A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

Sevgili Şiir Abiyle söyleşi

Kategori Kategori: Söyleşiler | Makaleler | Yorumlar 0 Yorum | Yazar Yazan: Deniz Günal | 07 Nisan 2009 15:08:55

Bu yıl ilk kez verilen Çukurova Ödülü'nün sahibi, şair, yazar ve eski sinema oyuncusu Nihat Ziyalan'la son şiir kitabı Tomurcuk Sevda, şiir, insan olmak, hayattan aldıklarımız üzerine samimi bir söyleşi.

Deniz: Bu şiirlerde bilgelik var. Bilgi edinerek edinilmiş değil de yaşayarak özümsenmiş bir bilgelik. Hayatını çilesiyle, yüküyle, derdi tasası, güzellikleri, dostları ile duya duya doya doya yasamış bir insanın yaşadığı her şeyi sindirmişliği var. Ne dersin?

Nihat: Haklısın. Fakat bunları bilerek yapmış değilim. Hayat beleş tarafından hiçbir şey yaptırmıyor. Özümsemenin karşılığını ödeyerek yazdıkça; bir bakmışsın yaş varmış yetmiş üçe, hala çabalıyorum.  Ölene dek de çabalayacağım kesin. Hayat karşısında; ha bu da bana ders olsun diyorum, gene ödüyorum. Bu sırada kazanan yazım gücüm oluyor. Hayat yaratıcılığı bileyen bir biley taşıdır bence.  
 
Deniz: Kimse kimin neyi ne kadar sindirebildiğini bilemez ama bence o kişi şairse, ruhunun derinliklerini okuyabiliriz. Değil mi?
 
Nihat: Eğer içini yazıyorsan evet.  Hayatın biley taşında bilenmiş duygular;  samimiyetle, oyunsuz dillendirilirse, ortaya çıkan iş yakıcı olur. Kuşkusuz samimiyet arayan okuyucu için geçerlidir bu. Oyun isteyen; beyin cimnastiği arayan okuyucular, sıkılır ruhun derinliklerini okumadan.
 
Deniz: Gerçek bir şair saklanabilir mi abicim? Sözcüklerin, oyunların arkasına kendini gizleyip, dünyaya maskeler sunabilir mi?

Nihat: Sözcük, biçim oyunları, ancak osuruktan nağmeli maskeler sunabilir. Bu da uçucudur. Kokusu bile çabucak kaybolup gider.  Kalıcı olan duygudur. Antalya müzesi’nde yüzyıllar önce yazılmış bir şiir parçacığını günümüz Türkçesiyle okuduğumda çarpılmıştım.  Antalya’ya girmekte olan bir kaptan; manzaranın güzelliğiyle büyülenir, duygularını defterine yazar. Şiir parçasını bütünüyle anımsamıyorum ama şöyle bir yeri vardı: Antalya’ya yaklaştıkça/gözüme sığsın diye/ yelken açtırdım bakışıma.   

Deniz: Hiç yakışıklı olmasaydım, şanslı olsaydım dedin mi?
 
Nihat: Kendimi yakışıklı gördüğüm zamanlardan utanıyorum. Kendini yakışıklı görmek kendini diğerinden üstün görmek demektir. Bir insanın buna hakkı yoktur. Neyseki yakışıklı sayılabileceğim bir dönemde bunun farkına vardım: aslolan düzgün bir insan olmaktır.  Bu düşünceye varınca yaratıcı yanımın genişlediğine, açıldığına tanık oldum. Şansa inanmam ama yakışıklı, güzel olanların önünde kapıların açıldığına tanık oldum. Kişilik güzeli olmak önemsenmiyor çoğunca.
 
Deniz: Nihat Ziyalan, hayattan neler aldığını düşünüyor? Nasıl değişti? Hep iyiye mi yoksa bazı yanları da çürüyerek kötüye gitti mi?

