A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri Ekitap Radyo

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

Bilim Adamının Kimlik Sorunu ve Dil Bilinci

Kategori Kategori: Kul / Özerk Benlik | Yorumlar 0 Yorum | Yazar Yazan: Prof. Dr. M. Orhan Öztürk | 24 Temmuz 2009 10:37:01

Ulusal kimliğin gelişmesi, yerleşmesi, güçlenmesi anadili aracılığı ile olur. Bunun yanı sıra anadili, çocuğun bilişsel yetilerinin gelişmesi, olgunlaşması açısından büyük önem taşır. Dil, düşünceyi yalnızca taşıyan, ileten bir araç olmayıp, düşünceyi yeniden yapılandıran, onu tamamlayan temel bir işlevsel yetidir.

Hem insanın evrimsel-kalıtımsal yapısının gereği olarak, hem de çeşitli toplumsal ve biyolojik uyaran besileri ile insanda beyin gelişmesinin 20-25 yaşlarına dek sürdüğü; beynin, dilin, bilişsel, duygusal yetilerin bu gelişim boyunca sürekli etkileşim içinde olduğu bilinmektedir. Çocuk beyninin gelişebilmesi için dışardan gelen uyaran girdilerine, iletişime, kısacası dile gereksinimi vardır.  Dil olmayınca, kimi özel durumlar dışında (doğuştan sağırlık, dilsizlik gibi) beynin gelişmesi  eksik kalmaktadır. Bu bilgilerimize göre şunu açıkça söyleyebiliriz: Kişinin bilişsel yetileri, yani dikkat, algılama, bellek, düşünme, öğrenme, yargılama, gerçeği arama ve değerlendirme gibi yetileri, bir toplumda anadilinin zenginliği ve kullanılması oranında gelişmektedir.

Türkçe bilim dilinde yoğun arılaştırma çabaları yanı sıra, sürekli bir yabancı terim aktarımı ve bunların kolaylıkla yerleşmesi olayını görüyoruz. Geniş olanakları ve gizilgücü kanıtlanmış bulunan Türkçe'nin özleşme akımı bilim dilindeki hızlı aktarım ya da dışalımı önleyememektedir. Örneğin, hekimlik dilinde son 40-50 yıldır büyük bir arılaşma ve yalınlaşmanın olduğu bir gerçektir. Ancak, hekimlikteki hızlı değişmelere, yeni buluşlara koşut olarak yabancı terimlerin, sözcüklerin hekimlik diline karışması, dilin yozlaşması da sürüp gitmektedir. Konunun güç anlaşılır bir yanı yabancı dillerden aktarılan terim ve sözcüklerin çoğunun bilimsel ya da teknik bir niteliğinin olmamasıdır. Ama nedense, bu sözcükler ve terimler hekimlik diline bir girince tutunuvermekte; bunlar uygun karşılıkları önerilse bile kolayca koparılıp atılamamaktadır. Örneğin hekimlikte, son yılların önemli buluşlarından biri ışınbilimsel (radyolojik) bir inceleme yöntemini betimleyen ve tarama anlamına gelen İngilizce “scanning, scan, scanner” sözcükleridir. Hekimlik dilinde şimdi “karaciğer skeni, beyin skeni” böyle okunuşu ve yazılışı ile sık  kullanılmakta, belgelere, yazılara, geçmektedir. Bunların karşılığında “karaciğer taranması, beyin taranması”, bu incelemeyi yapan araç için de “taraç, taramaç” ya da başka bir Türkçe terim önerilebilirdi,  kullanılabilirdi. Ama “sken” tutundu. Şimdi siz, ne denli uygun karşılık bulursanız bulun, bunu yıllarca söküp atamayacaksınız.  Daha neler var? Birçok hastanede, hastalar taburcu olduktan sonra bir “epikriz” hazırlanır. Bunun karşılığında yıllarca önce Türkiye’nin en büyük eğitim hastanelerinden birinde “çıkış özeti” deyimi uygun görülmüş, doldurulacak kağıtlar bu başlıkla basılmıştı. Yıllardan beri “çıkış özeti” kağıtları kullanılmasına ve “çıkış özeti” deyiminin “epikriz” deyiminden çok daha anlamına uygun olmasına karşın, aslında yanlış olarak kullanılan epikriz terimi tutunup kalmıştır.

