90'lı yıllarda Berlin'de yaşayanlar 65 yaş civarında ölüyormuş. Aradan geçen sürede insanların ömrü uzamış. Kadınların yaşı erkeklere göre daha da artmış. Bizim oturduğumuz semtte erkekler 78'inde ölürken, kadınlar dört yıl daha fazla yaşıyormuş.
Berlin Günceleri 14– 20 Ocak 2008
14 Ocak, Pazartesi
Enis Batur’un Tahta Troya’sı (1981): “Ece Ayhan Şiiri Üzerine Bir Metinçözüm Denemesi”i yeniden: Alanında bir ilk bu çalışma.
“Milano’da Bir Gar”, “Niçin Yazıyorsunuz?”a yanıtla birlikte “Şair Ece Ayhan Sokağı” da bu özel sayıda yer almalı, bence.
Ece Ayhan, “Yemek Benzetmeleri”nde şu şairleri ağırlıyor:
“Dağlarca – Tabildot; İlhan Berk – Türlü; Yaşar Kemal - Şalgam Suyu ve Adana Kebabı; Can Yücel – Yan Yan Yürüyen Yengeç; Metin Üstündağ - Biber Salçası; Murathan Mungan – Karides; Attilâ İlhan – Menemen; Cihat Burak – Kuru Fasulye (severdi); Melih Cevdet Anday – Konserve; İlhan Selçuk – İmambaayıldı; Çetin Altan – Buzlu Badem; Can Yücel – Yan Yan ‘Yürümeyen’ Pavurya; Füruzan – Paşa Kebabı; Prof. Toktamış Ateş – Mustafa Kemal Paşa Tatlısı”
Z. Uzunbay’ın Kim’e’si üzerine yazdığımı anımsadım. Ama kitabı bulamıyorum nedense.
15 Ocak, Salı
Tomris Uyar, yeniden; tümüyle.
“Seniha” birkaç öykünün kahramanının adı; benzerlikler belirgin. T. Uyar, görünenlerin ardına bakıyor: Acının, düşkünlüğün, gizlenişinin önünü açıyor. Öyküleri iç içe, aynı avluya bakar, aynı çiçekleri sular gibi; yolları aynı kapıya çıkmıyor kahramanlarının.
Rakı, viski, konyak, bira, şarap, cin-tonik, çay, kahve... gözde içecekler onun öykülerinde gezinip duran. Gözde yemekleri henüz saptayamadım “bonfile”nin, “ızgara köftenin” dışında.
“Otuzların Kadını, maydanoz, kekik, nane ekerdi oradaki bir avuç toprağa.”
Dört kitabı eksik. Kime verdim acaba? İpek ve Bakır, Yürekte Bukağı, Gece Gezen Kızlar, Yaz Düşleri Düş Kışları.
“Üç Hece”ye son bir dize, okul yolunda sarıldı elime, olmazsa olmazdı::
“Ağzıyla kuş tutan ince ormana”
16 Ocak, Çarşamba
Emine Sevgi Özdamar’la Ece Ayhan’ın şu şiirlerini seçtik Akzente için:
“Bakışsız Bir Kedi Kara”, “Gizli Yahudi”, “Meçhul Öğrenci Anıtı”, “Fayton”, “Gökyüzünde Bir Cenaze Töreni”, “Ortodoksluklar 1”, “Mor Külhani”, “Orta İkiden Ayrılan Çocuklar İçin Şiirler”, “Kendi Kendinin Terzisi Bir Kambur”, “Zambaklı Padişah”, “Kınar Hanımın Denizleri”.
Bu şiirlerin yanı sıra “Ece Ayhan Sokağı”na ilişkin şairin söyledikleri, “Niçin Yazıyorsunuz” sorusuna verdiği yanıtı, “Yangınlar”, “Milano Garı”, “Hal ve Gidiş Sıfır” gibi denemelerini de almazlık edemedik. Emine Sevgi’nin anıları da on beş sayfa tutuyor. Asıl sorun bu çetin ceviz şiirleri, denemeleri Almancaya kimin çevireceği.
“Okuma parçası bir kentin üstünde kara güvercinler uçuşuyor” (E.A. Usta İşi)
17 Ocak, Perşembe
Berliner Zeitung’taki “Berlinliler daha uzun yaşıyor” başlıklı haberi okuyunca şaşırdım. Şaşırdım: 90’lı yıllarda Berlin’de yaşayanlar 65 yaş civarında ölüyormuş. Aradan geçen sürede insanların ömrü uzamış. Kadınların yaşı erkeklere göre daha da artmış. Bizim oturduğumuz semtte erkekler 78’inde ölürken, kadınlar dört yıl daha fazla yaşıyormuş. Bizim ömrümüz ne kadar acaba?
Nedense Tarancı’nın ilk kitabı Ömrümce Sükût (1933) geldi aklıma bu haberi okuduktan sıonra:
“Çıngıraksız, rehbersiz deve kervanı nasıl,
İpekli mallarını kimseye göstermeden,
Sonu gelmez kumlara uzanırsa muttasıl,
Ömrüm öyle esrarlı geçecek ses vermeden.
Ve böylece bu ömür, bu ömür her dakika,
Bir buz parçası gibi kendinden eriyecek.
Semada yıldızlardan, yerde kurtlardan başka,
Yaşayıp öldüğümü kimseler bilmeyecek”
(Ömrümce Sükût)
18 Ocak, Cuma
Kitap-lık dergisinin eki, “Saman Sarısı”.1961’de “Varşova-Krakof-Prağ-Moskova-Paris-Havana-Moskova”da yazar Nâzım Hikmet bu 347 dizeyi.
Dergideki Zeynep Uzunbay’ın on üç bölümlük “Uyandım Şiiri”yle, benim “Rüya” şiirimin arasında sanki bir akrabalık var gibi: “düşler pazarına gitmişiz” gibi oldum bu iki şiiri karşılaştırınca.
19 Ocak, Cumartesi
Gösteri için “Şiirlere Sarın Beni”. (İlerde bu başlıkla bir kitabım olur belki.) M. Mungan’ın Dağ, Ferit Edgü’nün Yaralı Zaman, Orhan Kahyaoğlu’nun Rahimdeki Ot ve Metin Celâl’in Şiir Ustalardan Öğrenilir kitaplarıyla. Çiğdem Sezer’in Kalbimin Kuzey Kapısı Trabzon, anıları, Radikal için.
Çalışırken bir kadeh Konyak. Akşam yemeğinde de yarım şişe şarap.
Arada bir pencereden baktım, puslu gökyüzüne.
20 Ocak, Pazar
Hrant Dink’i anma toplantısı. Çoktandır görmediğim dostlarım. Aydın Engin, tam bir hatip!
Farklı düşüncelere ne zaman alışacak ülkem?
Senelerce Senelerce Evveldi, Selçuk Altun’un yeni romanı. İstanbul-Buenos Aires hattında gidip gelmek oldukça keyifli. Bu “keyif” mankenlerin ve şarkıcıların kullandığından değil.