Nihat: Hayat beni yoğururken elimi çabuk tutup  işime yarayanı alıp kaçmayı yeğledim hep. Hayatın yoğurmasını, önüne katıp sürüklemesi olarak görüyorum. Sürüklenmeyi kabul etmediğim zaman hayatı değiştirmeye kalkışmak gibi bir salaklığa düştüm. Diyalektiğe aykırı gelebir ama hayata karşı koymak yerine kum torbası gibi beni döğmesine alışmaya çalıştım. Çünkü bir insanı bile, karşı taraf ne kadar iyi niyetle olursa olsun değiştiremiyorsun. Hayatı nasıl değiştirebilirim. Değiştirmeye kalkışmakta kendini beğenmişlik; karşındakini, hayatı küçük görmek var. Kendimi kandıramam.  Yanlışımı yüzüme vuran bir huyum var. Çürümeyi; pişman oldun mu diye algılıyorum. Beni pişman eden şeyi bir daha yapmamaya gayret ederim. Beden çürümesi yaşlılıkla hükmünü sürdürüyor zaten. Fakat ruhumun çürümesine izin vermem. Dedim ya; yanlışımı, yüzüme vuran bir huyum var.  

Deniz: Şimdi seçebilseydin, nerede, nasıl yaşardın?

Nihat: Seçebilseydim diye bir şey yok Denizkızı. Sürüklendiğim yerde mutlu olmaya çalışmak var. Ha, anadilimin beni eğittiği bir edebiyat ortamında yaşamaya hayır demezdim. Türkçe bir sokak sesi beni doğallıkla beslerdi. Blacktown’daki evimde bu doğallığı yapay olarak kurgulamaya çalışıyorum. Ödeyerek kuşkusuz.

Deniz: Şöyle aklı başında bir dizide -Canım Ailem gibi... En sevdiğim dizi de... Bir de Gece Gündüz var...- güzel bir rolle sinemaya yeniden dönmek ister misin?
 
Nihat: Diziler bilinç körleştiren bir kurgulama. Başpehlivanı para olan bir güreşte bulunmak istemem doğrusu. Yazdıklarımın okunmasını isterdim.

Deniz: Yapımcılar ne der bilmiyorum, ama bu kadar sevimli, hem endamlı hem de yakışıklı bir şair, öykü yazarı ve romancı bulamazlar.

Nihat:  Güldürme beni!

Deniz: Ama abicim, sakın kötü karakter oynama. Zaten oynayamazsın da. Üstünden düşer!

Nihat: Dizilere soğuk bakıyorum ama oynasam da kesinlikle kötü adam oynamam. Milyon verseler oynatamazlar. Yeşilçam’da aç kalmasaydım kötü adam oynamak zorunda kalmazdım. Açlığın gözü kör olsun!

Deniz: Tomurcuk Sevda'dan şimdi nereye?

Nihat: Yeni bir dosyaya başladım. Yıllardır içimde gezdirdiğim erotik şiirler. Şimdilik iki tane bitirdim. Bir kitaplık oyluma ne zaman varır bilemem. İçimi silkelesem peşpeşe yazarım ama keyfini çıkara çıkara yazmak istiyorum. İkinci şiirim bal çanağı’ndan ilk üç bölüm:

Altındişli, devanası yaşında.
kıpkırmızı olduğumu hissederek-
şalvara bak şalvara!

Balçanağını niçin tutuşturmuştu elime,
ne yapacaktım şimdi?-
baba! Nerdesin baba?

Farkında olmadan,
batırıverdim parmağımı.

Davranışıma,
“ilk defa mı” diye sormaz mı?

Çek! Çek parmağını!
baldaki delik,
delinmeyi hazmedeyen bir hızla kapanıverdi.
 

Deniz: "Bir daha dünyaya geleceksin, kendine, şimdiden o zaman işine yarayacak bir şey bırakabilirsin, ama bir tek şey" deseler, ne bırakırdın?

Nihat: Ölene dek kendini geliştirmeye çalışan Nihat’tan hiçbir şey bırakamazdım. Üstelik döndüğümde işime yarayacak birşey!  Ha! Ha! Ha! Çok isterdim, çok ama dünya o denli büyük bir hızla değişiyor ki!  Mümkün değil. İnanmıyorum ama dönecek olsam yeniden başlamayı göze alarak dönmem gerek.
 
Deniz: Çukurova Sanat Ödülünü alınca neler hissettin? Sanatçılığını nasıl etkileyecek?
 
Nihat: Tarif edemeyeceğim denli heyecanlandım. Bu heyecanım nasıl yatışacak bilemiyorum. Çünkü bilet bekliyorum. Ödülümü gidip alacağım. Herhalde tekrar ağlarım. Ödül alınca daha çok çalışıp çıtamı yükseltmek zorundayım. Nasıl olsa ruhum genç!

