyordu. Havaların ısınmasını bekliyorduk. Bugün hava 24 dereceydi ve artık kısa kollularla ve şortlarla dışarı çıkılmaya başlandı. Dirim’le kız arkadaşı da vardı bizimle birlikte. Sabahın köründe kurduk tezgâhımızı. Sonuç, birikmiş ve atmaya kıyılamayan pek çok şey ucuzu ucuz elden çıkarıldı, buna sevindik. Az da olsa bir şeyler kazanıldı. Bu da iyi. Güzel, aydınlık bu günü böyle değerlendirdik ya, bunun arkası gelecek yine. Güzel havalarda yine satış yapacağız. İnsan biriktiren bir varlık, ne bulursa biriktiriyor işte. İnsan, ayrıca biriktirdiklerini atmaya kıyamayan da bir varlık. Pazarı gezerken fark ettim insanların ilgilerinin ne kadar da farklı olduğunu; tezgâhlardaki eşyalar bunu gösteriyordu çünkü.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|