Geçenlerde bir ders kılavuzunda şu tümceyi ve birçok benzerlerini gördüm: “Göz etrafında kneading tercih edilmez, yine stroking yapılır.”  Türkçe karşılığı ovma, yoğurma olan kneading, Türkçe karşılığı sıvazlama, okşama olan stroking gibi, İngilizcenin günlük dilinden sözcükler öğrencilere bilimsel, evrensel terimler gibi tanıtılıyor, yerleştiriliyor.  Sonra da bunlar kullanılan dilden sökülüp atılamıyor. İleride bütün bunlar için ayrı sözlükler hazırlanması gerekecek. Bilim dilindeki bu sorumsuzluğun ve bilinçsizliğin kaynakları nelerdir? Neden bu yabancı terimler hemen benimseniyor ve onların uygun Türkçe karşılıkları yeterince aranmıyor, bulununca da kullanılmıyor ? Yalnız  dilde değil, toplumsal yaşamımızın her düzeyinde, dıştan alımı, aktarmayı, kopyalamayı  yeğlediğimiz bilinen bir gerçek. Yabancı sözcük, yabancı mal gibi hemen benimseniyor bir çok çevrelerde.

Bu olgunun tarihsel, siyasal, ekonomik bir çok nedenleri tartışılabilir. Ama kökeninde ne yatarsa yatsın, ortada ruhbilimsel açıdan ilginç bir durum vardır. Çağlar boyu uzun bir geçmişi, özgün bir dili olan ve tarihe damgasını vurmuş köklü bir ulusun “bilim insanları”, kimlik (identity) oluşumu ile dil arasındaki sıkı bağın bilincine yeterince varamamışlardır. Toplumsal ve bireysel kimliği ile öz dili arasındaki bağıntıyı göremeyen, bilinçli bir dil kaygısı taşımayan “bilim insanları” gerçekte, başka dillerden ve ülkelerden sözcük ve bilgi aktarıcılığı yapmaktan, başkalarını öykünmekten öteye gidememektedir.  

Düşünme yetisinin gelişmesi, olgunlaşması ve açıklık kazanması ancak özerk düşünme, inceleme ve öğrenme yoluyla olur. Özgür düşünebilme, özerk benlik duygusu, yetkin kimlik ve dil bilinci gelişimsel olarak birbirinden ayrılmaz niteliktedirler. Bu nitelikleri taşımayan bilim adamı olabilir mi?

Büyük dil devrimcisi Atatürk’ün başta gelen kaygısı toplum içinde bireylerin yetkin ve özerk kimlik  geliştirmeleriyle ilgili idi. Yüzyıllardan beri engellenmiş böyle bir kimlik duygusunun ve yapısının temelinde de dil bilincinin yattığını çok iyi görebiliyordu.  Benlik gelişmesinde ve kimlik oluşumunda dilin önemi çağdaş ruhbilimde giderek daha çok anlaşılmaktadır. Özleştirme akımının gelişmesiyle, ülkemizde yapay sözcüklerin ve terimlerin anlaşılmazlığına sığınarak yalancı üstünlük ve bilimsellik (!) kazanma gereğini duyan sözde bilim insanları giderek azalacak ve kimlikleri ile öz dilleri bütünleşenlerin egemenliği er ya da geç yerleşecektir.


Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: Henüz oy verilmedi / 0 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar


Henüz Yorum Yazılmamış

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







BİZİM RADYO
radyo.ayorum.com'a HOŞ GELDİNİZ
Erdoğan'ın tek hedefi iktidarını korumak…
İşçiyi Bırak Kutlasın
Erişim engeli sonrası X'te Ekrem İmamoğlu akımı

Hayatta kalma mücadelesinden kesintisiz şiddetin itici gücüne.
Demokrasi Krizde mi? Gözden Kaçırmamanız Gereken 5 Sarsıcı Gerçek
10 soruda Trump'ın Gazze için sunduğu barış planı
İngiltere, Avustralya ve Kanada, BM Genel Kurulu öncesi tarihi adımla Filistin’i tanıdı.
Nepal, Bangladeş ve Sri Lanka’da halk liderleri devirdi.

Çin'in beş yıllık planları dünyayı nasıl değiştirdi?
Türkiye'de yoksulluk sınırı 88 bin liraya dayandı.
KKM'nin ülkeye maliyeti ne kadar oldu?
ABD'de gümrük gelirlerindeki artış, Temmuz'da rekor harcamalarla yükselen bütçe açığını frenleyemedi…
Çin yapay zekayla “yumuşak gücünü” artırıyor.

Gençlerden sonra emekliler de yurtdışına gidiyor.
Cilt kanseri oranında dünyada başı çeken Avustralya'da güneş kremi skandalı.
Dünya Sağlık Örgütü: '7 Ağustos'ta Türkiye'de maymun çiçeği tespit edildi'
Yeni Zelanda'dan yeni turist politikası…
Dünyanın en eğlenceli 40 ülkesi seçildi.

Osman Hamdi Bey’i bilmeyen varsa bile herhalde Kaplumbağa Terbiyecisi’ni bilmeyen yoktur ya “Mihrap” tablosu...
JAK İHMALYAN'DAN: “RESİM ANLAYIŞIM”
Jak İhmalyan sergisi İstanbul'da
MADELEİNE RİFFAUD, 1924-2024
KOLLEKTİF OYNAMALI KAZANMAK İÇİN

Adalet Kavramına Filozofların Gözünden Bir Yolculuk
KE.KE.ME. (KKM)
Yapay Zeka Felsefesi
Tutunarak kalmak mı? Bulanmadan donmadan akmak mı?
Tokyo’dan Hasanlar’a, Kudüs’te bir mahkemeden bizim buralara…

Yeryüzünü fırına çeviren atmosfer olayı: Isı kubbesi
Dünyanın hareket halindeki en eski buzdağlarından biri yaban hayatı cenneti ile çarpışabilir
Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.

WhoFi: Wi-Fi sinyaliyle kimlik tespiti dönemi başlıyor.
500 yıllık Da Vinci çizimi sessiz drone teknolojisine ilham verdi.
Çin, HDMI ve DisplayPort alternatifini piyasaya sürdü.
Telefonlar depremi 30 saniye önce bildirdi…
Çin'den gövde gösterisi: Yarı maratonda robotlar insanlarla yarıştı…

Amerika kıtasında 'olmaması gereken' yeni bir insan türü keşfedildi: Checua nedir? Türkler ile bağlantıları var mı?
NASA'nın en kuvvetli teleskobu, evrendeki beklenmedik gelişmeyi ortaya koydu.
İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.
Antik Mısır'daki popüler masa oyununun şaşırtıcı kökenleri ortaya çıktı.

Türkiye’de üniversite mezunlarının geliri Avrupa’nın en düşük seviyesinde…
Gerçek işsizlik yüzde 29,6!
Türkiye’de tek kişilik
UNICEF raporunda Türkiye'deki çocuklar son sıralarda
AP'den Türkiye'ye sert mesaj: Kriterler müzakere edilemez

ANKARA CEBECİ, 30 EYLÜL
AKIL...
KISA KESİLMİŞLER, AĞUSTOS 2025
ÖZERK, FEDERAL, KONFEDERAL
MÜNİH, 30 EYLÜL

Büyük Konuşmak
HUKUK KARGAŞASI
HAİN Mİ ARARSINIZ
KANAS
Kayyum

Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git