Deniz: Bence sana şair değil de Sevgili Şiir Abicim demek daha yakışacak. Evet, Sevgili Şiir Abicim, Çukurova Ödülü sana çok yakıştı ama Çukurova'ya da çok yakıştı. Her yürek emekçisine böyle vefa dolu takdirler dilerim candan gönülden. Bu güzel söyleşi için çok teşekkür ederim.
 

Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: 9.5 / 2 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar


Henüz Yorum Yazılmamış

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







Erdoğan'ın tek hedefi iktidarını korumak…
İşçiyi Bırak Kutlasın
Erişim engeli sonrası X'te Ekrem İmamoğlu akımı
Papa Françesko yaşamını yitirdi.
Yunanistan Türk yatırımcıların adalara ilgisinden endişeli

Nepal, Bangladeş ve Sri Lanka’da halk liderleri devirdi.
Trump’ın yanıltıcı iddiaları!
Bir pedofil MAGA'yı nasıl bozdu?
ABD’nin Venezuela hedefi ne?
Avustralya İran'ı antisemit saldırılar düzenlemekle suçlayarak büyükelçisini sınır dışı etti.

Türkiye'de yoksulluk sınırı 88 bin liraya dayandı.
KKM'nin ülkeye maliyeti ne kadar oldu?
ABD'de gümrük gelirlerindeki artış, Temmuz'da rekor harcamalarla yükselen bütçe açığını frenleyemedi…
Çin yapay zekayla “yumuşak gücünü” artırıyor.
Avrupa nasıl Çin'le ABD'nin arasında kaldı?

Cilt kanseri oranında dünyada başı çeken Avustralya'da güneş kremi skandalı.
Dünya Sağlık Örgütü: '7 Ağustos'ta Türkiye'de maymun çiçeği tespit edildi'
Yeni Zelanda'dan yeni turist politikası…
Dünyanın en eğlenceli 40 ülkesi seçildi.
Dedikodu neden toplumda 'olumlu' bir rol oynar?

Osman Hamdi Bey’i bilmeyen varsa bile herhalde Kaplumbağa Terbiyecisi’ni bilmeyen yoktur ya “Mihrap” tablosu...
JAK İHMALYAN'DAN: “RESİM ANLAYIŞIM”
Jak İhmalyan sergisi İstanbul'da
MADELEİNE RİFFAUD, 1924-2024
KOLLEKTİF OYNAMALI KAZANMAK İÇİN

KE.KE.ME. (KKM)
Yapay Zeka Felsefesi
Tutunarak kalmak mı? Bulanmadan donmadan akmak mı?
Tokyo’dan Hasanlar’a, Kudüs’te bir mahkemeden bizim buralara…
“KADERİMİZ DIŞARDAN YAZILAMAZ - DIŞARI KADERİ BELİRLEYEMEZ…”

Yeryüzünü fırına çeviren atmosfer olayı: Isı kubbesi
Dünyanın hareket halindeki en eski buzdağlarından biri yaban hayatı cenneti ile çarpışabilir
Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.

WhoFi: Wi-Fi sinyaliyle kimlik tespiti dönemi başlıyor.
500 yıllık Da Vinci çizimi sessiz drone teknolojisine ilham verdi.
Çin, HDMI ve DisplayPort alternatifini piyasaya sürdü.
Telefonlar depremi 30 saniye önce bildirdi…
Çin'den gövde gösterisi: Yarı maratonda robotlar insanlarla yarıştı…

Amerika kıtasında 'olmaması gereken' yeni bir insan türü keşfedildi: Checua nedir? Türkler ile bağlantıları var mı?
NASA'nın en kuvvetli teleskobu, evrendeki beklenmedik gelişmeyi ortaya koydu.
İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.
Antik Mısır'daki popüler masa oyununun şaşırtıcı kökenleri ortaya çıktı.

Türkiye’de üniversite mezunlarının geliri Avrupa’nın en düşük seviyesinde…
Gerçek işsizlik yüzde 29,6!
Türkiye’de tek kişilik
UNICEF raporunda Türkiye'deki çocuklar son sıralarda
AP'den Türkiye'ye sert mesaj: Kriterler müzakere edilemez

KISA KESİLMİŞLER, AĞUSTOS 2025
ÖZERK, FEDERAL, KONFEDERAL
MÜNİH, 30 EYLÜL
DİL DEMİŞKEN
BABAM

Kayyum
BU VATAN
HAFIZA-İ BEŞER
AMEN...
BASTİLLE

Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git